Sözler - page 916

çok meratibin tayy›na ve bir derece zamana muhtaçt›r.
Nur-u azam olan risalet ise, akrebiyet-i ‹lâhiyenin inkifla-
f› s›rr›na bakar ki, bir an-› seyyale kâfidir. Onun için ha-
diste denilmifl: “Bir anda dönmüfl, gelmifl.”
fiimdi, makam-› istimada bulunan mülhide deriz ki:
Madem bu kâinat gayet muntazam bir memleket, gayet
muhteflem bir flehir, gayet müzeyyen bir saray hükmün-
dedir; elbette onun bir hâkimi, bir maliki, bir ustas› var-
d›r.
Madem, böyle haflmetli bir Malik-i Zülcelâl, bir Hâ-
kim-i Zülkemal, bir Sâni-i Zülcemal vard›r; hem madem
umum o âleme, o memlekete, o flehre, o saraya alâka-
darl›k gösteren ve havâs ve duygular›yla umumuna mü-
nasebettar ve nazar› küllî olan bir insan vard›r; elbette, o
Sâni-i Muhteflem, o küllî nazarl› ve umumî fluurlu olan
insan ile ulvî, azamî bir münasebeti bulunacakt›r ve ona
kudsî bir hitab› ve âlî bir teveccühü olacakt›r.
Hem, madem Âdem Aleyhisselâmdan flimdiye kadar
flu münasebete mazhar olanlar›n içinde, âsâr›n›n flahade-
tiyle, yani Küre-i Arz›n n›sf›n› ve nev-i beflerin humsunu
daire-i tasarrufuna ald›¤› ve kâinat›n flekl-i manevîsini de-
¤ifltirdi¤i, ›fl›kland›rd›¤› gibi, en azamî bir mertebede, o
münasebeti Muhammed-i Arabî Sallâllâhü Aleyhi Vesel-
lem göstermifltir. Öyle ise, o münasebetin en azamî bir
mertebesinden ibaret olan Miraç, ona elyak ve ona ev-
fakt›r.
* * *
Âdem:
Allah’›n yaratt›¤› ilk insan.
akrebiyet-i ‹lâhîye: Cenab-›
Al-
lah’›n insana olan yak›nl›¤›.
alâkadar:
ilgili, alâkal›.
âlem:
kâinat, dünya, bütün yara-
t›lm›fllar.
aleyhisselâm:
kendisine selâm
olsun.
âlî:
yüce, yüksek.
an-› seyyale:
bir anda ak›p giden
zaman dilimi.
âsâr:
eserler.
azamî:
en fazla, en çok.
daire-i tasarruf:
tasarruf ve hâki-
miyet sahas›.
elyak:
en lây›k.
evfak:
daha uygun, çok uygun.
gayet:
çok, son derece.
hadis:
Peygamber efendimizin
sözü.
hâkim:
hâkimiyet sahibi, hükme-
den, idare eden.
Hâkim-i Zülkemal:
bütün mü-
kemmel s›fatlara sahip olan ve
her fleye hükmeden Allah.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik, bü-
yüklük.
havas:
hisler, duygular.
hitap:
söz söyleme, bir toplulu¤a
veya flahsa karfl› söz söyleme.
hums:
beflte bir.
hükmünde:
gibi; öneminde, de-
¤erinde.
ibaret:
meydana gelen, oluflan.
inkiflaf:
aç›lma, geliflme, ilerleme.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kudsî:
mukaddes, yüce, temiz.
küllî:
umumî, genel; genifl.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
makam-› istima:
dinleme maka-
m›, dinleyici konumu.
malik:
sahip.
Malik-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklü-
¤üyle her fleyin gerçek sahibi
olan Allah.
mazhar olmak:
flereflenmek,
ulaflmak, kavuflmak.
memleket:
ülke.
meratip:
mertebeler, basamak-
lar, dereceler.
mertebe:
derece, basamak.
Miraç:
Peygamber Efendimizin,
Cenab-› Hakk›n huzuruna ruhen,
cismen, hâlen ç›kmas› mu’cizesi.
Muhammed-i Arabî:
Arap as›ll›
Peygamberimiz Muhammed.
muhteflem:
gösteriflli, gör-
kemli.
muntazam:
düzenli, düzene
girmifl, intizaml›.
mülhit:
dinsiz.
münasebet:
ilgi, alâka, ba¤l›-
l›k, yak›nl›k.
münasebettar:
ilgili, alâkal›.
müzeyyen:
süslü.
nazar:
bak›fl, düflünce, fikir.
nev-i befler:
insan türü, in-
sanl›k.
nur-u azam:
en büyük nur.
n›sf:
yar›.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
Sallâllâhü Aleyhi Vesellem:
Allah’›n selâm› rahmeti bere-
keti onun üzerine olsun.
Sâni-i Muhteflem:
ihtiflam sa-
hibi yarat›c› Allah.
Sâni-i Zülcemal:
her fleyi sa-
natl› olarak yaratan, sonsuz
güzellik sahibi Allah.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flekl-i manevî:
manevî flekli.
fluur:
bilinç, anlay›fl.
tayy:
aflmak, atlamak, üze-
rinden geçmek.
teveccüh:
yönelme, sevgi, il-
gi.
ulvî:
yüksek, yüce.
umum:
bütün.
umumî:
genel, her fleyle alâ-
kal›.
916 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,906,907,908,909,910,911,912,913,914,915 917,918,919,920,921,922,923,924,925,926,...1482
Powered by FlippingBook