fiimdi, bak küçücük bir cisme, meselâ bal arsna. Ha-
yat, ona girdi¤i anda, bütün kâinatla öyle münasebet te-
sis eder ki, bütün kâinatla, hususan zeminin çiçekleriyle
ve nebatatlar ile öyle bir ticaret akdeder ki, diyebilir: fiu
arz benim bahçemdir, ticarethanemdir. flte, zîhayattaki
meflhur havâss- zahire ve bâtna duygularndan baflka,
gayrimeflur saika ve flaika hisleriyle beraber, o ar, dün-
yann ekser envayla ihtisas ve ünsiyet ve mübadele ve
tasarrufa sahip olur.
flte, en küçük zîhayatta hayat böyle tesirini gösterse,
elbette hayat, tabaka-i insaniye olan en yüksek mertebe-
ye çktkça öyle bir inbisat ve inkiflaf ve tenevvür eder ki;
hayatn ziyas olan fluur ile, akl ile, bir insan kendi hane-
sindeki odalarda gezdi¤i gibi, o zîhayat kendi akl ile ava-
lim-i ulviyede ve ruhiyede ve cismaniyede gezer. Yani, o
zîfluur ve zîhayat, manen o âlemlere misafir gitti¤i gibi;
o âlemler dahi, o zîfluurun mirat- ruhuna misafir olup,
irtisam ve temessül ile geliyorlar.
Hayat, Zat- Zülcelâlin en parlak bir bürhan- vahdeti
ve en büyük bir maden-i nimeti ve en lâtif bir tecelli-i
merhameti ve en hafî ve bilinmez bir nakfl- nezih-i sana-
tdr. Evet, hafî ve dakiktir. Çünkü, enva- hayatn en ed-
nas olan hayat- nebat ve o hayat- nebatn en birinci de-
recesi olan çekirdekteki ukde-i hayatiyenin tenebbühü,
yani uyanp açlarak neflvünema bulmas, o derece zahir
ve kesrette ve mebzuliyette, ülfet içinde, zaman- Âdem-
den beri hikmet-i befleriyenin nazarnda gizli kalmfltr;
hakikati, hakikî olarak beflerin akl ile keflfedilmemifl.
akit:
anlaflma, sözleflme.
âlem:
gökyüzünde görülen veya
görülmeyen gezegenler.
arz:
yeryüzü, dünya.
avalim-i ulviye:
yüce âlemler.
befler:
insan, insanlk.
bürhan- vahdet:
Allahn birli¤ini
gösteren deliller.
cismaniye:
cismanî, maddî âlem-
ler.
dakik:
ince, derin.
edna:
en afla¤.
ekser:
daha çok.
enva:
çeflitler, türler.
enva-i hayat:
hayatn çeflitleri,
türleri.
gayrimeflur:
fluur harici, bilinçsiz,
hissedilmeyen.
hafî:
gizli.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl
esas.
hakikî:
en do¤ru, hakkyla, ger-
çek.
hane:
ev, mesken.
havass- zahire ve bâtna:
iç ve
dfl duyu organlar.
hayat:
canllk, dirilik.
hayat- nebat:
bitkilerin hayat.
hikmet-i befleriye:
insanlarn an-
layfl, ortaya koyduklar ilmî tes-
pitler.
his:
duygu.
hususan:
özellikle, hususî olarak.
ihtisas:
uzmanlk.
inbisat:
açlma, geniflleyip yayl-
ma.
inkiflaf:
açlma.
irtisam:
emredilen fleye uyma,
emri yerine getirme.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar;
bütün varlklar, dünya.
kesret:
çokluk.
keflfetmek:
aç¤a çkarma.
lâtif:
hofl, güzel.
maden-i nimet:
nimetin kayna¤,
özü.
manen:
manevî olarak, manaca.
mebzuliyet:
bolluk, çokluk.
mertebe:
derece, basamak.
meflhur:
tannmfl, ünlü.
mirat- ruh:
ruh aynas.
mübadele:
de¤ifl tokufl.
münasebet:
ilgi, alâka, yaknlk.
nakfl- nezih-i sanat:
sanatl te-
miz nakfl.
nazar:
bakfl, düflünme.
nebatat:
bitkiler.
neflvünema:
büyüyüp geliflme.
ruhaniye:
ruha ait, ruhla ilgili.
saika:
götüren, sürükleyen.
flaika:
flevkli, hevesli; flevk eden.
fluur:
bilinç, farkna varma, kavra-
ma gücü, anlayfl.
tabaka-i insaniye:
insan top-
luluklar.
tasarruf:
kullanma ve faali-
yet.
tecelli-i merhamet:
Cenab-
Hakkn merhametinin her bir
fleyde görünmesi.
temessül:
belirme, görünme.
tenebbüh:
uyanma, yefler-
me.
tenevvür:
nurlanma, aydn-
lanma.
tesir:
etki.
tesis:
kurma, temel atma.
ukde-i hayatiye:
hayat dü-
¤ümü.
ülfet:
alflma.
ünsiyet:
dostluk, cana yakn-
lk.
zahir:
görünen, açk.
zaman- Âdem:
ilk insan, ilk
peygamber Hazret-i Âdemin
zaman.
Zat- Zülcelâl:
Celâl ve büyük-
lük sahibi Zat, Allah.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîfluur:
fluurlu, anlayfl sahibi.
ziya:
flk.
822 | SÖZLER
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ