Sözler - page 832

suretiyle ve icma-› manevî kuvveti ile ihbar ettikleri ve fla-
hadet ettikleri melâike ve ruhaniyat›n vücutlar› ve müfla-
hedeleri, bir flüphe kabul etsin, bir flekke medar olsun.
Bahusus onlar, flu meselede ehl-i ihtisast›rlar. Malûmdur
ki, iki ehl-i ihtisas, binler baflkas›na müreccaht›rlar. Hem
flu meselede ehl-i ispatt›rlar. Malûmdur ki, iki ehl-i ispat,
binler ehl-i nefiy ve inkâra müreccaht›rlar.
Ve bilhassa kâinat semas›nda daim parlayan ve hiçbir
vakit gurup etmeyen, âlem-i hakikatin flemsüflflümusu
olan Kur’ân-› Mu’cizülbeyan’›n ihbarat› ve risalet günefli
olan Zat-› Ahmediyenin (a.s.m.) flehadat› ve müflahedat›,
hiç kabil midir ki, bir flüphe kabul etsin? Madem tek bir
ruhaniyat›n vücudu, bir zamanda tahakkuk etse, flu
nev’in umumen tahakkukunu gösteriyor; ve madem flu
nev’in vücudu tahakkuk ediyor; elbette, onlar›n suret-i
tahakkukunun en ahseni, en makulü, en makbulü, fie-
riat›n flerh etti¤i gibidir, Kur’ân’›n gösterdi¤i gibidir, Sa-
hib-i Mirac›n gördü¤ü gibidir.
Dördüncü Esas
fiu kâinat›n mevcudat›na nazar-› dikkat ile bak›lsa gö-
rünür ki, cüz’iyat gibi külliyat›n dahi birer flahs-› manevî-
si vard›r ki; birer vazife-i külliyesi görünüyor, onda bir
hizmet-i külliye görünüyor. Meselâ, bir çiçek, kendince
bir nakfl-› sanat› gösterip, lisan-› hâliyle esma-i Fât›r’› zik-
retti¤i gibi; küre-i arz bahçesi dahi bir çiçek hükmünde-
dir, gayet muntazam küllî vazife-i tesbihiyesi vard›r. Nas›l
ki bir meyve, bir intizam içinde bir ilânat›, tesbihat› ifade
ahsen:
en güzel,.
âlem-i hakikat:
gerçeklik dünya-
s›.
bahusus:
özellikle.
bilhassa:
özellikle.
cüz’iyat:
küçük fleyler.
daim:
devaml›, sürekli.
ehl-i ihtisas:
bir sahada uzman
olanlar.
ehl-i ispat:
ispat edenler, do¤ru-
yu ortaya ç›karanlar.
ehl-i nefiy:
nefyedenler, aksini
veya olmad›¤›n› iddia edenler.
esma-i Fât›r:
benzersiz ve harika
fleyleri farkl› f›tratlarda yaratan
Allah’›n isimleri.
gayet:
son derece.
hizmet-i külliye:
genel hizmet.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde.
icma-› manevî:
manevî fikir birli-
¤i.
ifade:
sözle anlatma.
ihbar:
haber verme.
ihbarat:
haber vermeler.
ilânat:
ilânlar.
intizam:
düzenlilik, düzgün.
kabil:
mümkün, kabul edici.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
küllî:
büyük ve kapsaml›.
külliyat:
çokluk.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lisan-› hâl:
hâl dili.
makbul:
geçerli olan.
makul:
aklen kabul edilen.
malûm:
bilinen.
medar:
sebep, vesile.
melâike:
melekler:
mesele:
konu.
mevcudat:
yarat›lm›fl fleylerin ta-
mam›, kâinat.
muntazam:
düzenli.
müreccah:
tercih edilen.
müflahedat:
gözle görülen fleyler.
müflahede:
bir fleyi gözle görme.
nakfl-› sanat:
sanatl› nakfl› iflle-
me.
nazar-› dikkat:
dikkatli bakma.
nev’:
çeflit, tür.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
ruhaniyat:
gözle görülmeyen ruh
âleminin varl›klar›.
Sahib-i Miraç:
Miraca ç›kan Pey-
gamber efendimiz.
sema:
gökyüzü, gök.
suret:
biçim, flekil.
suret-i tahakkuk:
meydana gelifl
flekli.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flahs-› manevî:
manevî kiflilik.
flehadat:
flahitlikler, tan›k olma-
lar.
flek:
flüphe.
flemsüflflümus:
günefllerin güne-
fli, Herkül Burcu.
flerh:
aç›klama, izah etme,
yorumlama.
fleriat:
Allah taraf›ndan pey-
gamber vas›tas›yla bildirilen,
‹lâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
tahakkuk:
gerçekleflme.
tesbihat:
Cenab-› Hakk›n bü-
tün noksan s›fatlardan uzak
ve bütün kemal s›fatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden söz-
ler.
umumen:
bütün.
vazife-i külliye:
çok yönlü
vazife.
vazife-i tesbihiye:
Allah’› zi-
kir ve tesbih görevi.
vücut:
varl›k.
Zat-› Ahmediye:
Hazret-i
Peygamberin zat›, kiflili¤i.
zikir:
anma, hat›rlama.
832 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,822,823,824,825,826,827,828,829,830,831 833,834,835,836,837,838,839,840,841,842,...1482
Powered by FlippingBook