Sözler - page 919

Ve ef’alinin cilvelerinde çeflit çeflit, fakat birbirini ikmal
eder tasarrufat› vard›r. Ve rengârenk sanat›nda ve mas-
nuat›nda çeflit çeflit, fakat birbirini temafla eder haflmetli
rububiyeti vard›r.
‹flte flu s›rr-› azîme binaen, kâinat› hayretfeza acip bir
tertip ile tanzim etmifl. En küçük tabakat-› mahlûkattan
olan zerrattan, tâ semavata ve semavat›n birinci tabaka-
s›ndan, tâ Arfl-› Azama kadar birbiri üstünde teflkilât var.
Her bir sema, bir ayr› âlemin dam› ve rububiyet için bir
arfl ve tasarrufat-› ‹lâhiye için bir merkez hükmündedir.
O dairelerde ve o tabakatta, çendan, ehadiyet itibar›yla
bütün esma bulunabilir, bütün ünvanlarla tecelli eder. Fa-
kat, nas›l ki adliyede hâkim-i âdil ünvan› as›ld›r, hâkim-
dir; sair ünvanlar orada onun emrine bakar, ona tâbidir.
Öyle de, her bir tabakat-› mahlûkatta, her bir semada bir
isim, bir ünvan-› ‹lâhî hâkimdir; sair ünvanlar da onun
z›mn›ndad›r. Meselâ, ism-i Kadîr’e mazhar Hazret-i ‹sa
Aleyhisselâm hangi semada Peygamber Aleyhissalâtü
Vesselâm ile görüfltü ise, iflte o sema dairesinde Cenab-›
Hak Kadîr ünvan›yla bizzat orada mütecellidir. Meselâ,
Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm›n makam› olan sema daire-
sinde en ziyade hükümferma, Hazret-i Mûsa Aleyhisse-
lâm›n mazhar oldu¤u Mütekellim ünvan›d›r, ve hakeza…
‹flte zat-› Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, çünkü
‹sm-i Azama mazhard›r ve nübüvveti umumîdir ve bütün
esmaya mazhard›r, elbette bütün devair-i rububiyetle
alâkadard›r, elbette o dairelerde makam sahibi olan
SÖZLER | 919
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
korkutucu.
hayretfeza:
hayret verici, flafl›rt›-
c›.
hükümferma:
hüküm süren,
hükmünü geçiren.
ikmal:
tamamlama.
‹sm-i Azam:
Allah’›n en büyük ve
manaca di¤er isimleri kuflatm›fl
olan ismi.
ism-i Kadîr:
sonsuz kudret sahibi
olan ve her fleye gücü yeten Al-
lah’›n Kadir ismi.
Kadîr:
sonsuz kudret sahibi olan
ve her fleye gücü yeten Allah.
kâinat:
yarat›lm›fl bütün varl›klar.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
mazhar:
görünme yeri; ulaflm›fl,
flereflenmifl; sahip; ayna.
mütecelli:
akseden, görünen.
Mütekellim:
konuflan, ezelî ke-
lâm s›fat›na sahip olan ve varl›k-
lara konuflma kabiliyeti veren Al-
lah.
nübüvvet:
nebîlik, peygamberlik,
Allah’›n elçili¤i.
rububiyet:
Cenab-› Allah’›n her
kâinat› yarat›p yönetmesi ve ter-
biyesi.
sema:
gökyüzü, gök.
semavat:
semalar, gökler.
s›rr-› azîme binaen:
büyük s›r-
dan dolay›.
tabakat:
tabakalar, sahalar, bö-
lümler.
tabakat-› mahlûkat:
yarat›lm›fl-
lar›n k›s›mlar›, bölümleri.
tâbi:
itaat eden, ba¤lanan, uyan.
tanzim:
s›raya koyma, düzenle-
me, tertipleme.
tasarrufat:
ifller, faaliyetler.
tasarrufat-› ‹lâhiye:
Cenab-› Hak-
k›n iradesiyle olan icraatlar›, iflleri.
tecelli:
aç›l›p belirme, bilinme,
görünme.
temafla:
bak›p seyretme, hayret-
le ve dikkatle bakma.
tertip:
düzen.
teflkilât:
kurumlar, kurulufllar.
umumî:
umumla ilgili, geneli
kapsayan.
ünvan:
isim, nam, flan.
ünvan-› ‹lâhî:
Allah’›n isimleri.
zat-› Ahmediye:
Hz. Peygambe-
rin zat›, kiflili¤i.
zerrat:
zerreler, atomlar, en kü-
çük madde parçalar›.
ziyade:
çok, fazla.
z›mn:
iç taraf, maksat, gaye.
acip:
ilginç, hayrete düflüren.
adliye:
mahkeme, yarg›lama
yeri.
alâkadar:
ilgili, alâkal›.
âlem:
dünya, cihan.
arfl:
sema, gök, ‹lâhî hâkimi-
yet makam›n›n ifadesi.
Arfl-› Azam:
yüceler yücesi
‹lâhî makam. Allah’›n hâkimi-
yetinin ifadesi.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
devair-i rububiyet:
rububi-
yet daireleri, sahalar›.
ef’alin cilveleri:
fiillerin, iflle-
rin yans›malar› görünmeleri.
ehadiyet:
Allah’›n her bir fley-
de birli¤inin tecelli etmesi.
esma:
adlar, isimler.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hâkim:
hükmeden, hâkimi-
yet sahibi; galip.
hâkim-i âdil:
âdil hâkim, ada-
letli hüküm verici.
haflmetli:
büyük, heybetli,
1...,909,910,911,912,913,914,915,916,917,918 920,921,922,923,924,925,926,927,928,929,...1482
Powered by FlippingBook