Evet, koca bir a¤acn bir derece ruha benzeyen prog-
ramn ve kanun-u teflekkülâtn bir nokta gibi en küçük
çekirdekte derç edip muhafaza eden bir Zat- Hakîm-i
Zülcelâl, bir Zat- Hafîz-i Bîzeval hakknda, Vefat eden-
lerin ruhlarn nasl muhafaza eder? denilir mi?
BRNC MENBA:
Enfüsîdir. Yani, herkes hayatna ve nefsine dikkat et-
se, bir ruh-u bâkîyi anlar. Evet, her bir ruh, kaç sene ya-
flamfl ise, o kadar beden de¤ifltirdi¤i hâlde, bilbedahe ay-
nen bâkî kalmfltr. Öyle ise, madem, ceset, gelip geçici-
dir; mevt ile bütün bütün çplak olmak dahi ruhun beka-
sna tesir etmez ve mahiyetini de bozmaz. Yalnz, müd-
det-i hayatta, tedricî ceset libasn de¤ifltiriyor; mevtte ise
birden soyunur. Gayet katî bir hads ile belki müflahede
ile sabittir ki, ceset ruh ile kaimdir. Öyle ise, ruh onun ile
kaim de¤ildir; belki, ruh binefsihî kaim ve hâkim oldu-
¤undan, ceset istedi¤i gibi da¤lp toplansn, ruhun istik-
lâliyetine halel vermez. Belki, ceset ruhun hanesi ve yu-
vasdr, libas de¤il. Belki ruhun libas, bir derece sabit ve
letafetçe ruha münasip bir glaf- lâtifi ve bir beden-i mi-
salîsi vardr. Öyle ise mevt hengâmnda bütün bütün çp-
lak olmaz, yuvasndan çkar, beden-i misalîsini giyer.
KNC MENBA:
Afakîdir. Yani, mükerrer müflahedat ve müteaddit va-
kat ve kerrat ile münasebattan neflet eden bir nevi
hükm-ü tecrübîdir. Evet, tek bir ruhun badelmemat be-
kas anlafllsa, flu ruh nevinin külliyetle bekasn istilzam
afakî:
gerçe¤i oldu¤u gibi yans-
tan, objektif.
badelmemat:
ölümden sonra.
bâkî:
ebedî, daimî.
beden:
vücut.
beden-i misalî:
kendine has, gö-
rünmeyen, manevî bir vücut; fa-
razî vücut, misali beden.
beka:
kalclk, devamllk.
bilbedahe:
açktan, aflikâr.
binefsihî:
bizzat, kendisi.
ceset:
ten, gövde.
derç etme:
sokma, yerlefltirme.
enfüsî:
nefis ve beden dairesinde
olanlar, flahsî, sübjektif.
gayet:
son derece.
glaf- lâtif:
ince, güzel ve fleffaf
bir klf.
hads:
sezgi, kavrayfl.
hâkim:
hükmeden.
halel:
zarar, eksiklik.
hane:
ev, mesken.
hengâm:
zaman.
hükm-ü tecrübî:
tecrübe, dene-
me ile elde edilen hüküm.
istiklâliyet:
ba¤mszlk.
istilzam:
gerektirme.
kaim:
ayakta duran.
kanun-u teflekkülât:
flekillenme,
meydana gelifl kanunlar.
katî:
kesin.
kerrat:
defalarca.
külliyet:
genellik, tümlük.
letafet:
yumuflaklk, güzellik, in-
celik.
libas:
elbise.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, iç
yüzü.
menba:
kaynak.
mevt:
ölüm, vefat.
muhafaza:
koruma, saklama.
müddet-i hayat:
yaflam süresi.
mükerrer:
tekrar tekrar, defalar-
ca.
münasebat:
uygunluklar.
münasip:
uygun.
müflahedat:
gözle görülen fleyler.
müflahede:
bir fleyi gözle gör-
me.
müteaddit:
çeflitli, birden faz-
la.
nefis:
kendi, flahs.
neflet:
do¤mak, ortaya çk-
mak.
nevi:
çeflit, tür, cins.
ruh-i bâkî:
ebedî, sonsuz ruh.
sabit:
yerinde duran.
tedricî:
derece derece, yavafl
yavafl.
tesir:
etki.
vakat:
bafla gelen, olaylar.
vefat:
ölüm.
Zat- Hafîz-i Bîzeval:
her fleyi
sonsuza kadar noksansz bir
flekilde muhafaza eden zeval-
siz Allah.
Zat- Hakîm-i Zülcelâl:
son-
suz büyüklük ve azamet sa-
hibi olan ve her fleyi hikmet-
le yaratan, Allah.
840 | SÖZLER
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ