Sözler - page 932

Yine hat›ra gelir ki:
Dersiniz, “Evet, olabilir, mümkün-
dür. Fakat her mümkün vaki olmuyor. Bunun emsali var
m› ki kabul edilsin? Emsali olmayan bir fleyin, yaln›z im-
kân› ile, vukuuna nas›l hükmedilebilir?”
Biz de deriz ki:
Emsali o kadar çoktur ki, hesaba gel-
mez. Meselâ, her zînazar, gözüyle, yerden tâ Neptün
seyyaresine kadar bir saniyede ç›kar; her zîilim, akl›yla,
kozmo¤rafya kanunlar›na binip, y›ld›zlar›n tâ arkas›na
bir dakikada gider; her zîiman, namaz›n ef’al ve erkân›-
na fikrini bindirip, bir nevi Miraç ile kâinat› arkas›na at›p,
huzura kadar gider; her zîkalp ve kâmil velî, seyrüsülûk
ile, Arfltan ve daire-i esma ve s›fâttan k›rk günde geçebi-
lir. Hatta, fieyh-i Geylânî, ‹mam-› Rabbanî gibi baz› zat-
lar›n ihbarat-› sad›kalar› ile, bir dakikada Arfla kadar
uruc-u ruhanîleri oluyor. Hem, ecsam-› nuranî olan me-
lâikelerin Arfltan ferfle, ferflten Arfla k›sa bir zamanda git-
meleri ve gelmeleri vard›r. Hem, ehl-i Cennet, mahfler-
den Cennet ba¤lar›na k›sa bir zamanda uruç ediyorlar.
Elbette bu kadar numuneler gösteriyorlar ki, bütün ev-
liyalar›n sultan›, umum mü’minlerin imam›, umum ehl-i
Cennetin reisi ve umum melâikenin makbulü olan zat-›
Ahmediyenin (a.s.m.) seyrüsülûkuna medar bir mirac›
bulunmas› ve onun makam›na münasip bir surette olma-
s›, ayn-› hikmettir ve gayet makuldür ve flüphesiz vakidir.
* * *
arfl:
gö¤ün en yüksek kat›, bütün
cisimleri içine alan ve Allah’›n
kudret ve hükmüyle ihtiva etti¤i
fley.
ayn-› hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal› ve yerli yerinde ol-
man›n tâ kendisi.
daire-i esma ve s›fat:
Allah’›n
isim ve s›fatlar›n›n tecelli dairesi.
ecsam-› nuranî:
nurdan yarat›l-
m›fl varl›klar.
ef’al:
fiiller, hareketler.
ehl-i Cennet:
Cennet ehli, Cen-
netlikler.
emsal:
örnekler, benzerler.
erkân:
rükünler, esaslar.
esma:
adlar, isimler.
evliya:
Allah dostlar›, Allah’›n
dostlu¤unu ve himayesini kazan-
m›fl ermifl kifliler.
ferfl:
yeryüzü, zemin, dünya.
fikir:
ak›l, düflünce.
gayet:
çok, son derece.
hat›r:
zihin, fikir, ak›l.
hükmetmek:
karar vermek.
ihbarat-› sad›ka:
içinde yanl›fl ol-
ma ihtimali olmayan do¤ru ha-
berler.
imam:
önde ve ileride olan, reh-
ber.
‹mam-› Rabbanî:
bkz. fiah›s Bilgi-
leri.
imkân:
mümkün olma, olabilirlik.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›,
kâmil:
olgun, mükemmel, kema-
le ermifl.
kanun:
kaide, yasa, prensip.
kozmo¤rafya:
astronomi, gök bi-
limi.
mahfler:
k›yametten sonra ölüle-
rin dirilip toplanacaklar› yer.
makam:
Allah kat›ndaki manevî
derece.
makbul:
kabul edilmifl olan,
makul:
akla uygun.
medar:
sebep, vesile.
melâike:
melekler.
Miraç:
Peygamberimiz efendimi-
zin, Cenab-› Hakk›n huzuruna ru-
hen, cismen, hâlen ç›kmas› mu’ci-
zesi.
mü’min:
iman eden, inanan.
münasip:
uygun, yak›fl›r.
Neptün:
günefle yak›nl›¤› bak›-
m›ndan sekizinci gezegen.
nevi:
çeflit, tür.
numune:
örnek.
reis:
baflkan, bafl.
saniye:
ikinci.
seyrüsülûk:
Cenab-› Hakka ulafl-
mak için ç›k›lan manevî ve ruhî
yolculuk.
seyyare:
dolaflan gezegen.
sultan:
hükümdar, mutlak iktidar
sahibi
suret:
biçim, flekil, tarz.
s›fât:
nitelik, vas›f.
fieyh Geylânî:
Abdülkadir-i
Geylânî. bkz. fiah›s Bilgileri.
umum:
bütün.
uruc-u ruhanî:
ruhen yükse-
lifl.
uruç:
yukar› ç›kma, yüksel-
me.
vaki:
vuku bulan, olmufl, ger-
çekleflmifl.
velî:
Allah’›n dostlu¤unu ve
himayesini kazanm›fl ermifl
kifli.
vuku:
meydana gelme, ger-
çekleflme.
zat:
flah›s, fert.
zat-› Ahmediye:
Peygambe-
rimizin flahs›.
zîilim:
ilim sahibi.
zîiman:
iman sahibi, mü’min.
zîkalp:
kalp sahibi.
zînazar:
nazar sahibi, bak›fl,
görüfl sahibi.
932 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,922,923,924,925,926,927,928,929,930,931 933,934,935,936,937,938,939,940,941,942,...1482
Powered by FlippingBook