Sözler - page 824

yak›n ve münasip olan sair seyyalât-› lâtife maddeleri, ih-
mal edip hayats›z b›rakmaz, camit b›rakmaz, fluursuz b›-
rakmaz. Belki, madde-i nurdan, hatta zulmetten, hatta
esîr maddesinden, hatta manalardan, hatta havadan,
hatta kelimelerden zîhayat, zîfluuru kesretle halk eder ki,
hayvanat›n pek çok muhtelif ecnaslar› gibi pek çok muh-
telif ruhanî mahlûklar›, o seyyalât-› lâtife maddelerinden
halk eder. Onlar›n bir k›sm› melâike, bir k›sm› da ruhanî
ve cin ecnaslar›d›r.
Melâikelerin ve ruhanîlerin kesretle vücutlar›n› kabul
etmek ne derece hakikat ve bedihî ve makul oldu¤unu;
ve Kur’ân’›n beyan etti¤i gibi onlar› kabul etmeyen, ne
derece hilâf-› hakikat ve hilâf-› hikmet bir hurafe, bir da-
lâlet, bir hezeyan, bir divanelik oldu¤unu flu temsile bak,
gör:
‹ki adam, biri bedevî, vahflî; biri medenî, akl› bafl›nda
olarak, arkadafl olup ‹stanbul gibi haflmetli bir flehre gi-
diyorlar. O medenî, muhteflem flehrin uzak bir köflesin-
de pis, periflan küçük bir haneye, bir fabrikaya rast geli-
yorlar. Görüyorlar ki, o hane, amele, sefil, miskin adam-
larla doludur. Acip bir fabrika içinde çal›fl›yorlar. O hane-
nin etraf› da zîruh ve zîhayatlarla doludur. Fakat onlar›n
medar-› taayyüflü ve hususî flerait-i hayatiyeleri vard›r ki,
onlar›n bir k›sm› âkilünnebatt›r, yaln›z nebatat ile
yafl›yorlar. Di¤er bir k›sm› âkilüssemektir, bal›ktan baflka
bir fley yemiyorlar.
âkilünnebat:
bitkilerle beslenen-
ler, otoburlar.
âkilüssemek:
bal›kla beslenen,
bal›k yiyici.
bedevî:
göçebe, çölde yaflayan,
ilkel.
bedihî:
aç›k, aflikâr.
beyan:
aç›klama.
camit:
ruhsuz, cans›z.
dalâlet:
hak yoldan ayr›lmak,
inançs›zl›k.
divanelik:
delilik, aptall›k.
ecnas:
cinsler, türler.
esîr:
kâinattaki boflluklar› doldu-
ran, havadan hafif olup ›s› ve ›fl›¤›
nakletti¤i kabul edilen madde.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl›
esas›.
halk:
yaratma, yarat›fl.
hane:
ev, mesken.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik.
hezeyan:
saçma sapan konuflma.
hilâf-› hakikat:
gerçe¤e ayk›r›.
hilâf-› hikmet:
hikmete z›t, akla
ayk›r›.
hurafe:
dinin asl›na uymayan,
bat›l inan›fl.
hususî:
özel.
kesret:
çokluk.
madde-i nur:
nur maddesi.
mahlûk:
yarat›lm›fl, yarat›k.
makul:
akla uygun.
mana:
anlam, iç yüz.
medar-› taayyüfl:
geçim kayna¤›.
medenî:
uygar, kibar, flehirli.
melâike:
melekler.
miskin:
fakir, yoksul.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
münasip:
uygun.
nebatat:
bitkiler.
ruhanî:
gözle görülmeyen,
melek ve cin gibi varl›klar.
sair:
di¤er, baflka.
sefil:
yoksul.
seyyalât-› lâtife:
görünme-
yen ak›c› ve maddî olmayan
fleyler, fleffaf varl›klar.
flerait-i hayatiye:
hayat flart-
lar›.
fluur:
anlay›fl, bilinç.
temsil:
k›yaslama tarz›nda
benzetme.
vahflî:
medenî olmayan, ka-
ba.
vücut:
var olma, varl›k.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahibi.
zîfluur:
fluurlu, anlay›fl sahibi.
zulmet:
karanl›k.
824 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,814,815,816,817,818,819,820,821,822,823 825,826,827,828,829,830,831,832,833,834,...1482
Powered by FlippingBook