p
In
Qr
óp
°S n
ór
æp
Y @ …'
ôr
No
G k
á n
d r
õn
f o
?'
Gn
Q r
ón
? n
dn
h @ …'
ôn
j Én
e '
¤n
Y o
¬n
fho
Q Én
ªo
àn
an
G
@ ?'
ûr
¨n
j Én
e n
In
Qr
óu
°ùdG ?'
ûr
¨n
j r
Pp
G @ …'
hr
É n
Ÿr
G o
ás
æn
L Én
gn
ór
æp
Y @ »'
¡n
à r
æ o
Ÿr
G
2
@ …'
ôr
Ño
µ` r
dG p
¬u
Hn
Q p
äÉn
j'
G r
øp
e …'
G n
Q r
ón
? n
d @ »'
¨ n
W Én
en
h o
ön
ü n
Ñ r
dG n
ÆGn
R Én
e
Evvelki ayet-i azîmenin azîm hazinesinden yaln›z
3
o
¬s
fp
G
zamirinde bir düstur-u belâgate istinat eden iki remzin
meselemize münasebeti oldu¤u için, i’caz bahsinde be-
yan edildi¤i üzere yazaca¤›z.
‹flte, Kur’ân-› Hakîm, Habib-i Ekrem Aleyhi Efdalüssa-
lâtü ve Ekmelüsselâm›n mirac›n›n mebdei olan Mescid-i
Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya olan seyran›n› zikrettikten
sonra,
4
o
Ò°/
ün
Ñr
dG o
™«/
ªs
°ùdG n
ƒo
g o
¬s
fp
G
der. Ve flu kelâm ile Sure-i
5
…'
ƒn
g Gn
Pp
G p
ºr
és
ædGn
h
’da iflaret olunan münteha-i Miraca rem-
zeden
o
¬s
fp
G
’deki zamir, ya Cenab-› Hakka racidir, veyahut
Peygamberedir (a.s.m.).
Peygambere göre olsa, kanun-u belâgat ve münase-
bet-i siyak-› kelâm flöyle ifade ediyor ki: “Bu seyahat-i
cüz’iyede bir seyr-i umumî, bir uruc-u küllî var ki, tâ Sid-
retü’l-Münteha’ya, tâ Kab-› Kavseyn’e kadar meratib-i
külliye-i esmaiyede gözüne, kula¤›na tesadüf eden ayat-›
Rabbaniyeyi ve acaib-i sanat-› ‹lâhiyeyi iflitmifl, görmüfl-
tür” der. O küçük cüz’î seyahati, hem küllî, hem mah-
fler-i acayip bir seyahatin anahtar› hükmünde gösteriyor.
SÖZLER | 911
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
cüz’î seyahat:
k›sa zaman içinde
yap›lan seyahat.
dirayet:
ak›l, zekâ, kabiliyet.
düstur-u belâgat:
güzel ve düz-
gün söz söylemenin kural›, pren-
sibi.
efdalüssalât:
üstün salâtlar, ha-
y›rlar, dualar.
ekmelüsselâm:
selâmlar›n en
mükemmeli.
Habib-i Ekrem:
Allah’›n sevdi¤i,
kendisine çokça ikram edilen fle-
ref sahibi peygamber.
i’caz bahsi:
Risale-i Nur’un
Kur’ân’›n benzerinin yap›lamaya-
ca¤›, bu konuda âciz kal›naca¤›n›
anlatan bölümleri.
istinat:
dayanma.
Kab-› Kavseyn:
Peygamberimizin
miraç da ulaflt›¤› ve bütün yarat›-
lanlar› arkas›na al›p Cenab-› Hak-
la müflerref oldu¤u makam.
kanun-u belâgat:
güzel ve düz-
gün söz söyleme kanunu.
Kur’ân-› Hakîm:
her kelime ve
harfinde say›s›z hikmet, fayda
bulunan Kur’ân.
küllî:
genel, umumî, büyük.
mahfler-i acayip:
hayret verici
fleylerin topland›¤› yer.
mebde:
bafllangݍ.
meratib-i külliye esmaiye:
Ce-
nab-› Hakk›n isimlerinin bütün
mertebeleri, dereceleri.
Mescid-i Aksâ:
Kudüs’teki mefl-
hur, mukaddes mabet.
Mescid-i Haram:
Mekke-i Müker-
reme’de, içinde Kâbe’nin bulun-
du¤u en büyük, mukaddes iba-
det yeri.
Miraç:
Peygamber Efendimizin,
Cenab-› Hakk›n huzuruna ruhen,
cismen, hâlen ç›kmas› mu’cizesi.
münasebet-i siyak-› kelâm:
ma-
naca birbiriyle ilgili ve ba¤l› keli-
melerin bir tertip ve düzen içinde
ifade edilmesi.
Rab:
varl›klar› ihtiyaçlar›n› gide-
ren. terbiye eden, onlar› uyum
içinde sevk ve idare eden Allah.
raci:
ait, dönük; ilgisi ve ba¤› olan.
remiz:
iflaret, kelime ve cümleye
yüklenilmifl gizli mana.
seyahat-i cüz’iye:
k›sa zaman
içinde yap›lan seyahat.
seyr-i umumî:
herkesi ilgilendi-
ren, umumî ve genifl bir seyahat.
Sidre-i Münteha:
yedinci kat
gökte oldu¤u rivayet edilen ve
Peygamber Efendimizin ulaflt›¤›
en son makam.
uruc-u külli:
külli yükselifl, her-
kesi ve her fleyi ilgilendiren bir
yukar› ç›k›fl.
vahiy:
Cenab-› Hakk›n diledi¤i
hükümleri, s›rlar› ve hakikatleri
peygamberlere bildirmesi..
acaib-i sanat-› ‹lâhiye:
Al-
lah’›n insanlar› flafl›rtan harika
sanatlar›.
ayat-› Rabbaniye:
Rabbanî
ayetler.
azîm:
büyük, yüce.
2.
O ancak kendisine vahyolunan› söyler. • Onu muazzam kuvvetlere, üstün bir ak›l ve dira-
yete sahip Cebrail ö¤retti ki, • kendisine gerçek suretiyle görünmüfltür. • O, ufkun en yuka-
r›s›nda idi. • Sonra indi ve yaklaflt›. • Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yak›n
oldu. • Sonra da vahyolunacak fleyi kuluna vahyetti. • Onun gördü¤ünü kalbi yalanlamad›. •
fiimdi onun gördü¤ü hakk›nda onunla mücadele mi edeceksiniz? • And olsun ki onu bir ke-
re daha hakikî suretinde gördü. • Sidre-i Münteha’da gördü. • Ki, onun yan›nda Me’vâ Cen-
neti vard›r. • O zaman Sidre’yi Allah’›n nuru kaplam›flt›. • Göz ne flaflt›, ne de baflka bir fleye
bakt›. • And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü. (Necm Suresi: 4-18.)
3.
fiüphesiz ki O...
4.
fiüphesiz ki O her fleyi hakk›yla ifliten, her fleyi hakk›yla görendir. (‹sra Suresi: 1.)
5.
Kayan y›ld›za yemin olsun. (Necm Suresi: 1.)