makuldür ve haktr ve hakikattir. Ve flu hakikat-i ulviyeye
bir temsil dürbünüyle rasat edece¤iz. fiöyle ki:
Bu dere bahçesi gibi,
(HAfiYE)
flu Barla ba¤ ve bahçele-
rinin her birinin ayr ayr maliki bulundu¤u hâlde, Bar-
lada gdas itibaryla ancak bir avuç yeme malik olan her
bir kufl, her bir serçe, her bir ar, Bütün Barlann ba¤
ve bostanlar benim nüzhetgâhm ve seyrangâhmdr di-
yebilir. Barlay zapt edip daire-i mülküne dahil eder.
Baflkalarnn ifltiraki onun bu hükmünü bozmaz. Hem,
insan olan bir insan diyebilir ki, Benim Hâlkm, bu
dünyay bana hane yapmfl; günefl benim bir lâmbamdr;
yldzlar benim elektriklerimdir; yer yüzü çiçekli miçekli
hallarla serilmifl benim bir befli¤imdir der, Allaha flük-
reder. Sair mahlûkatn ifltiraki, onun bu hükmünü nak-
zetmez. Bilâkis, mahlûkat onun hanesini tezyin eder; ha-
nenin müzeyyenat hükmünde kalrlar. Acaba, bu dara-
ck dünyada, insan, insaniyet itibarylahatta bir kufl da-
hiböyle bir daire-i azîmede bir nevi tasarruf dava etse,
cesim bir nimete mazhar olsa, genifl ve ebedî bir dâr- sa-
adette ona befl yüz senelik bir mesafede bir mülk ihsan
etmek, nasl istibat edilebilir?
Hem, nasl ki flu kesafetli, karanlkl, dar dünyada gü-
neflin pek çok aynalarda bir anda aynen bulunmas gibi;
öyle de, nuranî bir zat, bir anda çok yerlerde aynen
bulunmasOn Altnc Sözde ispat edildi¤i gibimese-
lâ, Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm bin yldzda bir anda,
SÖZLER | 815
Y
RM
S
EKZNC
S
ÖZ
ebedî:
sonsuz.
hak:
do¤ru.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i ulviye:
yüce ve yüksek
hakikat.
Hâlk:
her fleyi yoktan var eden,
yaratc Allah.
hane:
ev, mesken.
hafliye:
açklayc not, dipnot.
Hazret-i Cebrail:
dört büyük me-
lekten vahiy getirmekle görevli
olan melek.
hükmünde:
gibi, de¤erinde.
hüküm:
karar.
ihsan:
ba¤fl, iyilik, lütuf.
insaniyet:
insanlk, insan olufl.
istibat:
akldan uzak görme.
ifltirak:
ortaklk, katlm.
itibaryla:
özelli¤iyle, de¤eriyle.
kemal-i sadakat:
mükemmel bir
sadakat.
kesafet:
bulanklk, yo¤unluk, ka-
tlk.
mahlûkat:
yaratklar.
makul:
akla uygun.
malik:
sahip.
mazhar:
sahip olma.
mülk:
varlk, saltanat.
müzeyyenat:
süslenmifl fleyler,
süslü fleyler.
nakz:
bozma, krma; bir hükmü
yok sayma.
nevi:
çeflit.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba¤fl.
nuranî:
nurlu.
nüzhetgâh:
gezinti, seyir yeri.
rasat:
bakma, gözleme.
sair:
di¤er, baflka.
seyrangâh:
e¤lence ve gezme
yeri.
flükretmek:
teflekkür etmek.
tasarruf:
diledi¤i gibi kullanma
ve yönetme.
temsil:
benzetme, örnek.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
zapt:
idaresi altna alma.
zarfnda:
içinde, süresince.
zat:
kifli, flahs, fert.
Barla:
bkz. Yer Bilgileri.
bilâkis:
aksine, tersine.
bostan:
sebze bahçesi.
cesim:
çok büyük.
dahil etmek:
katmak, almak.
daire-i azîme:
genifl ve bü-
yük daire.
daire-i mülk:
mülk dairesi,
kullanm snrlar.
dâr- saadet:
mutluluk yeri,
Cennet.
dava etmek:
iddia etmek.
HAfiYE:
Sekiz sene kemal-i sadakatle bu fakire hizmet eden Süley-
mann bahçesidir ki, bir veya iki saat zarfnda flu söz orada yazld.