hem hilkat-i arzdan tâ harab- arza kadar, belki ezelden
ebede kadar ulaflacak hikmetli, kudretli iki manevî elin
varsa ve bütün atklarmdaki bütün fertleri icat edecek
kemal-i intizam ve hikmetle tamir ve tecdit edecek sen-
de bir iktidar ve hikmet varsa, hem bizim modelimiz ve
bizi giyen ve bizi kendine peçe ve çarflaf yapan küre-i ar-
z elinde tutup mucit olabilirsen, bana rububiyet dava et.
Yoksa, haydi dflarya! Bu yerde yer bulamazsn.
Hem bizde öyle bir sikke-i vahdet ve öyle bir turra-i
ehadiyet vardr ki, bütün kâinat kabza-i tasarrufunda ol-
mayan ve bütün eflyay bütün fluunatyla birden görme-
yen ve nihayetsiz iflleri beraber yapamayan ve her yerde
hâzr ve nazr bulunmayan ve mekândan münezzeh ol-
mayan ve nihayetsiz hikmet ve ilim ve kudrete malik ol-
mayan, bize sahip olamaz ve müdahale edemez.
Sonra o müddei gider, Belki küre-i arz kandrp, ora-
da bir yer bulurum der. Gider, küre-i arza,
(HAfiYE)
yine
esbap namna ve tabiat lisanyla der ki: Böyle serseri
gezdi¤inden, sahipsiz oldu¤unu gösteriyorsun. Öyle ise
sen benim olabilirsin.
SÖZLER | 971
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
iktidar:
güç, kuvvet.
ilim:
bilgi, marifet.
kabza-i tasarruf:
tasarrufu altn-
da olma, yönetimin güçlü eli.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
kudret:
kuvvet iktidar.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
küreyvat- hamra:
alyuvarlar.
lisan:
dil.
ma¤lûp etme:
yenme.
malik:
sahip.
manevî:
maddî olmayan.
mekân:
yer.
mucit:
icat eden, meydana geti-
ren.
müdahale:
karflma.
müddei:
iddia sahibi, davac.
münezzeh:
uzak, berî.
nam:
ad, isim.
nazr:
gözeten.
nev-i insan:
insan nevi, insan tü-
rü.
nihayetsiz:
sonsuz.
peçe:
yüz örtüsü.
rububiyet:
rablk; Allahn her bir
varl¤a muhtaç oldu¤u fleyleri
vermesi, onlar terbiye edip idare
ve hâkimiyeti altnda bulundur-
mas.
sikke-i vahdet:
birlik mührü.
fluunat:
hâller, ifller, özellikler.
tabiat:
maddî âlem ve içindekiler.
tecdit:
yenilenme.
turra-i ehadiyet:
ehadiyet turra-
s, tek ve bir olufl mührü; Allahn
her bir eserindeki birlik yansma-
s, her bir fleye bir çok isimlerinin
görünüp belirmesi, her varlkla bi-
re bir ilgilenmesi gerçe¤i..
zapt:
idaresi altna alma.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s.
zîhayat:
hayat sahibi.
arz:
yer, dünya.
beden-i insan:
insan bedeni.
çarflaf:
kadnlarn üzerlerine
ald¤ genifl örtü.
ebed:
sonsuzluk.
elhâsl:
netice itibaryla, so-
nuç olarak.
enva:
çeflitler.
esbap:
sebepler.
ezel:
bafllangc olmayan geç-
mifl zaman, öncesizlik.
fert:
kifli.
harab- arz:
dünyann yklfl.
hafliye:
dipnot.
havale:
gönderme, sevk.
hikmet:
her fleyin belirli ga-
yelere yönelik olarak, manal,
faydal ve tam yerli yerinde
olmas.
hilkat-i arz:
dünyann yaratl-
mas.
hüceyre:
hücrecik.
icat:
yoktan var etme, yarat-
ma.
HAfiYE:
Elhâsl:
Zerre, o müddeiyi küreyvat- hamraya havale eder;
küreyvat- hamra onu hüceyreye, hüceyre dahi beden-i insana, beden-i
insan ise nev-i insana, nev-i insan onu zîhayat envandan dokunan arzn
gömle¤ine, arzn gömle¤i dahi küre-i arza, küre-i arz onu günefle, günefl
ise bütün yldzlara havale eder.
Her biri der: Git, benden yukardakini zapt edebilirsen, sonra gel be-
nim zaptma çalfl. E¤er onu ma¤lûp etmezsen, beni ele geçiremezsin.
Demek, bütün yldzlara sözünü geçiremeyen, bir tek zerreye rububiye-
tini dinletemez.