Sözler - page 826

‹flte, flu temsil gibi, ecram-› ulviye ve ecsam-› seyyare
içinde küre-i arz›n hakaret ve kesafetiyle beraber bu ka-
dar hadsiz zîruhlar›n, zîfluurlar›n vatan› olmas› ve en ha-
sis ve en müteaffin cüzleri dahi, birer menba-› hayat ke-
silmesi, birer mahfler-i huveynat olmas›, bizzarure ve bil-
bedahe ve bittarik›levlâ ve bilhadsissad›k ve bilyakînilkat’î
delâlet eder, flahadet eyler, ilân eder ki; flu nihayetsiz fe-
za-i âlem ve flu muhteflem semavat, burçlar›yla, y›ld›zla-
r›yla, zîfluur, zîhayat, zîruhlarla doludur. Nârdan, nurdan,
ateflten, ›fl›ktan, zulmetten, havadan, savttan, rayihadan,
kelimattan, esîrden ve hatta elektrikten ve sair seyyalât-›
lâtifeden halk olunan o zîhayat ve o zîruhlara ve o zîflu-
urlara fieriat-› Garra-i Muhammediye Aleyhissalâtü Ves-
selâm, Kur’ân-› Mu’cizülbeyan, “melâike ve cân ve ruha-
niyatt›r” der, tesmiye eder.
Melâikenin ise, ecsam›n muhtelif cinsleri gibi, cinsleri
muhteliftir. Evet, elbette bir katre ya¤mura müekkel olan
melek, fiemse müekkel mele¤in cinsinden de¤ildir. Cin
ve ruhaniyat dahi, onlar›n da pek çok ecnas-› muhtelife-
leri vard›r.
fiU NÜKTE-‹ ESAS‹YEN‹N HAT‹MES‹
Bittecrübe, madde as›l de¤il ki, vücut ona musahhar
kals›n ve tâbi olsun. Belki, madde, bir mana ile kaimdir.
‹flte o mana hayatt›r, ruhtur.
Hem, bilmüflahede, madde mahdum de¤il ki, her fley
ona irca edilsin. Belki hadimdir, bir hakikatin tekemmü-
lüne hizmet eder. O hakikat hayatt›r. O hakikatin esas›
da ruhtur.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
bilhadsissad›k:
do¤ru bir sezgi
ile.
bilmüflahede:
gözle görüldü¤ü
gibi.
bilyakînilkat’î:
kesin bir bilgi ola-
rak.
bittarik›levlâ:
en do¤ru yol, ön-
celikli olarak.
bittecrübe:
tecrübe ile.
bizzarure:
zarurî olarak, mecbu-
ren.
burç:
tak›m y›ld›zlar›ndan her bi-
ri.
cân:
cinler.
cüz:
k›s›m, parça.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ecnas-› muhtelife:
farkl› cinsler.
ecram-› ulviye:
gök cisimleri, ge-
zegenler.
ecsam:
cisimler.
ecsam-› seyyare:
hareketli cisim-
ler.
esas:
temel, öz.
feza-i âlem:
uzay, evren.
hadim:
hizmetçi, hizmet eden.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakaret:
küçüklük, de¤ersizlik.
hakikat:
gerçek.
halk:
yaratma, yarat›fl.
hasis:
adî, de¤ersiz.
hatime:
son.
hayat:
canl›l›k, dirilik.
irca:
döndürme, yönlendirme.
kaim:
ayakta duran.
katre:
damla.
kelimat:
kelimeler.
kesafet:
yo¤unluk, kat›l›k:
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
mahdum:
kendisine hizmet edi-
len.
mahfler-i huveynat:
mikrosko-
bik hayvanlar toplulu¤u.
mana:
anlam.
melâike:
melekler.
melek:
Allah’›n nurdan yaratt›¤›,
iradeleri, cinsiyetleri, yeme ve iç-
meleri olmayan, çeflitli flekillere
girebilen, göze her zaman görül-
meyen ve Allah’›n emirlerine tam
itaat eden mahlûk.
menba-› hayat:
hayat kayna¤›.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
musahhar:
hizmete verilmifl, em-
re uyan, boyun e¤en.
müekkel:
vekil tayin edilmifl, gö-
revli.
müteaffin:
çürüyüp kokuflmufl.
nâr:
atefl.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
iman, ‹slâm ayd›nl›¤›.
nükte-i esasiye:
esas olan
nükte, ince ve derin mana.
rayiha:
hofl koku.
ruh:
dirilik kayna¤›, can.
ruhaniyat:
gözle görülmeyen
ruh âleminin varl›klar›.
sair:
di¤er, baflka.
savt:
ses, seda.
semavat:
semalar, gökler.
seyyalât-› lâtife:
gözle gö-
rünmeyen ›fl›n gibi ak›c› fley-
ler.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flems:
günefl.
fieriat-› Garra-i Muhamme-
diye:
Hazret-i Muhammed’in
getirdi¤i büyük ve parlak fleri-
at›, ‹slâmiyet.
tekemmül:
olgunlaflma, mü-
kemmelleflme.
temsil:
k›yaslama tarz›nda
benzetme.
tesmiye:
isimlendirme.
vücut:
var olma, varl›k.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahib.
zîfluur:
fluurlu, anlay›fl sahibi.
zulmet:
karanl›k.
826 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,816,817,818,819,820,821,822,823,824,825 827,828,829,830,831,832,833,834,835,836,...1482
Powered by FlippingBook