Sözler - page 930

mukteza-i ak›l ve hikmettir. Nas›l ki Cennette hikmet-i
‹lâhiye cismi ruha arkadafl ediyor; çünkü, pek çok veza-
if-i ubudiyete ve hadsiz lezaiz ve âlâma medar olan ce-
settir; elbette o cesed-i mübarek, ruha arkadafl olacakt›r.
Madem Cennete cisim ruh ile beraber gider; elbette
Cennetü’l-Me’vâ gövdesi olan Sidretü’l-Münteha’ya uruç
eden zat-› Ahmediye (a.s.m.) ile cesed-i mübare¤ini refa-
kat ettirmesi ayn› hikmettir.
Yine hat›ra gelir ki
: Dersin, “Birkaç dakikada binler
sene mesafeyi katetmek aklen muhaldir.”
Biz de deriz ki
: Sâni-i Zülcelâl’in sanat›nda, harekât ni-
hayet derecede muhteliftir. Meselâ, savt›n sür’atiyle ziya,
elektrik, ruh, hayal sür’atleri ne kadar mütefavit oldu¤u
malûm. Seyyarat›n dahi, fennen harekât› o kadar muh-
teliftir ki, ak›l hayrettedir. Acaba lâtif cismi, uruçta sür’at-
li olan ulvî ruhuna tâbi olmufl, ruh sür’atinde hareketi na-
s›l akla muhalif görünür?
Hem, on dakika yatsan, baz› olur ki bir sene kadar hâ-
lâta maruz olursun. Hatta bir dakikada, insan, gördü¤ü
rüyay›, onun içinde iflitti¤i sözleri, söyledi¤i kelimat› top-
lansa, uyan›k âleminde bir gün, belki daha fazla zaman
lâz›md›r. Demek oluyor ki, bir zaman-› vahit, iki flahsa
nispeten, birisine bir gün, birisine de bir sene hükmüne
geçer. fiu manaya bir temsil ile bak ki:
‹nsan›n hareketinden, güllenin hareketinden, savttan,
ziyadan, elektrikten, ruhtan, hayalden tezahür eden
sür’at-i harekâtta bir mikyas olmak için flöyle bir saat
âlâm:
elemler, ac›lar, üzüntüler.
âlem:
dünya.
Cennetü’l-Me’vâ:
Cennetin sekiz
k›sm›ndan birisi.
ceset:
gövde, vücut, beden.
ceset-i mübarek:
feyizli, bere-
ketli, hay›rl›, mutlu, beden; Hz.
Muhammed’in mübarek vücudu.
fennen:
fen ilimlerine göre.
gülle:
top mermisi.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hâlât:
hâller, durumlar.
harekât:
hareketler, k›m›ldanma-
lar.
hat›r:
zihin, ak›l, düflünme.
hayal:
zihinde tasarlanan ve can-
land›r›lan fley.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye, fayda, ak›l söz ve
hareketteki uygunluk.
hikmet-i ‹lâhiye:
‹lâhî gaye, fay-
da ve maksat.
hükmüne geçmek:
yerine geç-
mek.
katetmek:
aflmak, geçmek.
kelimat:
kelimeler, sözler.
lâtif:
hafif; güzel, hofl,
lezaiz:
lezzetler.
malûm:
bilinen, belli.
mana:
anlam.
maruz olmak:
karfl› karfl›ya bu-
lunmak, etkisinde kalmak.
medar:
sebep, vesile.
mikyas:
ölçü.
muhal:
imkâns›z.
muhalif:
ayk›r›, z›t, karfl›t.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
mukteza-i ak›l ve hikmet:
akl›n
ve hikmetin gere¤i.
mütefavit:
farkl›, çeflitli.
nihayet:
son.
nispeten:
göre, oranla.
refakat:
yol arkadafll›¤›, efllik.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi, her fleyi sanat-
la yaratan Allah.
savt:
ses, seda.
seyyarat:
gezegenler.
Sidretü’l-Münteha:
Peygam-
berimizin miraçta ç›kt›¤› son
nokta.
sür’at:
h›z.
sür’at-i harekât:
hareketler-
deki h›z.
temsil:
benzetme, örnek.
tezahür eden:
görünen, orta-
ya ç›kan.
ulvî:
yüksek, yüce.
uruç:
yukar› ç›kma, yüksel-
me.
vezaif-i ubudiyet:
kulluk va-
zifeleri.
zaman-› vahit:
bir an, bir za-
man.
zat-› Ahmediye:
Peygamber
Efendimizin zat›, kiflili¤i.
ziya:
›fl›k.
930 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,920,921,922,923,924,925,926,927,928,929 931,932,933,934,935,936,937,938,939,940,...1482
Powered by FlippingBook