fiimdi, makam- istimada olan zata deriz ki: lhad
gömle¤ini yrt, at; mümin kula¤n geçir ve Müslim göz-
lerini tak. Sana iki küçük temsil ile bir iki meyvenin de-
rece-i kymetini gösterece¤iz.
Meselâ
, senin ile biz beraber bir memlekette bulunu-
yoruz. Görüyoruz ki her fley bize ve birbirine düflman ve
bize yabanc, her taraf müthifl cenazelerle dolu. flitilen
sesler yetimlerin a¤layfl, mazlumlarn vaveylâsdr. flte,
biz flöyle bir vaziyette oldu¤umuz vakitte, biri gitse o
memleketin padiflahndan bir müjde getirse, o müjde ile,
bize yabanc olanlar ahbap flekline girse, düflman gördü-
¤ümüz kimseler kardefller suretine dönse, o müthifl ce-
nazeler, huflû ve huzûda, zikir ve tesbihte birer ibadetkâr
fleklinde görünse, o yetimâne a¤layfllar senakârâne Ya-
flasnlar! hükmüne girse ve o ölümler ve o soymaklar,
garatlar, terhisat suretine dönse, kendi sürurumuz ile be-
raber herkesin süruruna müflterek olsak; o müjde ne ka-
dar mesrurâne oldu¤unu elbette anlarsn.
flte mirac- Ahmediyenin (a.s.m.) bir meyvesi olan
nur-u imandan evvel flu kâinatn mevcudat, nazar- dalâ-
letle bakld¤ vakit yabanc, muzr, müziç, muvahhifl ve
da¤ gibi cirimler birer müthifl cenaze; ecel, herkesin ba-
fln kesip ademâbâd kuyusuna atar; bütün sedalar, firak
ve zevalden gelen vaveylâlar oldu¤u hâlde, dalâletin öy-
le tasvir etti¤i hengâmda, meyve-i Miraç olan hakaik-
erkân- imaniye nasl mevcudat sana kardefl, dost ve
Sâni-i Zülcelâline zakir ve müsebbih; ve mevt ve zeval,
bir nevi terhis ve vazifeden azat etmek; ve sedalar, birer
ademâbâd:
yok olufl, yokluk âle-
mi, ölüm.
ahbap:
dost, sevilen dost.
cenaze:
insan ve insan ölüsü.
cirimler:
cisimler, kütleler.
dalâlet:
dinsizlik.
derece-i kymet:
de¤er ölçüsü,
kymet miktar.
ecel:
Allah tarafndan takdir edi-
len ölüm vakti.
firak:
ayrlk, hicran.
garat:
ya¤malar, çapullar.
hakaik- erkân- imaniye:
iman
hakikatlerinin flartlar, esaslar.
hengâm:
zaman, vakit.
huflû:
Allaha karfl korku ve say-
g ile boyun e¤me,
huzû:
alçak gönüllülük.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
ibadetkâr:
ibadet yapan, ibadete
düflkün.
ilhad:
tanr tanmazlk, dinsizlik.
kâinat:
evren.
makam- istima:
dinleme konu-
mu yeri.
mazlum:
zulüm görmüfl, zulme
u¤ramfl.
mesrurâne:
sevinçle, nefleyle.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley.
mevt:
ölüm, vefat.
meyve-i Miraç:
Miraç meyvesi.
Mirac- Ahmediye:
Peygamber
Efendimizin mirac.
muvahhifl:
vahflet veren, korku-
tan.
muzr:
zararl, zarar veren.
müjde:
sevindirici haber, beflaret.
mümin:
iman esaslarna inanan;
Allaha iman eden.
müsebbih:
tesbih çeken, sübha-
nallah diyen, Allah anan.
Müslim:
slâm dininden olan,
Müslüman.
müflterek:
birlikte, ortaklafla.
müthifl:
korkunç, dehfletli.
müziç:
rahatsz eden, sknt ve-
ren.
nazar- dalâlet:
dinsizli¤in bakfl.
nevi:
çeflit, cins.
nur-u iman:
iman nuru, inanç fl-
¤.
padiflah:
hükümdar.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
seda:
ses, sesler.
senakârâne:
överek ve met-
heder bir flekilde.
suret:
flekil, biçim.
sürur:
sevinç, nefle.
tasvir:
bir fleyi yazyla veya
sözle anlatmak.
temsil:
benzetme, örnek.
terhis:
görevi bitirme.
terhisat:
terhisler.
tesbih:
Allah bütün kusur ve
noksan sfatlardan uzak tut-
ma, sübhanallah demek.
vaveylâ:
ç¤lk, feryat.
vazifeden azat etmek:
göre-
vi biteni serbest brakmak.
vaziyet:
durum, durufl.
yetim:
öksüz, kimsesiz.
yetimâne:
yetimler gibi.
zakir:
zikreden, zikredici.
zat:
kifli, flahs.
zeval:
sona erme, ölüm.
zikir:
adn anma, hatra getir-
me
952 | SÖZLER
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ