benden Onun hofluna gideni bilse idim der. Acaba bü-
tün mevcudat, kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudat-
taki cemal ve kemalât, Onun cemal ve kemaline nispe-
ten zayf bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle Ona
muhtaç ve nihayetsiz ihsanlarna mazhar olan befler, ne
derece Onun marziyatn ve arzularn anlamak hususun-
da hâhiflger ve merakaver olmas lâzm oldu¤unu anlar-
sn.
flte, Zat- Ahmediye (a.s.m.) yetmifl bin perde arkasn-
da o Sultan- Ezel ve Ebedin marziyatn do¤rudan do¤-
ruya miraç semeresi olarak hakkalyakîn iflitip, getirip be-
flere hediye etmifltir.
Evet, befler, kamerdeki hâli anlamak için ne kadar me-
rak eder ki; biri gidip, dönüp haber verse. Hem ne ka-
dar fedakârlk gösterir. E¤er anlasa, ne kadar hayret ve
meraka düfler. Hâlbuki, kamer öyle bir Malikül-Mülkün
memleketinde geziyor ki, kamer bir sinek gibi küre-i ar-
zn etrafnda pervaz eder, küre-i arz pervane gibi flemsin
etrafnda uçar, flems binler lâmbalar içinde bir lâmbadr
ki, o Malikül-Mülk-ü Zülcelâlin bir misafirhanesinde
mumdarlk eder. flte Zat- Ahmediye (a.s.m.), öyle bir
Zat- Zülcelâlin fluunatn ve acaib-i sanatn ve âlem-i
bekada hazain-i rahmetini görmüfl, gelmifl, beflere söyle-
mifl. flte befler, bu zat, kemal-i merak ve hayret ve mu-
habbetle dinlemezse, ne kadar hilâf- akl ve hikmetle ha-
reket etti¤ini anlarsn.
SÖZLER | 949
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
merakaver:
merakl.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley.
Miraç:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammedin, Cenab- Hakkn hu-
zuruna ruhen, cismen, hâlen çk-
mas mucizesi.
misafirhane:
konuk evi, geçici
bekleme yeri.
mumdar:
aydnlatan, flkland-
ran.
nihayetsiz:
sonsuz.
nispeten:
kyaslayarak.
pervane:
geceleri fl¤n etrafnda
dönen küçük kelebek.
pervaz etmek:
uçmak.
rahmet:
acma, merhamet etme,
ba¤fllama, flefkat etme.
semere:
meyve, ürün ve kazanç.
Sultan- Ezel ve Ebed:
ezel ve
ebed sultan; varl¤nn bafllangc
ve sonu olmayan kudret ve hâki-
miyet sahibi, sultan Allah.
flems:
günefl. gün.
fluunat:
hâller, ifller, fiiller.
zat:
flahs, fert; Peygamber Efen-
dimiz.
zat- Ahmediye:
Hz. Peygambe-
rin zat, kiflili¤i.
Zat- Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi zat, Allah.
acayip:
dikkat çekici, hayret
verici fleyler.
âlem-i beka:
sonsuzluk âle-
mi, ahiret.
arzular:
istekler.
befler:
insan, insanlk.
cemal ve kemalât:
güzellik
ve mükemmellikler.
cemal:
güzellik.
cihet:
yön, taraf.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
hâhiflger:
istekli.
hakkalyakîn:
yaflayarak ke-
sin ve flüphesiz olarak bilme,
bilginin en kesin hâli.
hayret:
flaflknlk, flaflrmak.
hazain:
hazineler.
hikmet:
kâinattaki ve yarat-
lfltaki lâhî gaye.
hilâf- akl:
akla ters, aykr.
husus:
konu.
ihsan:
iyilik etme, ba¤fllama,
ikram etme.
kabza-i tasarruf:
yönetimi
sa¤layan icraatn kuvvet eli.
kamer:
ay.
kemal:
mükemmellik.
kemal-i merak:
can kula¤,
pürdikkat.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lâzm:
gerekli.
Malikül-Mülk:
mülkün mali-
ki; bütün mülklerin sahibi,
her fleyin maliki olan Allah.
Malikül-Mülk-ü Zülcelâl:
mülkünde diledi¤i flekilde
hükmeden, yücelik ve hey-
bet sahibi Allah.
marziyat:
Allahn rzasn ka-
zandracak davranfllar.