Öyle de, zahirden hakikate geçmek, iki suretledir:
Bi-
ri
, do¤rudan do¤ruya hakikatin incizabna kaplp, tarikat
berzahna girmeden, hakikati ayn- zahir içinde bulmak-
tr.
kincisi
, çok meratipten seyrüsülûk suretiyle geçmek-
tir. Ehl-i velâyet, çendan fenâ-i nefse muvaffak olurlar,
nefs-i emmareyi öldürürler; yine Sahabeye yetiflemiyor-
lar. Çünkü, Sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildi-
¤inden, nefsin mahiyetindeki cihazat- kesire ile ubudiye-
tin envana ve flükür ve hamdin aksamna daha ziyade
mazhardrlar. Fenâ-i nefisten sonra ubudiyet-i evliya be-
satet peyda eder.
Üçüncü Vecih:
Fazilet-i amal ve sevab- efal ve fa-
zilet-i uhreviye cihetinde Sahabelere yetiflilmez. Çünkü,
nasl bir asker baz flerait dahilinde, mühim ve mahuf bir
mevkide, bir saat nöbette, bir sene ibadet kadar bir fazi-
let kazanabilir ve bir dakikada bir kurflunu yemekle, en
ekal krk günde ancak kazanlacak velâyet derecesi gibi
bir makama çkyor; öyle de, Sahabelerin tesis-i slâmi-
yette ve neflr-i ahkâm- Kurâniyede hizmetleri ve slâmi-
yet için bütün dünyaya ilân- harp etmeleri o kadar yük-
sektir ki, bir dakikasna baflkalar bir senede yetiflemez.
Hatta, denilebilir ki, bütün dakikalar, o hizmet-i kudsiye-
de, o flehit olan neferin dakikas gibidir, bütün saatleri
müthifl bir makamda bir saat nöbet tutan fedakâr bir ne-
ferin nöbeti gibidir ki; amel az, ücreti çok, kymeti yük-
sektir.
Evet, Sahabeler madem slâmiyetin tesisinde ve en-
var- Kurâniyenin neflrinde, saff- evvel teflkil ediyorlar.
aksam:
bölümler, ksmlar.
ayn- zahir:
açklk içinde, ayn
oldu¤u yerde, oldu¤u gibi görü-
nen.
berzah:
aralk, mesafe.
besatet:
basitlik, sadelik.
cihazat- kesire:
birçok duygular.
cihet:
yön.
çendan:
gerçi.
ehl-i velâyet:
Allahn dostlu¤unu
kazananlar.
ekal:
en az.
enva:
türler.
envar- Kurâniye:
Kurân nurlar.
fazilet:
de¤er.
fazilet-i amal:
amellerdeki üs-
tünlük.
fazilet-i uhreviye:
uhrevî üstün-
lük.
fedakâr:
feda eden.
fenâ-i nefis:
nefsini eritmek, ona
galip olmak.
hakikat:
do¤ru, sahih; gerçek.
hamd:
Allaha karfl olan flükran
ve memnuniyetini Onu överek
bildirme.
hizmet-i kudsiye:
kutsal hizmet.
ilân- harp:
savafl açma.
incizap:
cezp edilme, kaplma,
çekilme.
mahiyet:
iç yüz.
mahuf:
tehlikeli.
makam:
mevki, rütbe.
mazhar:
eriflmifl, kavuflmufl.
meratip:
mertebeler, dereceler.
mevki:
makam.
muvaffak:
baflarl.
mühim:
önemli.
müthifl:
flaflaal, büyük.
nefer:
er, rütbesiz asker.
nefis:
istek ve arzu; zevk.
nefs-i emmare:
insan kötülü¤e
sürükleyen nefis.
neflir:
yayma.
neflr-i ahkâm- Kurâniye:
Kurân
hükümlerinin yaylmas.
peyda:
meydana gelme.
saff- evvel:
birinci saf.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammedin mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine katlan mümin
kimse.
sevab- efal:
yaplan ifllerin
sevab.
seyr-i sülûk:
ruhun manevî
makamlardaki yolculu¤u.
suret:
biçim.
flehit olmak:
Allah ve din yo-
lunda ölmek.
flerait:
flartlar.
flükür:
Allaha karfl kulluk gö-
revlerini yerine getirme.
tarikat:
seyir ü sülûk srasn-
da tutulan yol.
tathir:
temizlenme.
tesis:
kurulma, kurulufl.
tesis-i slâmiyet:
slâmiyetin
kuruluflu ve yaylfl.
teflkil:
flekil verme.
tezkiye:
temize çkarma.
ubudiyet:
kulluk.
ubudiyet-i evliya:
evliyann
kulluk ve ibadetleri.
vecih:
yön.
velâyet:
Allah dostlu¤u.
zahir:
görünen.
ziyade:
çok, fazla.
800 | SÖZLER
Y
RM
Y
EDNC
S
ÖZ