Sözler - page 823

Hem, hayat o kadar nezih ve temizdir ki, iki veçhi, ya-
ni mülk ve melekûtiyet vecihleri temizdir, pakt›r, fleffaft›r.
Dest-i kudret, esbab›n perdesini vazetmeyerek, do¤ru-
dan do¤ruya mübafleret ediyor. Fakat, sair fleylerdeki
umur-u hasiseye ve kudretin izzetine uygun gelmeyen
nâpak keyfiyat-› zahiriyeye menfle olmak için, esbab-› za-
hiriyeyi perde etmifltir.
E l hâ s › l
: Denilebilir ki, hayat olmazsa, vücut vücut
de¤ildir, ademden fark› olmaz. Hayat, ruhun ziyas›d›r;
fluur, hayat›n nurudur. Madem ki, hayat ve fluur bu kadar
ehemmiyetlidirler; ve madem flu âlemde bilmüflahede bir
intizam-› kâmil-i ekmel vard›r ve flu kâinatta bir itkan-›
muhkem, bir insicam-› ahkem görünüyor; madem flu bî-
çare periflan küremiz, sergerdan zeminimiz bu kadar
haddühesaba gelmez zevilhayat ile, zevilervah ile ve
zevilidrak ile dolmufltur, elbette sad›k bir hads ile ve kat’î
bir yakîn ile hükmolunur ki, flu kusûr-i semaviye ve flu
büruc-u samiyenin dahi kendilerine münasip zîhayat, zî-
fluur sekeneleri vard›r. Bal›k suda yaflad›¤› gibi; güneflin
ateflinde dahi, o nuranî sekeneler bulunur. Nâr, nuru
yakmaz; belki, atefl ›fl›¤a medet verir.
Madem kudret-i ezeliye, bilmüflahede, en adî madde-
lerden, en kesif unsurlardan hadsiz zîhayat ve zîruhu
halk eder ve gayet ehemmiyetle madde-i kesifeyi hayat
vas›tas›yla madde-i lâtifeye çevirir ve nur-u hayat› her
fleyde kesretle serpiyor ve fluur ziyas›yla ekser fleyleri yal-
d›zl›yor; elbette, o Kadîr-i Hakîm, bu kusursuz kudretiy-
le, bu noksans›z hikmetiyle, nur gibi, esîr gibi, ruha
SÖZLER | 823
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
insicam-› ahkem:
sa¤lam bir s›-
ralama ve düzenleme.
intizam kâmil-i ekmel:
tam ve
çok mükemmel bir düzenlilik.
itkan-› muhkem:
sa¤lam ve pü-
rüzsüz.
izzet:
fleref, yücelik.
Kadîr-i Hakîm:
her fleyi hikmetle
yaratan ve her fleye kudreti ye-
ten, Allah.
kâinat:
evren, bütün âlemler,
varl›klar.
kesif:
kat›, yo¤un.
kesret:
çokluk.
keyfiyat-› zahiriye:
görünüflteki
hâller.
kudret:
güç, kuvvet.
kudret-i ezeliye:
Allah’›n ezelî
sonsuz kudreti.
kusur-u semaviye:
gök saraylar›.
madde-i kesife:
yo¤un, kat›
madde.
madde-i lâtife:
cismanî olmayan.
medet:
inayet.
melekûtiyet:
bir fleyin iç yüzü.
menfle:
kaynak.
mübafleret:
temas.
mülk:
bir fleyin d›fl, görünen yü-
zü.
münasip:
uygun.
nâpak:
temiz olmayan.
nâr:
atefl.
nezih:
temiz.
noksan:
eksiklik.
nur:
ayd›nl›k.
nuranî:
nurlu, parlak.
nur-u hayat:
hayat›n nuru.
pak:
temiz.
sad›k:
do¤ru.
sair:
di¤er.
sekene:
sakin olan, oturan, yerli.
sakin olanlar, yerleflmifl olanlar.
sergerdan:
sersem, bafl› dönmüfl,
flaflk›n.
fleffaf:
saydam.
fluur:
anlay›fl, bilinç, idrak.
umur-u hasise:
ufak ve de¤ersiz
ifller.
unsur:
madde, esas, kök.
vas›ta:
araç.
vazetmek:
koymak, yerlefltir-
mek.
vecih:
yön.
vücut:
var olma, varl›k.
yakîn:
kesin bilme, flüphesiz, ke-
sin ve sa¤lam bilgi.
yald›z:
alt›n, gümüfl ve bunlar›n
taklidi olan madde.
zemin:
dünya, yeryüzü.
zevilervah:
ruh sahipleri.
zevilhayat:
canl›lar.
zevilidrak:
idrak sahipleri.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
zîruh:
ruh sahibi.
zîfluur:
fluurlu, anlay›fl sahibi.
ziya:
›fl›k.
adem:
yokluk.
adî:
basit, de¤ersiz.
âlem:
dünya, cihan.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
bilmüflahede:
gözle görür fle-
kilde.
büruc-u samiye:
gökyüzü-
nün burçlar›.
dest-i kudret:
kudret eli.
ehemmiyet:
önemli olma,
de¤erlilik.
ekser:
en çok.
elhâs›l:
sonuç olarak, özetle.
esbap:
nedenler, sebepler.
esbap-› zahiriye:
görünüflteki
sebepler.
esîr:
kâinattaki boflluklar› dol-
duran, havadan hafif olup ›s›
ve ›fl›¤› nakleden cevher.
gayet:
son derece.
haddühesap:
s›n›r ve hesap.
hads-i kat’î:
kesin bilgi, sezgi,
sezifl.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
halk:
yaratma, yarat›fl.
hayat:
dirilik, canl›l›k. yaflam.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›-
l›fltaki ‹lâhî gaye.
hüküm:
karar.
1...,813,814,815,816,817,818,819,820,821,822 824,825,826,827,828,829,830,831,832,833,...1482
Powered by FlippingBook