Sözler - page 800

Öyle de, zahirden hakikate geçmek, iki suretledir:
Bi-
ri
, do¤rudan do¤ruya hakikatin incizab›na kap›l›p, tarikat
berzah›na girmeden, hakikati ayn-› zahir içinde bulmak-
t›r.
‹kincisi
, çok meratipten seyrüsülûk suretiyle geçmek-
tir. Ehl-i velâyet, çendan fenâ-i nefse muvaffak olurlar,
nefs-i emmareyi öldürürler; yine Sahabeye yetiflemiyor-
lar. Çünkü, Sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildi-
¤inden, nefsin mahiyetindeki cihazat-› kesire ile ubudiye-
tin enva›na ve flükür ve hamdin aksam›na daha ziyade
mazhard›rlar. Fenâ-i nefisten sonra ubudiyet-i evliya be-
satet peyda eder.
•
Üçüncü Vecih:
Fazilet-i a’mal ve sevab-› ef’al ve fa-
zilet-i uhreviye cihetinde Sahabelere yetiflilmez. Çünkü,
nas›l bir asker baz› flerait dahilinde, mühim ve mahuf bir
mevkide, bir saat nöbette, bir sene ibadet kadar bir fazi-
let kazanabilir ve bir dakikada bir kurflunu yemekle, en
ekal k›rk günde ancak kazan›lacak velâyet derecesi gibi
bir makama ç›k›yor; öyle de, Sahabelerin tesis-i ‹slâmi-
yette ve neflr-i ahkâm-› Kur’âniyede hizmetleri ve ‹slâmi-
yet için bütün dünyaya ilân-› harp etmeleri o kadar yük-
sektir ki, bir dakikas›na baflkalar› bir senede yetiflemez.
Hatta, denilebilir ki, bütün dakikalar›, o hizmet-i kudsiye-
de, o flehit olan neferin dakikas› gibidir, bütün saatleri
müthifl bir makamda bir saat nöbet tutan fedakâr bir ne-
ferin nöbeti gibidir ki; amel az, ücreti çok, k›ymeti yük-
sektir.
Evet, Sahabeler madem ‹slâmiyetin tesisinde ve en-
var-› Kur’âniyenin neflrinde, saff-› evvel teflkil ediyorlar.
aksam:
bölümler, k›s›mlar.
ayn-› zahir:
aç›kl›k içinde, ayn›
oldu¤u yerde, oldu¤u gibi görü-
nen.
berzah:
aral›k, mesafe.
besatet:
basitlik, sadelik.
cihazat-› kesire:
birçok duygular.
cihet:
yön.
çendan:
gerçi.
ehl-i velâyet:
Allah’›n dostlu¤unu
kazananlar.
ekal:
en az.
enva:
türler.
envar-› Kur’âniye:
Kur’ân nurlar›.
fazilet:
de¤er.
fazilet-i a’mal:
amellerdeki üs-
tünlük.
fazilet-i uhreviye:
uhrevî üstün-
lük.
fedakâr:
feda eden.
fenâ-i nefis:
nefsini eritmek, ona
galip olmak.
hakikat:
do¤ru, sahih; gerçek.
hamd:
Allah’a karfl› olan flükran
ve memnuniyetini Onu överek
bildirme.
hizmet-i kudsiye:
kutsal hizmet.
ilân-› harp:
savafl açma.
incizap:
cezp edilme, kap›lma,
çekilme.
mahiyet:
iç yüz.
mahuf:
tehlikeli.
makam:
mevki, rütbe.
mazhar:
eriflmifl, kavuflmufl.
meratip:
mertebeler, dereceler.
mevki:
makam.
muvaffak:
baflar›l›.
mühim:
önemli.
müthifl:
flaflaal›, büyük.
nefer:
er, rütbesiz asker.
nefis:
istek ve arzu; zevk.
nefs-i emmare:
insan› kötülü¤e
sürükleyen nefis.
neflir:
yayma.
neflr-i ahkâm-› Kur’âniye:
Kur’ân
hükümlerinin yay›lmas›.
peyda:
meydana gelme.
saff-› evvel:
birinci saf.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine kat›lan mü’min
kimse.
sevab-› ef’al:
yap›lan ifllerin
sevab›.
seyr-i sülûk:
ruhun manevî
makamlardaki yolculu¤u.
suret:
biçim.
flehit olmak:
Allah ve din yo-
lunda ölmek.
flerait:
flartlar.
flükür:
Allah’a karfl› kulluk gö-
revlerini yerine getirme.
tarikat:
seyir ü sülûk s›ras›n-
da tutulan yol.
tathir:
temizlenme.
tesis:
kurulma, kurulufl.
tesis-i ‹slâmiyet:
‹slâmiyetin
kuruluflu ve yay›l›fl›.
teflkil:
flekil verme.
tezkiye:
temize ç›karma.
ubudiyet:
kulluk.
ubudiyet-i evliya:
evliyan›n
kulluk ve ibadetleri.
vecih:
yön.
velâyet:
Allah dostlu¤u.
zahir:
görünen.
ziyade:
çok, fazla.
800 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
1...,790,791,792,793,794,795,796,797,798,799 801,802,803,804,805,806,807,808,809,810,...1482
Powered by FlippingBook