Ustasnn emrine tâbi olmazlarsa, her birine Sâni-i Kâ-
inatn evsaf kadar evsaf- kemal verilmesi lâzm gelir.
Feyâ sübhanallah! Zndk maddiyyun gâvurlar, bir Va-
cibül-Vücudu kabul etmediklerinden, zerrat adedince
batl âliheleri kabul etmeye mezheplerine göre muztar
kalyorlar. flte flu cihette, münkir kâfir, ne kadar feylesof
âlim de olsa, nihayet derecede bir cehl-i azîm içindedir,
bir echel-i mutlaktr.
Üçüncü Nokta
fiu nokta, Birinci Noktann ahirinde vaat olunan altn-
c hikmet-i azîmeye bir iflarettir. fiöyle ki:
Yirmi Sekizinci Sözün kinci Sualinin cevabndaki ha-
fliyede denilmiflti ki: Tahavvülât- zerratn ve zîhayat ci-
simlerde zerrat harekâtnn binler hikmetlerinden bir hik-
meti dahi, zerreleri nurlandrmaktr ve âlem-i uhreviye
binasna lâyk zerreler olmak için, hayattar ve manidar
olmaktr. Güya cism-i hayvanî ve insanî, hatta nebatî,
terbiye dersini almak için gelenlere bir misafirhane, bir
kflla, bir mektep hükmündedir ki, camia zerreler ona gi-
rerler, nurlanrlar. Âdeta bir talim ve talimata mazhar
olurlar, letafet peyda ederler. Birer vazifeyi görmekle,
âlem-i bekaya ve bütün eczasyla hayattar olan dâr- ahi-
rete zerrat olmak için liyakat kesb ederler.
Sua l :
Zerratn harekâtnda flu hikmetin bulunmas ne
ile bilinir?
SÖZLER | 903
O
TUZUNCU
S
ÖZ
gâvur:
Allah inkâr eden, kâfir.
güya:
sanki.
harekât:
hareketler.
hafliye:
dipnot.
hayattar:
canl.
hikmet:
amaç ve fayday göze-
ten hedef; fayda ve maslahat.
hikmet-i azîme:
büyük hikmet,
amaç ve fayda.
hükmünde:
de¤erinde.
iflaret:
alâmet, delil.
kesb etmek:
kazanm.
kflla:
askerin e¤itim gördü¤ü
mekân.
letafet:
parlaklk, incelik ve gü-
zellik.
liyakat:
lâyk olma.
maddiyyun:
maddeciler, madde-
ye tesir verenler.
manidar:
anlaml.
mazhar olmak:
eriflme, nail ol-
ma.
mektep:
ö¤rencilerin e¤itim me-
kân, okul.
mezhep:
bir meslek, yol, fikir ve
düflünce ekolü.
misafirhane:
yolcu evi.
muztar:
mecbur.
münkir kâfir:
inkârc dinsiz.
nebatî:
bitkisel.
nihayet:
son.
nokta:
bir konunun önemli yeri.
nurlandrmak:
hayatlandrmak.
nurlanmak:
canlandrmak.
peyda etmek:
kazanmak.
Sâni-i Kâinat:
kâinat ve her fleyi
mükemmel bir sanatla yaratan
Allah.
sual:
soru
tâbi:
uyan.
tahavvülât- zerrat:
atomlarn
hareketlili¤i.
talim:
e¤itim.
talimat:
bilgilendirme, e¤itimler.
terbiye:
ö¤retim, besleme, bü-
yütme, yaflatma.
Vacibül-Vücud:
varl¤ zorunlu
olan, var olmak için hiç bir sebe-
be ihtiyac bulunmayan Allah.
vazife:
görev.
zerrat:
zerreler, atomlar.
zerre:
atom, maddenin en küçük
yaps.
zîhayat:
canl.
zndk:
dinsiz.
adet:
say.
âdeta:
sanki.
âlem-i beka:
devaml ve kal-
c olan ahiret âlemi.
âlem-i uhreviye:
ahiret
âlemleri.
âlihe:
batl ilâhlar.
batl:
sapk, yanlfl yolda olan.
camit:
cansz.
cehl-i azîm:
büyük cehalet.
cisim:
madde, beden.
cism-i hayvanî:
canl bedeni.
dâr- ahiret:
ahiret ülkesi.
echel-i mutlak:
son derece
bilgisiz, bilmedi¤ini bilmeyen.
ecza:
en küçük parçalar.
evsaf:
sfatlar, özellikler.
evsaf- kemal:
son derece
mükemmel özellikler.
feyâ sübhanallah:
ey her fle-
yin kendisini tesbih ederek
övdü¤ü Allah! (Hayret ifadesi
olarak da söylenir.)
feylesof âlim:
bilgin felsefeci.