yakn ve münasip olan sair seyyalât- lâtife maddeleri, ih-
mal edip hayatsz brakmaz, camit brakmaz, fluursuz b-
rakmaz. Belki, madde-i nurdan, hatta zulmetten, hatta
esîr maddesinden, hatta manalardan, hatta havadan,
hatta kelimelerden zîhayat, zîfluuru kesretle halk eder ki,
hayvanatn pek çok muhtelif ecnaslar gibi pek çok muh-
telif ruhanî mahlûklar, o seyyalât- lâtife maddelerinden
halk eder. Onlarn bir ksm melâike, bir ksm da ruhanî
ve cin ecnaslardr.
Melâikelerin ve ruhanîlerin kesretle vücutlarn kabul
etmek ne derece hakikat ve bedihî ve makul oldu¤unu;
ve Kurânn beyan etti¤i gibi onlar kabul etmeyen, ne
derece hilâf- hakikat ve hilâf- hikmet bir hurafe, bir da-
lâlet, bir hezeyan, bir divanelik oldu¤unu flu temsile bak,
gör:
ki adam, biri bedevî, vahflî; biri medenî, akl baflnda
olarak, arkadafl olup stanbul gibi haflmetli bir flehre gi-
diyorlar. O medenî, muhteflem flehrin uzak bir köflesin-
de pis, periflan küçük bir haneye, bir fabrikaya rast geli-
yorlar. Görüyorlar ki, o hane, amele, sefil, miskin adam-
larla doludur. Acip bir fabrika içinde çalflyorlar. O hane-
nin etraf da zîruh ve zîhayatlarla doludur. Fakat onlarn
medar- taayyüflü ve hususî flerait-i hayatiyeleri vardr ki,
onlarn bir ksm âkilünnebattr, yalnz nebatat ile
yaflyorlar. Di¤er bir ksm âkilüssemektir, balktan baflka
bir fley yemiyorlar.
âkilünnebat:
bitkilerle beslenen-
ler, otoburlar.
âkilüssemek:
balkla beslenen,
balk yiyici.
bedevî:
göçebe, çölde yaflayan,
ilkel.
bedihî:
açk, aflikâr.
beyan:
açklama.
camit:
ruhsuz, cansz.
dalâlet:
hak yoldan ayrlmak,
inançszlk.
divanelik:
delilik, aptallk.
ecnas:
cinsler, türler.
esîr:
kâinattaki boflluklar doldu-
ran, havadan hafif olup s ve fl¤
nakletti¤i kabul edilen madde.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl
esas.
halk:
yaratma, yaratfl.
hane:
ev, mesken.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik.
hezeyan:
saçma sapan konuflma.
hilâf- hakikat:
gerçe¤e aykr.
hilâf- hikmet:
hikmete zt, akla
aykr.
hurafe:
dinin aslna uymayan,
batl inanfl.
hususî:
özel.
kesret:
çokluk.
madde-i nur:
nur maddesi.
mahlûk:
yaratlmfl, yaratk.
makul:
akla uygun.
mana:
anlam, iç yüz.
medar- taayyüfl:
geçim kayna¤.
medenî:
uygar, kibar, flehirli.
melâike:
melekler.
miskin:
fakir, yoksul.
muhtelif:
çeflitli, farkl.
münasip:
uygun.
nebatat:
bitkiler.
ruhanî:
gözle görülmeyen,
melek ve cin gibi varlklar.
sair:
di¤er, baflka.
sefil:
yoksul.
seyyalât- lâtife:
görünme-
yen akc ve maddî olmayan
fleyler, fleffaf varlklar.
flerait-i hayatiye:
hayat flart-
lar.
fluur:
anlayfl, bilinç.
temsil:
kyaslama tarznda
benzetme.
vahflî:
medenî olmayan, ka-
ba.
vücut:
var olma, varlk.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahibi.
zîfluur:
fluurlu, anlayfl sahibi.
zulmet:
karanlk.
824 | SÖZLER
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ