ve taze ve genç bir surette ifade etti¤i gibi; o inklâb- azî-
min tarrakas altnda olan insanlarn bütün hissiyatn, le-
taif-i maneviyesini uyandrmfl, hatta vehim ve hayal ve
sr gibi duygular hüflyar ve müteyakkz bir surette o zikir,
o tesbihlerdeki müteaddit manalar kendi zevklerine gö-
re alr, emer. flte, flu hikmete binaen, bütün hissiyatlar
uyank ve letaifleri hüflyar olan Sahabeler envar- imani-
ye ve tesbihiyeyi cami olan kelimat- mübarekeyi dedik-
leri vakit, kelimenin bütün manasyla söyler ve bütün le-
taifiyle hisse alrlard.
Hâlbuki, o infilâk ve inklâptan sonra, git gide letaif
uykuya ve havâs o hakaik noktasnda gaflete düflüp, o
kelimat- mübareke, meyveler gibi, git gide ülfet perde-
siyle letafetini ve taravetini kaybeder. Âdeta sathîlik ha-
vasyla kuruyor gibi, az bir yafllk kalyor ki, kuvvetli, te-
fekkürî bir ameliyatla, ancak evvelki hâli iade edilebilir.
flte bundandr ki, krk dakikada bir Sahabenin kazand¤
fazilete ve makama, krk günde, hatta krk senede bafl-
kas ancak yetiflebilir.
ÜÇÜNCÜ SEBEP:
On kinci ve Yirmi Dördüncü ve Yir-
mi Beflinci Sözlerde ispat edildi¤i gibi, nübüvvetin velâ-
yete nispeti, güneflin ayn- zat ile, âyinelerde görülen
güneflin misali gibidir. flte daire-i nübüvvet, daire-i velâ-
yetten ne kadar yüksek ise, daire-i nübüvvetin hademe-
leri ve o güneflin yldzlar olan Sahabeler dahi daire-i ve-
lâyetteki sülehaya o derece tefevvuku olmak lâzm geli-
yor. Hatta, velâyet-i kübra olan veraset-i nübüvvet ve sd-
dkyetki, Sahabelerin velâyetidirbir velî kazansa,
SÖZLER | 797
Y
RM
Y
EDNC
S
ÖZ
inklâb- azîm:
büyük ve köklü
de¤ifliklik.
inklâp:
de¤iflim, dönüflüm.
kelimat- mübareke:
mübarek
kelimeler, sözler.
letafet:
güzellik, hoflluk.
letaif:
duygular; insandaki ince
duygular.
letaif-i manevîye:
manevî duy-
gular.
makam:
seviye, derece.
mana:
anlam.
misal:
benzer.
müteaddit:
çeflitli, birden fazla.
müteyakkz:
uyank, basiretli.
nispet:
oran, kyas, ölçü.
nübüvvet:
peygamberlik.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammedin mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine katlan mümin kim-
se.
sathî:
yüzeysel.
surette:
flekilde.
süleha:
iyi yararl ifl yapanlar.
sddkyet:
do¤ruluk.
sr:
gizli fley.
taravet:
tazelik,.
tarraka:
gümbürtü.
tefekkürî:
tefekkürle ilgili.
tefevvuk:
üstün olma, üstünlük.
tesbih:
Allah bütün kusur ve
noksan sfatlardan uzak tutma.
ülfet:
alflma.
vehim:
zan, flüphe.
velâyet:
ermifllik; Allah dostlu¤u.
velâyet-i kübra:
en büyük velâ-
yet.
velî:
Allah dostu.
veraset-i nübüvvet:
peygamber
vârisli¤i.
zevk:
tad alma.
zikir:
dua.
âyine:
ayna.
ayn- zat:
bizzat kendisi.
binaen:
-den dolay.
cami:
toplayan, içine alan.
daire-i nübüvvet:
peygam-
berlik dairesi.
daire-i velâyet:
velîlik daire-
si.
envar- imaniye:
iman nurla-
r.
fazilet:
de¤er.
gaflet:
ihmal.
hademe:
hizmetçi.
hakaik:
do¤rular, gerçekler.
havas:
duyular, duygular.
hayal:
insann zihninde tasar-
layp, canlandrd¤ fley.
hikmet:
kâinattaki ve yarat-
lfltaki lâhî gaye, yüksek bilgi.
hisse:
pay.
hissiyat:
duygular.
hüflyar:
uyank.
iade:
geri çevirme.
infilâk:
patlama.