Hem, gayet mütenevvi ve nihayet derecede ayr ayr
lezzetleri hissedecek istidatlar, yine cismaniyettedir.
Madem flu kâinatn Sânii, flu kâinatla bütün hazain-i
rahmetini tanttrmak ve bütün tecelliyat- esmasn bil-
dirmek ve bütün enva- ihsanatn tattrmak istedi¤ini,
kâinatn gidiflatndan ve insann camiiyetinden, On Bi-
rinci Sözde ispat edildi¤i gibi, katî anlafllyor. Elbette, flu
seyl-i kâinatn bir havz- ekberi ve bu kâinat tezgâhnn
iflledi¤i mahsulâtn bir meflher-i azam ve flu mezraa-i
dünyann bir mahzen-i ebedîsi olan dâr- saadet, flu kâ-
inata bir derece benzeyecektir; hem cismanî, hem ruha-
nî bütün esasatn muhafaza edecektir. Ve o Sâni-i Ha-
kîm ve o Âdil-i Rahîm, elbette cismanî aletlerin vezaifine
ücret olarak ve hidematna mükâfat olarak ve ibadat-
mahsusalarna sevap olarak, onlara lâyk lezaizi verecek-
tir. Yoksa, hikmet ve adalet ve rahmetine zt bir hâlet
olur ki, hiçbir cihetle Onun cemal-i rahmetine ve kemal-i
adaletine uygun de¤ildir; kabil-i tevfik olamaz.
Sua l
: Cisim, e¤er hayatî olsa, ecza-i bedenî daim
terkip ve tahlildedir, inkraza mahkûmdur, ebediyete
mazhar olamaz. Ekl ve flürb, beka-i flahsî ve muamele-i
zevciye ise, beka-i nevî içindir ki, flu âlemde birer esas
olmufllar. Âlem-i ebediyette ve âlem-i uhrevîde flunlara
ihtiyaç yoktur. Neden Cennetin en büyük lezaizi srasna
geçmifller?
El c e va p
: Evvelâ, flu âlemde cism-i zîhayatn inkra-
za ve mevte mahkûmiyeti ise, varidat ve masarifin mu-
vazenesizli¤indendir. Çocukluktan sinn-i kemale kadar
SÖZLER | 809
Y
RM
S
EKZNC
S
ÖZ
esas:
temel gerçek.
esasat:
esaslar, özellikler.
evvelâ:
birinci olarak.
gayet:
çok, pek çok.
gidiflat:
gidifller.
hâlet:
hâl, durum.
havz- ekber:
büyük havuz.
hayatî:
canl, hayat sahibi.
hazain-i rahmet:
rahmet hazine-
leri.
hidemat:
hizmetler, vazifeler.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik, faydal ve tam yerinde
oluflu.
hissetme:
alglama.
ibadat- mahsusa:
kendilerine ait
ibadetler.
inkraz:
yklma, yok olma; son
bulma.
ispat etmek:
kantlamak.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kabil-i tevfik:
ayrlmas müm-
kün, ayrlabilir.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
katî:
kesin, flüphesiz.
kemal-i adalet:
adaletin mükem-
melli¤i ve kusursuzlu¤u.
lâyk:
uygun, yakflan.
lezaiz:
lezzetler.
lezzet:
tat.
mahkûm:
hükümlü, mecbur.
mahsulât:
ürünler.
mahzen-i ebedî:
sonsuza kadar
kalnacak yer.
masarif:
masraflar, harcamalar.
mazhar:
kavuflma, sahip olma.
meflher-i azam:
en büyük sergi.
mevt:
ölüm, vefat.
mezraa-i dünya:
dünya tarlas.
muamele-i zevciye:
evlilik iliflki-
si.
muhafaza:
koruma.
muvazene:
denge.
mükâfat:
ödül.
mütenevvi:
çeflitli.
nihayet:
son.
rahmet:
acma, merhamet etme,
esirgeme.
ruhanî:
ruh ile ilgili.
Sâni:
yaratan, Allah.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
Sâni-i kâinat:
kâinat mükemmel
bir sanatla yaratan Allah.
seyl-i kâinat:
kâinatn akfl.
sinn-i kemal:
olgunluk, yetkinlik
yafl.
sual:
soru.
flürb:
içme.
tahlil:
da¤lma, ayrflma.
tecelliyat- esma:
isimlerin yan-
smas, görünmesi.
terkip:
sentez, birlefltirme.
tezgâh:
üretim aleti.
varidat:
gelirler.
vezaif:
vazifeler, görevler.
zt:
ters, aykr.
adalet:
hakkaniyet ve do¤ru-
luk.
Âdil-i Rahîm:
adalet ve rah-
metiyle her ifli gören Allah.
âlem:
dünya.
âlem-i ebediyet:
sonsuzluk
âlemi.
âlem-i uhrevî:
ahiret âlemi.
aletler:
organlar.
beka-i nevî:
türün varl¤nn
devamll¤.
beka-i flahsî:
kiflinin varl¤nn
devam.
camiiyet:
toplayc ve kap-
saml olufl.
cemal-i rahmet:
rahmetin
güzelli¤i.
cihet:
yön, taraf.
cismanî:
vücutla alâkal,
maddî.
cismaniyet:
cismanî olufl; be-
den.
cism-i zîhayat:
canl bedeni.
daim:
devaml, sürekli.
dâr- saadet:
mutluluk yeri,
Cennet.
ebediyet:
sonsuzluk.
ecza-i bedenî:
vücudun te-
mel parçalar; organlar, hüc-
reler.
ekl:
yeme.
enva-i ihsanat:
iyiliklerin çe-
flitleri.