Sözler - page 949

benden Onun hofluna gideni bilse idim” der. Acaba bü-
tün mevcudat, kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudat-
taki cemal ve kemalât, Onun cemal ve kemaline nispe-
ten zay›f bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle Ona
muhtaç ve nihayetsiz ihsanlar›na mazhar olan befler, ne
derece Onun marziyat›n› ve arzular›n› anlamak hususun-
da hâhiflger ve merakaver olmas› lâz›m oldu¤unu anlar-
s›n.
‹flte, Zat-› Ahmediye (a.s.m.) yetmifl bin perde arkas›n-
da o Sultan-› Ezel ve Ebed’in marziyat›n› do¤rudan do¤-
ruya miraç semeresi olarak hakkalyakîn iflitip, getirip be-
flere hediye etmifltir.
Evet, befler, kamerdeki hâli anlamak için ne kadar me-
rak eder ki; biri gidip, dönüp haber verse. Hem ne ka-
dar fedakârl›k gösterir. E¤er anlasa, ne kadar hayret ve
meraka düfler. Hâlbuki, kamer öyle bir Malikü’l-Mülk’ün
memleketinde geziyor ki, kamer bir sinek gibi küre-i ar-
z›n etraf›nda pervaz eder, küre-i arz pervane gibi flemsin
etraf›nda uçar, flems binler lâmbalar içinde bir lâmbad›r
ki, o Malikü’l-Mülk-ü Zülcelâl’in bir misafirhanesinde
mumdarl›k eder. ‹flte Zat-› Ahmediye (a.s.m.), öyle bir
Zat-› Zülcelâl’in fluunat›n› ve acaib-i sanat›n› ve âlem-i
bekada hazain-i rahmetini görmüfl, gelmifl, beflere söyle-
mifl. ‹flte befler, bu zat›, kemal-i merak ve hayret ve mu-
habbetle dinlemezse, ne kadar hilâf-› ak›l ve hikmetle ha-
reket etti¤ini anlars›n.
SÖZLER | 949
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
merakaver:
merakl›.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley.
Miraç:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in, Cenab-› Hakk›n hu-
zuruna ruhen, cismen, hâlen ç›k-
mas› mu’cizesi.
misafirhane:
konuk evi, geçici
bekleme yeri.
mumdar:
ayd›nlatan, ›fl›kland›-
ran.
nihayetsiz:
sonsuz.
nispeten:
k›yaslayarak.
pervane:
geceleri ›fl›¤›n etraf›nda
dönen küçük kelebek.
pervaz etmek:
uçmak.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
ba¤›fllama, flefkat etme.
semere:
meyve, ürün ve kazanç.
Sultan-› Ezel ve Ebed:
ezel ve
ebed sultan›; varl›¤›n›n bafllang›c›
ve sonu olmayan kudret ve hâki-
miyet sahibi, sultan› Allah.
flems:
günefl. gün.
fluunat:
hâller, ifller, fiiller.
zat:
flah›s, fert; Peygamber Efen-
dimiz.
zat-› Ahmediye:
Hz. Peygambe-
rin zat›, kiflili¤i.
Zat-› Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi zat, Allah.
acayip:
dikkat çekici, hayret
verici fleyler.
âlem-i beka:
sonsuzluk âle-
mi, ahiret.
arzular:
istekler.
befler:
insan, insanl›k.
cemal ve kemalât:
güzellik
ve mükemmellikler.
cemal:
güzellik.
cihet:
yön, taraf.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
hâhiflger:
istekli.
hakkalyakîn:
yaflayarak ke-
sin ve flüphesiz olarak bilme,
bilginin en kesin hâli.
hayret:
flaflk›nl›k, flafl›rmak.
hazain:
hazineler.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›-
l›fltaki ‹lâhî gaye.
hilâf-› ak›l:
akla ters, ayk›r›.
husus:
konu.
ihsan:
iyilik etme, ba¤›fllama,
ikram etme.
kabza-i tasarruf:
yönetimi
sa¤layan icraat›n kuvvet eli.
kamer:
ay.
kemal:
mükemmellik.
kemal-i merak:
can kula¤›,
pürdikkat.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lâz›m:
gerekli.
Malikü’l-Mülk:
mülkün mali-
ki; bütün mülklerin sahibi,
her fleyin maliki olan Allah.
Malikü’l-Mülk-ü Zülcelâl:
mülkünde diledi¤i flekilde
hükmeden, yücelik ve hey-
bet sahibi Allah.
marziyat:
Allah’›n r›zas›n› ka-
zand›racak davran›fllar.
1...,939,940,941,942,943,944,945,946,947,948 950,951,952,953,954,955,956,957,958,959,...1482
Powered by FlippingBook