Amma, hadiste varit olan ki, Ahir zamanda beni gör-
meyen ve iman getiren, daha ziyade makbuldür
1
me-
alindeki rivayet, hususî fazilete dairdir, has baz eflhas
hakkndadr. Bahsimiz ise, fazilet-i külliye ve ekseriyet iti-
baryladr.
k i n c i s ua l :
Diyorlar ki: Ehl-i velâyet ve ashab-
kemalât, dünyay terk etmifller. Hatta hadiste var ki,
Dünya muhabbeti bütün hatalarn bafldr.
2
Hâlbuki,
Sahabeler dünyaya pek çok girmifller. Terk-i dünya de-
¤il, belki bir ksm Sahabe, o zamann ehl-i medeniyetin-
den daha ileri gitmifller. Nasl oluyor ki, böyle Sahabele-
rin en ednasna, en büyük bir velî kadar kymeti var, di-
yorsunuz?
El c e va p :
Otuz kinci Sözün kinci ve Üçüncü Mev-
kflarnda gayet katî ispat edilmifltir ki, dünyann ahirete
bakan yüzüyle, esma-i lâhiyeye mukabil olan yüzünü
sevmek, sebeb-i noksaniyet de¤il, belki medar- kemaldir
ve o iki yüzde, ne kadar ileri gitse, daha ziyade ibadet ve
marifetullahta ileri gider. Sahabelerin dünyas ise, iflte o
iki yüzdedir. Dünyay ahiret mezraas görüp, ekip biçmifl-
ler. Mevcudat, esma-i lâhiyenin âyinesi görüp, müflta-
kane temafla edip bakmfllar. Fenâ-i dünya ise, fânî yüzü-
dür ki, insann hevesatna bakar.
Üç ün c ü s ua l :
Tarikatler, hakikatlerin yollardr.
Tarikatlerin içerisinde en meflhur ve en yüksek ve
cadde-i kübra iddia olunan tarik- Nakflibendî hakknda,
SÖZLER | 803
Y
RM
Y
EDNC
S
ÖZ
sahip olanlar.
ehl-i velâyet:
Allahn dostlu¤unu
kazananlar.
ekseriyet:
ço¤unluk.
el-Hâkim:
muteber bir hadis ki-
tab.
el-Müstedrek:
muteber bir hadis
kitab.
esma- lâhiye:
Allahn isimleri.
eflhas:
flahslar.
fânî:
ölümlü.
fazilet:
manevî de¤er ve üstün-
lük.
fazilet-i külliye:
büyük faziletler,
meziyetler.
fenâ-i dünya:
dünyann geçici
olan gayr- meflru yönü.
Feyzül-Kadîr:
muteber bir hadis
kitab
gayet:
son derece.
hadis:
Hz. Muhammede ait söz,
emir, fiil.
hakikat:
gerçek.
hevesat:
hevesler.
hofl:
güzel.
hususî:
özel.
ibadet:
kulluk.
iman:
inanç.
ispat etmek:
kantlamak.
katî:
kesin, flüphesiz.
makbul:
kabul edilmifl.
marifetullah:
Allah tanma, an-
lama, bilme.
meal:
anlam.
medar- kemal:
olgunluk vesilesi.
meflhur:
öne çkan, bilinen.
mevcudat:
var olan her fley
mezraa:
tarla, ekilecek yer.
muhabbet:
sevgi, tutku.
mukabil:
karfllk.
Müsned:
muteber bir hadis kita-
b.
müfltakane:
çok arzulu ve istekli
flekilde.
rivayet:
haber.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammedin mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine katlan mümin kim-
se.
sebeb-i noksaniyet:
noksanlk
sebebi.
tarikat:
yol, meslek, tarik.
tarik-i Nakflibendî:
Nakflibendî
tarikati.
temafla:
bakp seyretme.
terk-i dünya:
dünyay terk etme.
varit:
söylenen.
velî:
Allah dostu.
ziyade:
çok.
ahir zaman:
dünyann son
zaman.
ahiret:
öbür dünya.
ashab- kemalât:
olgun in-
sanlar, kemalât sahibi kimse-
ler.
âyine:
ayna.
cadde-i kübra:
büyük cadde.
dair:
hakknda.
edna:
en afla¤.
ehl-i medeniyet:
flehir hal-
kndan olanlar; medeniyete
1.
Müsned, 5:248, 257, 264; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:41, 4:89.
2.
Feyzül-Kadîr, 3:368, hadis no: 3662.