Sözler - page 940

Hamisen
: Dost ve düflman›n ittifak›yla ahlâk-› hasene-
nin flahs›nda en yüksek derecede ve bütün muamelât›n›n
flahadetiyle secaya-i samiye, vazifesinde ve tebligat›nda
en âlî bir derecede ve din-i ‹slâmdaki mehasin-i ahlâk›n
flahadetiyle fleriat›nda en âlî hisal-i hamide en mükem-
mel derecede bulundu¤una ehl-i insaf ve dikkat tereddüt
etmez.
Sadisen
: Onuncu Sözün ‹kinci ‹flaretinde iflaret edildi-
¤i gibi; Ulûhiyet, mukteza-i hikmet olarak tezahür iste-
mesine mukabil, en azamî bir derecede zat-› Ahmediye
(a.s.m.), dinindeki azamî ubudiyetiyle en parlak bir dere-
cede göstermifltir.
Hem Hâl›k-› Âlem’in nihayet kemaldeki cemalini bir
vas›ta ile göstermek mukteza-i hikmet ve hakikat olarak
istemesine mukabil, en güzel bir surette gösterici ve tarif
edici, bilbedahe o zatt›r.
Hem Sâni-i Âlem’in nihayet cemalde olan kemal-i sa-
nat› üzerine enzar-› dikkati celp etmek, teflhir etmek is-
temesine mukabil, en yüksek bir seda ile dellâll›k eden,
yine bilmüflahede o zatt›r.
Hem Bütün Âlemlerin Rabbi, kesret tabakat›nda Vah-
daniyetini ilân etmek istemesine mukabil, tevhidin en
azamî bir derecede, bütün meratib-i tevhidi ilân eden, yi-
ne bizzarure o zatt›r.
Hem Sahib-i Âlem’in nihayet derecede âsâr›ndaki ce-
malin iflaretiyle, nihayetsiz hüsnüzatîsini ve cemalinin
ahlâk-› hasene:
güzel ahlâk, seci-
ye, huy.
âlem:
dünya, bütün yarat›lm›fllar.
âlî:
yüce, yüksek.
âsâr:
eserler.
azamî:
en fazla, en çok.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
bilmüflahede:
görerek, bizzat fla-
hit olarak.
bizzarure:
kesinlikle, mecburen.
celp:
çekmek.
cemal:
güzellik, Cenab-› Hakk›n
lütuf ve ihsan› ile tecellisi.
dellâl:
ilân edici, tan›t›c›, hakka
davet eden.
din-i ‹slâm:
‹slâm dini.
ehl-i insaf:
insafl› olanlar, gerçek-
leri oldu¤u gibi kabul edebilenler.
enzar-› dikkat:
dikkat bak›fllar›.
Hâl›k-› âlem:
âlemi yaratan, Al-
lah.
hamisen:
beflinci olarak.
hisal-i hamide:
övülmüfl haslet-
ler, özellikler, huylar.
hüsnüzatî:
zat›n›n güzelli¤i.
ittifak:
fikir birli¤i etme, uyuflma.
kemal:
olgunluk, kusursuz, mü-
kemmellik.
kemal-i sanat:
sanattaki mü-
kemmellik.
kesret tabakat›:
çokluk tabaka-
lar›, say›ca çok fazla olan varl›k
çeflitleri
mehasin-i ahlâk:
ahlâk bak›m›n-
dan güzellikler.
meratib-i tevhit:
Allah’›n bir ol-
du¤una inanman›n mertebeleri,
dereceleri.
muamelât:
muameleler, insanla-
r›n birbirleriyle olan iliflkileri, ifl-
lemleri.
mukabil:
karfl›, karfl›l›k.
mukteza-i hikmet ve hakikat:
hakikatin ve belirli gayelere yö-
nelik olarak, faydal›, yerli yerinde
olman›n gere¤i
mukteza-i hikmet:
belirli gayele-
re yönelik olarak, faydal› ve yerli
yerinde olman›n gere¤i.
nihayet:
son derece.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rab:
her fleyin sahibi, yaratan,
büyüten, terbiye eden Allah.
sadisen:
alt›nc› olarak.
Sahib-i Âlem:
âlemin sahibi; Al-
lah.
Sâni-i Âlem:
bütün âlemi sanatl›
bir flekilde yaratan Allah.
secaya-› samiye:
yüksek, k›y-
metli karakterler, huylar.
seda:
ses.
suret:
flekil, biçim.
flahadet:
flahit olma, tan›kl›k.
fleriat:
‹slâm dini, ‹slâm›n bü-
tün hükümleri.
tarif edici:
tan›t›c›, özellikleri-
ni anlat›c›.
tebligat:
tebli¤ler, bir emri ya
da haberi baflkalar›na ulaflt›r-
malar, bildirmeler.
tereddüt:
karars›zl›k, flüphe-
de kalma.
teflhir:
gösterme, sergileme.
tevhit:
birleme, Allah’›n bir
oldu¤una inanmak.
tezahür:
ortaya ç›kma, gö-
rünme.
ubudiyet:
kulluk.
ulûhiyet:
ilâhl›k, Cenab-› Hak-
k›n ibadet ve itaate lây›k tek
varl›k olmas›.
vahdaniyet:
Allah’›n varl›¤›
ve birli¤i.
vas›ta:
arac›.
vazife:
görev.
zat:
kifli, flah›s, fert.
Zat-Ahmediye:
Peygamberi-
mizin zat›, kendisi.
940 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,930,931,932,933,934,935,936,937,938,939 941,942,943,944,945,946,947,948,949,950,...1482
Powered by FlippingBook