Sözler - page 816

hem Arflta, hem huzur-u Nebevîde, hem huzur-u ‹lâhîde
bir vakitte bulunmas›; hem, Hazret-i Peygamber Aleyhis-
salâtü Vesselâm›n haflirde bir anda ekser etk›ya-i ümme-
tiyle görüflmesi ve dünyada hadsiz makamlarda bir anda
tezahür etmesi; ve evliyan›n bir nevi garibi olan abdalla-
r›n bir vakitte çok yerlerde görünmesi; ve avam›n rüya-
da bazen bir dakikada bir sene kadar ifller görmesi ve
müflahede etmesi; ve herkesin kalp, ruh, hayal cihetiyle
bir anda pek çok yerlerle temas edip alâkadarâne bulun-
mas› malûm ve meflhut oldu¤undan, elbette nuranî ka-
y›ts›z, genifl ve ebedî olan Cennette, cisimleri ruh kuvve-
tinde ve hiffetinde ve hayal sür’atinde olan ehl-i Cennet,
bir vakitte yüz bin yerlerde bulunup, yüz bin hurilerle
sohbet ederek, yüz bin tarzda zevk almak, o ebedî Cen-
nete, o nihayetsiz rahmete lây›kt›r ve Muhbir-i Sad›k›n
(a.s.m.) haber verdi¤i gibi hak ve hakikattir. Bununla be-
raber, bu küçücük akl›m›z›n terazisiyle o muazzam haki-
katler tart›lmaz.
‹drak-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi o kadar s›kleti çekmez.
1
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
? n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G B É
'
æ n
à r
ª s
? n
Y É
n
e
s
’ p
G B É '
æ n
d
n
º r
?p
Y
n
’ n
?n
fÉ n
ër
Ñ
°o
S
2
Én
fr
É n
£r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°/
ùn
f r
¿p
G B É n
fr
òp
N n
CGƒo
J n
’ É n
æ s
`Hn
Q
/
¬p
Jn
Ó°n
üp
Hn
h /
¬p
à s
«p
Ñ«`/
Ñn
ëp
H p
á s
`æn
ér
dG n
ÜGn
ƒr
Hn
G n
ín
àn
a …/
ò s
dG n
?p
Ñ«`/
Ñn
M '
¤n
Y u
?°n
U -n
G
@ o
?n
Ó°s
ùdGn
h o
In
Ó°s
üdG p
¬r
«n
?n
Y ,p
¬r
«n
?n
Y r
ºp
¡p
JGn
ƒ n
?n
°üp
H Én
¡p
ër
àn
a n
¤n
Y o
¬o
às
eo
G o
¬r
Jn
ós
`jn
Gn
h
3
@ n
Ú/
e'
G p
QÉn
à r
îo
Ÿr
G n
?p
Ñ«/
Ñn
M p
án
YÉn
Øn
°ûp
H p
QGn
ô r
Hn
’r
G n
™n
e n
á s
`æn
÷r
G Én
ær
?p
Nr
OG s
ºo
¡
s
?dn
G
abdal:
dünyadan ilgisini kesen,
kendisini tamamen Allah’a ada-
yan, manevî görevleri olan velîler
gurubu.
alâkadarâne:
ilgilenerek, alâka
göstererek.
âmin:
yâ Rabbi! öyle olsun, kabul
eyle.
arfl:
Cenab-› Allah’›n s›n›rs›z hâki-
miyetinin ve büyüklü¤ünün te-
celli etti¤i makam.
avam:
halk, s›radan insanlar.
bir vakitte:
ayn› anda, ayn› za-
manda.
cihet:
yön.
ebedî:
sonsuz.
ehl-i Cennet:
Cennette yaflayan-
lar.
ekser etk›ya-i ümmet:
ümmet
içindeki takva sahiplerinin ço¤u.
ekser:
pek çok, birçok .
evliya:
ola¤anüstü hâller göste-
ren Allah dostlar›.
garib-i abdal:
Allah’a yönelmifl
garip.
garip:
yaln›z yaflayan; tuhaf.
Habip:
sevilen, sevgili. Allah se-
ven, dost.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hak:
do¤ru.
hakikat:
gerçek.
haflir:
k›yametten sonra insanla-
r›n dirilifli.
hiffet:
hafiflik.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik, faydal› ve tam yerinde
olmas›.
huri:
Cennet k›z› Cennet güzeli.
huzur-u ‹lâhî:
Allah’›n huzuru.
huzur-u Nebevî:
Peygamberimi-
zin huzuru.
idrak-i maâlî:
yüksek bir hakika-
tin tafl›d›¤› manay› idrak etme.
kusur:
suç.
lây›k:
yak›flan.
makam:
manevî mevki.
malûm:
bilinen.
meflhut:
görünen.
muazzam:
çok büyük.
Muhbir-i Sad›k:
do¤ru haber ve-
rici olan Peygamberimiz.
müflahede:
görme, seyretme, fla-
hit olma.
nevi:
çeflit.
nihayetsiz:
sonsuz.
noksan:
eksiklik.
nuranî:
nurlu.
Rab:
varl›klar› yaratan, ihtiyaçlar›-
n› gideren, yetifltiren, idare ve
terbiye eden Allah.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
esirgeme.
salât:
dua.
salâvat:
esenlik dileme.
seçkin:
fleçilmifl kifli.
selâm:
bar›fl, rahatl›k, selâmet,
esenlik.
s›klet:
a¤›rl›k, yük.
sür’at:
h›z.
flefaat:
bir kimsenin ba¤›fllan-
mas› için arac› olma.
tarz:
flekil.
temas etmek:
ilgilenmek,
dokunmak.
tenzih:
her türlü noksanl›k-
tan uzak görme.
tezahür:
görünme.
ümmet:
bütün Müslümanlar.
vakit:
an, zaman.
zevk almak:
keyiflenmek,
hofllanmak.
zira:
çünkü.
1.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize ö¤retti¤inden baflka bilgimiz yoktur. Sen
her fleyi hakk›yla bilir, her ifli hikmetle yapars›n. (Bakara Suresi: 32.)
2.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düfler de bir kusur ifllersek bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
3.
Allah’›m! Habip oluflu ve duas›yla Cennetin kap›lar›n› açan ve o kap›lar› ona olan salâvat-
lar›yla açmalar› için ümmetini destekledi¤in Habibine rahmet eyle. Ona salât ve selâm olsun.
Allah’›m! O seçkin Habibinin flefaatiyle bizleri iyilerle birlikte Cennete girdir. Âmin.
816 | SÖZLER
Y
‹RM‹
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
1...,806,807,808,809,810,811,812,813,814,815 817,818,819,820,821,822,823,824,825,826,...1482
Powered by FlippingBook