kinci Nokta
Sad- Taftazanî gibi eazm- muhakkikînin ekseri de-
mifller ki: nflikak- kamer; parmaklarndan su akmas,
umum bir orduya su içirmesi, camide hutbe okurken da-
yand¤ kuru dire¤in müfarakat- Ahmediyeden (a.s.m.)
a¤lamas, umum cemaatin iflitmesi gibi mütevatirdir. Ya-
ni, öyle tabakadan tabakaya bir cemaat-i kesire naklet-
mifltir ki, kizbe ittifaklar muhaldir.
Hâle
gibi meflhur bir
kuyruklu yldzn bin sene evvel çkmas gibi mütevatirdir.
Görmedi¤imiz Serendip Adasnn vücudu gibi, tevatürle
vücudu katîdir demifller. flte böyle gayet katî ve fluhu-
dî mesailde teflkikat- vehmiye yapmak, aklszlktr. Yal-
nz muhal olmamak kâfidir. Hâlbuki, flakk- kamer, bir
volkanla inflikak eden bir da¤ gibi mümkündür.
Üçüncü Nokta
Mucize, dava-i nübüvvetin ispat için, münkirleri ikna
etmek içindir, icbar için de¤ildir. Öyle ise, dava-i nübüv-
veti iflitenler için, ikna edecek bir derecede mucize gös-
termek lâzmdr. Sair taraflara göstermek veyahut icbar
derecesinde bir bedahetle izhar etmek, Hakîm-i Zülce-
lâlin hikmetine münafi oldu¤u gibi, srr- teklife dahi mu-
haliftir. Çünkü, Akla kap açmak, ihtiyar elinden alma-
mak srr- teklif iktiza ediyor. E¤er Fâtr- Hakîm, infli-
kak- kameri, feylesoflarn hevesatna göre bütün âleme
göstermek için bir iki saat öyle braksa idi ve beflerin
SÖZLER | 957
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
Hâle:
Halley kuyruklu yldz. Bkz.
Yer Bilgileri.
hevesat:
hevesler, istekler.
hikmet:
kâinattaki ve yaratlflta-
ki lâhî gaye.
hutbe:
lâhî emirleri hatrlatan
konuflma ve dualar
icbar:
zorlama, mecbur etme.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
ikna etmek:
inandrmak.
iktiza:
lâzm gelme, gereklilik.
inflikak:
yarlma, ikiye ayrlma.
inflikak- kamer:
ayn ikiye bö-
lünmesi.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
ittifak:
uyuflma, birleflme.
izhar:
aç¤a vurma, gösterme.
kâfi:
yeterli.
kamer:
ay.
katî:
kesin, flüphesiz.
kizb:
yalan söyleme, yalan.
lâzm:
gerek, lüzumlu.
mesail:
meseleler.
meflhur:
tannmfl, ad yaygnlk
kazanmfl.
mucize:
benzerini yapmaktan
insanlarn âciz kald¤ fley.
muhal:
imkânsz, olmas müm-
kün olmayan.
muhalif:
muhalefet eden, karflt.
müfarakat- Ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin ayrlmas.
münafi:
zt, muhalif, aykr.
münkir:
inkâr eden, kabul etme-
yen.
mütevatir:
yalan söylemekte bir-
leflmelerini akln kabul etmeye-
ce¤i bir toplulu¤un verdi¤i kesin
haber.
Sad- Taftazanî:
Saadeddin Taf-
tazanî. bkz. fiahs Bilgileri.
sair:
geçen, di¤er, baflka.
Serendip Adas:
bkz. Yer Bilgileri.
srr- teklif:
teklif, imtihan srr,
flakk- kamer:
ayn ikiye bölün-
mesi.
fluhudî:
görmekle ilgili.
tabakadan tabakaya:
topluluk-
tan toplulu¤a.
teflkikat- vehmiye:
flüpheye dü-
flürmeler.
tevatür:
yalan söylemez kimse-
lerin birleflerek verdikleri haber.
umum:
bütün, cümle, herkes; ge-
nel olma.
volkan:
yanarda¤.
vücut:
var olufl, varlk.
âlem:
dünya, cihan.
bedahet:
açklk, aflikâr.
cami:
namaz klnan yer.
cemaat:
topluluk, takm.
cemaat-i kesire:
çok kalaba-
lk topluluk.
dava-i nübüvvet:
peygam-
berlik davas, iddias.
derece:
aflama, mertebe.
eazm- muhakkikîn:
haki-
katleri delilleri ile bilen en bü-
yük âlimler.
ekser:
en çok, daha ziyade.
evvel:
önce, bafllangç.
Fâtr- Hakîm:
her fleyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir flekilde yaratan
Allah.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan
filozof.
gayet:
son derece, çok.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve her fleyi hik-
metle yaratan Allah.