flte, flu temsil gibi, ecram- ulviye ve ecsam- seyyare
içinde küre-i arzn hakaret ve kesafetiyle beraber bu ka-
dar hadsiz zîruhlarn, zîfluurlarn vatan olmas ve en ha-
sis ve en müteaffin cüzleri dahi, birer menba- hayat ke-
silmesi, birer mahfler-i huveynat olmas, bizzarure ve bil-
bedahe ve bittariklevlâ ve bilhadsissadk ve bilyakînilkatî
delâlet eder, flahadet eyler, ilân eder ki; flu nihayetsiz fe-
za-i âlem ve flu muhteflem semavat, burçlaryla, yldzla-
ryla, zîfluur, zîhayat, zîruhlarla doludur. Nârdan, nurdan,
ateflten, flktan, zulmetten, havadan, savttan, rayihadan,
kelimattan, esîrden ve hatta elektrikten ve sair seyyalât-
lâtifeden halk olunan o zîhayat ve o zîruhlara ve o zîflu-
urlara fieriat- Garra-i Muhammediye Aleyhissalâtü Ves-
selâm, Kurân- Mucizülbeyan, melâike ve cân ve ruha-
niyattr der, tesmiye eder.
Melâikenin ise, ecsamn muhtelif cinsleri gibi, cinsleri
muhteliftir. Evet, elbette bir katre ya¤mura müekkel olan
melek, fiemse müekkel mele¤in cinsinden de¤ildir. Cin
ve ruhaniyat dahi, onlarn da pek çok ecnas- muhtelife-
leri vardr.
fiU NÜKTE- ESASYENN HATMES
Bittecrübe, madde asl de¤il ki, vücut ona musahhar
kalsn ve tâbi olsun. Belki, madde, bir mana ile kaimdir.
flte o mana hayattr, ruhtur.
Hem, bilmüflahede, madde mahdum de¤il ki, her fley
ona irca edilsin. Belki hadimdir, bir hakikatin tekemmü-
lüne hizmet eder. O hakikat hayattr. O hakikatin esas
da ruhtur.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
bilbedahe:
apaçk bir flekilde.
bilhadsissadk:
do¤ru bir sezgi
ile.
bilmüflahede:
gözle görüldü¤ü
gibi.
bilyakînilkatî:
kesin bir bilgi ola-
rak.
bittariklevlâ:
en do¤ru yol, ön-
celikli olarak.
bittecrübe:
tecrübe ile.
bizzarure:
zarurî olarak, mecbu-
ren.
burç:
takm yldzlarndan her bi-
ri.
cân:
cinler.
cüz:
ksm, parça.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ecnas- muhtelife:
farkl cinsler.
ecram- ulviye:
gök cisimleri, ge-
zegenler.
ecsam:
cisimler.
ecsam- seyyare:
hareketli cisim-
ler.
esas:
temel, öz.
feza-i âlem:
uzay, evren.
hadim:
hizmetçi, hizmet eden.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakaret:
küçüklük, de¤ersizlik.
hakikat:
gerçek.
halk:
yaratma, yaratfl.
hasis:
adî, de¤ersiz.
hatime:
son.
hayat:
canllk, dirilik.
irca:
döndürme, yönlendirme.
kaim:
ayakta duran.
katre:
damla.
kelimat:
kelimeler.
kesafet:
yo¤unluk, katlk:
Kurân- Mucizülbeyan:
açkla-
malaryla akllar benzerini yap-
maktan âciz brakan Kurân- Ke-
rîm.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
mahdum:
kendisine hizmet edi-
len.
mahfler-i huveynat:
mikrosko-
bik hayvanlar toplulu¤u.
mana:
anlam.
melâike:
melekler.
melek:
Allahn nurdan yaratt¤,
iradeleri, cinsiyetleri, yeme ve iç-
meleri olmayan, çeflitli flekillere
girebilen, göze her zaman görül-
meyen ve Allahn emirlerine tam
itaat eden mahlûk.
menba- hayat:
hayat kayna¤.
muhtelif:
çeflitli, farkl.
musahhar:
hizmete verilmifl, em-
re uyan, boyun e¤en.
müekkel:
vekil tayin edilmifl, gö-
revli.
müteaffin:
çürüyüp kokuflmufl.
nâr:
atefl.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
iman, slâm aydnl¤.
nükte-i esasiye:
esas olan
nükte, ince ve derin mana.
rayiha:
hofl koku.
ruh:
dirilik kayna¤, can.
ruhaniyat:
gözle görülmeyen
ruh âleminin varlklar.
sair:
di¤er, baflka.
savt:
ses, seda.
semavat:
semalar, gökler.
seyyalât- lâtife:
gözle gö-
rünmeyen fln gibi akc fley-
ler.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
flems:
günefl.
fieriat- Garra-i Muhamme-
diye:
Hazret-i Muhammedin
getirdi¤i büyük ve parlak fleri-
at, slâmiyet.
tekemmül:
olgunlaflma, mü-
kemmelleflme.
temsil:
kyaslama tarznda
benzetme.
tesmiye:
isimlendirme.
vücut:
var olma, varlk.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahib.
zîfluur:
fluurlu, anlayfl sahibi.
zulmet:
karanlk.
826 | SÖZLER
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ