söylensin. Fakat o parlak, ezelî ve ebedî yüksek ve güzel
ayetleri fehme takrip için baz basamaklar, hem o cen-
net-i Kurâniyeden numune için, baz çiçeklerin numune-
si nevinden baz nükteleri söyleyece¤iz. Befl rumuzlu su-
al ve cevapla iflaret edece¤iz.
Evet,
Cennet, bütün lezaiz-i maneviyeye medar oldu-
¤u gibi, bütün lezaiz-i cismaniyeye de medardr.
Sua l
: Kusurlu, noksaniyetli, mütegayyir, kararsz,
elemli cismaniyetin ebediyetle ve Cennetle ne alâkas
var? Madem ruhun âlî lezaizi vardr; ona kâfidir. Lezaiz-i
cismaniye için, bir haflr-i cismanî neden icap ediyor?
El c e va p
: Çünkü, nasl toprak suya, havaya, ziyaya
nispeten kesafetli, karanlkldr; fakat, masnuat- lâhiye-
nin bütün envana menfle ve medar oldu¤undan bütün
anasr- sairenin manen fevkine çkt¤ gibi; hem, kesa-
fetli olan nefs-i insaniye, srr- camiiyet itibaryla, tezekki
etmek flartyla bütün letaif-i insaniyenin fevkine çkt¤ gi-
bi; öyle de, cismaniyet, en cami, en muhit, en zengin bir
âyine-i tecelliyat- esma-i lâhiyedir.
Bütün hazain-i rahmetin müddeharatn tartacak ve
mizana çekecek aletler, cismaniyettedir.
Meselâ, dildeki
kuvve-i zaika, rzk zevkinde enva- matumat adedince
mizanlara menfle olmasayd, her birini ayr ayr hissedip
tanmazd, tadp tartamazd.
Hem, ekser esma-i lâhiyenin tecelliyatn hissedip bil-
mek, zevk edip tanmak cihazat, yine cismaniyettedir.
adedince:
saysnca.
alâka:
ilgi.
âlî:
yüce, yüksek.
anasr- saire:
toprak dflndaki
di¤er unsur ve elementler: su, ha-
va, flk, v.d.
ayet:
Kurânn her bir cümlesi.
âyine-i tecelliyat- esma-i lâhi-
ye:
Allahn isimlerinin yansd¤
ve göründü¤ü ayna.
cami:
içinde bulunduran, topla-
yan.
Cennet-i Kurâniye:
Kurânda
Cenneti anlatan ayetler.
cihazat:
organlar.
cismaniyet:
bedenle, cisimle ilgili
olma; cismanî olufl; beden.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli.
ebediyet:
sonsuzluk.
ekser:
en çok, pek çok.
elem:
sknt, üzüntü, ac.
enva:
çeflitler, türler.
enva-i matumat:
yiyecek çeflit-
leri.
esma-i lâhiye:
Allahn isimleri.
ezelî:
bafllangc olmayan sonsuz-
luk.
fehim:
anlama, anlayfl.
fevk:
üst, üstüne.
haflr-i cismanî:
cisimle, cesetle
dirilme.
hazain-i rahmet:
rahmet hazine-
leri.
hissetmek:
alglamak.
icap:
gerekme.
itibar:
özellik.
kâfi:
yeterli.
kesafet:
yo¤unluk, katlk; koyu-
luk.
kuvve-i zaika:
tat alma duygusu.
letaif-i insaniye:
insandaki ma-
nevî duygular.
lezaiz:
lezzetler.
lezaiz-i cismaniye:
maddî lezzet
ve zevkler.
lezaiz-i maneviye:
manevî lez-
zetler.
manen:
manaca.
masnuat- lâhiye:
Allah ta-
rafndan sanatla yaratlan
varlklar.
medar:
kaynak; sebep; vesile.
menfle:
kaynak.
mizan:
ölçü.
muhit:
kuflatan.
müddeharat:
depolanmfl,
saklanmfl fleyler.
mütegayyir:
tagayyür eden,
de¤iflen.
nefs-i insaniye:
insan nefsi.
nev:
tür, çeflit.
nispeten:
oranla, göre.
noksaniyet:
eksiklik, noksan-
lk.
numune:
örnek, misal.
nükte:
ince söz ve mana.
rzk:
Allahn herkese lütuf
ve ihsan etti¤i nimetler, yiye-
cekler.
rumuz:
remizler, iflaretler.
srr- camiiyet:
pek çok ma-
nay kapsayc özellik.
sual:
soru.
takrip:
yaklafltrma.
tecelliyat:
bilinmeler, görün-
meler.
tezekki:
manevî temizlik, ah-
lâken yükselme.
zevk:
tatma.
ziya:
flk.
808 | SÖZLER
Y
RM
S
EKZNC
S
ÖZ