Cennet âlemine kadar her bir âlemin, birer semas› var-
d›r.
Hem melâike için deriz ki: Seyyarat içinde mutavass›t
ve y›ld›zlar içinde küçük ve kesif olan küre-i arz, mevcu-
dat içinde en k›ymettar ve nuranî olan hayat ve fluur he-
saps›z bir surette onda bulunuyorlar. Elbette, karanl›kl›
bir hane hükmünde olan flu arza nispeten müzeyyen ka-
s›rlar, mükemmel saraylar hükmünde olan y›ld›zlar ve y›l-
d›zlar›n denizleri olan gökler, zîfluur ve zîhayat ve pek
kesretli ve muhtelifülecnas olan melâike ve ruhanîlerin
meskenleridir. Pek kat’î bir surette
‹flaratü’l-‹’caz
nam›n-
daki tefsirimde,
1
m
äGn
ƒ'
ªn
°S n
™r
Ñ°n
S s
øo
¡j
s
ƒn
°ùn
a p
ABÉ n
ªs
°ùdG n
‹p
G …= '
ƒn
à°r
SG s
º o
K
ayetinde, semavat›n hem vücudu, hem taaddüdü ispat
edildi¤inden ve melâike hakk›nda Yirmi Dokuzuncu Söz-
de iki kere iki dört eder kat’iyetinde, melâikelerin vücu-
dunu ispat etti¤imizden, onlara iktifaen burada k›sa kesi-
yoruz.
E l hâ s › l
: Esîrden yap›lm›fl, elektrik, ziya, hararet, ca-
zibe gibi seyyalât-› lâtifenin medar› olmufl ve hadiste
2
l
±ƒo
Ø`r
µ
n
e l
êr
ƒn
e o
ABÉ n
ªs
°ùdn
G
iflaretiyle seyyarat ve nücumun
harekât›na müsait olmufl ve Samanyolu denilen mecer-
retüssemadan, tâ en yak›n seyyareye kadar, muhtelif va-
ziyet ve teflekkülde yedi tabaka, her bir tabaka âlem-i
arzdan, tâ âlem-i berzaha, âlem-i misale, tâ âlem-i ahire-
te kadar birer âlemin dam› hükmünde birer seman›n bu-
lunmas›, hikmeten, aklen iktiza eder.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
âlem-i arz:
dünya âlemi.
âlem-i berzah:
ruhlar›n k›yamete
kadar kalacaklar› âlem; kabir âle-
mi.
âlem-i misal:
görüntüler âlemi,
dünyadaki ifllerin görüntülendi¤i
ve gözlendi¤i, ruhlar›n bulundu¤u
âlem.
arz:
yeryüzü, dünya.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
cazibe:
cezp edicilik, çekicilik.
Cennet âlemi:
Cennet hayat›.
dam:
çat›, tavan.
elhâs›l:
netice itibar›yla, özetle.
esîr:
kâinattaki boflluklar› doldu-
ran, havadan hafif olup ›s› ve ›fl›¤›
nakleden madde.
hadis:
Peygamber Efendimizin
sözleri.
hane hükmünde:
ev gibi.
hararet:
s›cakl›k, ›s›.
harekât:
hareketler.
hikmeten:
fayda, ak›l ve incelik
bak›m›ndan.
iktifaen:
yetinerek, yeterli bula-
rak.
iktiza etme:
lâz›m gelme, gerek-
me.
irade:
dileme, isteme.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma.
‹flaratü’l-‹’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, Kur’ân’›n mu’cize olan
özelliklerini anlatan tefsiri.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
kat’iyet:
kesinlik.
kesif:
yo¤un, fleffaf olmayan.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli.
mecerretüssema:
Samanyolu
galaksisi.
medar olmak:
dayanak noktas›
olmak; yörünge olmak.
melâike:
melekler.
mesken:
yaflan›lan, kal›nan yer.
mevcudat:
mevcutlar, varl›klar.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
muhtelifülecnas:
farkl› cinsleri.
mutavass›t:
orta hâlli.
müsait:
elveriflli, uygun.
müzeyyen kas›rlar:
süslü saray-
lar, köflkler.
nam:
ad, isim.
nispeten:
göre, k›yasla.
nücum:
y›ld›zlar.
pek kesretli:
say›ca çok fazla.
ruhanîler:
gözle görülmeyen, cis-
mi olmayan, elle tutulamayan cin
ve melek gibi varl›klar.
Samanyolu:
günefl sistemini içine
alan y›ld›z kümesi, Kehkeflan.
sema:
gökyüzü, gök.
semavat:
semalar, gökler.
seyyalât-› lâtife:
hava, ›fl›k,
elektrik gibi ak›c› maddeler.
seyyarat:
gezegenler.
seyyare:
gezegen.
suret:
biçim, flekil tarz.
fluur:
bir fleyi anlama, tan›ma
ve kavrama gücü, bilinç.
taaddüt:
birden fazla olma;
bir fleyin say›s›n›n artmas›.
tabaka:
kat, katman.
tanzim:
s›raya koyma, dü-
zenleme.
tefsir:
Kur’ân’›n aç›klamas›;
izah, yorum.
teflekkül:
flekillenme, mey-
dana gelme.
vaziyet:
durum, durufl. hâli.
vücut:
var olufl, varl›k.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
ziya:
fl›k, ayd›nl›k.
1.
Bundan baflka semaya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. (Ba-
kara Suresi: 29.)
2.
Gök dondurulmufl bir dalgad›r. (
Tirmizî
, Tefsir: 59;
Müsned
, 2:370.)
928 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ