Evet, inayet-i ezeliyenin timsali olan hikmet-i lâhiye,
kâinatn umumunda gösterdi¤i maslahatlarn riayeti ve
hikmetlerin iltizam lisan ile, saadet-i ebediyeyi ilân eder.
Çünkü, saadet-i ebediye olmazsa, flu kâinatta bilbedahe
sabit olan hikmetleri, faydalar, mükâbere ile inkâr et-
mek lâzm gelir. Onuncu Sözün Onuncu Hakikati bu ha-
kikati günefl gibi gösterdi¤inden, ona iktifaen burada ih-
tisar ederiz.
Üçüncü Medar:
Akl ve hikmet ve istikra ve tecrübe-
nin flahadetleri ile sabit olan hilkat-i mevcudattaki adem-i
abesiyet ve adem-i israf, saadet-i ebediyeye iflaret eder.
Ftratta israf ve hilkatte abesiyet olmad¤na delil, Sâ-
ni-i Zülcelâlin her fleyin hilkatinde en ksa yolu ve en ya-
kn ciheti ve en hafif sureti ve en güzel keyfiyeti ihtiyar
ve intihap etmesidir ve bazen bir fleyi, yüz vazife ile tav-
zif etmesidir ve bir ince fleye bin meyve ve gayeleri tak-
masdr. Madem israf yok ve abesiyet olmaz; elbette sa-
adet-i ebediye olacaktr. Çünkü, dönmemek üzere adem,
her fleyi abes eder; her fley israf olur.
Umum ftratta, ezcümle insanda, fenn-i menafiülaza
flahadetiyle sabit olan adem-i israf gösteriyor ki, insanda
olan hadsiz istidadat- maneviye ve nihayetsiz âmâl ve ef-
kâr ve müyûlât dahi israf edilmeyecektir. Öyle ise, insan-
daki o esasl meyl-i tekemmül, bir kemalin vücudunu
gösterir ve o meyl-i saadet, saadet-i ebediyeye namzet
oldu¤unu katî olarak ilân eder. Öyle olmazsa, insann
mahiyet-i hakikiyesini teflkil eden o esasl maneviyat,
SÖZLER | 845
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal, faydal ve
tam yerli yerinde yaratlmas.
hikmet-i lâhiye:
Allahn her fle-
yi bir sebep ve gayeye yönelik
olarak, anlaml ve yerli yerinde
yaratmas.
hilkat:
yaratlfl.
hilkat-i mevcudat:
mevcudatn,
varlklarn yaratlfl.
ihtisar:
ksaltma, snrlama.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
iktifaen:
yeterli görerek.
iltizam:
gerekli görme.
inayet-i ezeliye:
varl¤nn bafl-
langc olmayan Allahn inayeti,
yardm.
inkâr:
kabul ve tasdik etmeme,
inanmama.
intihap:
seçme.
israf:
savurganlk.
istidadat- manevîye:
manevî
duygular, kabiliyetler.
istikra:
bir fleyin pefline düflüp
iyice arafltrma.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
katî:
kesin.
kemal:
olgunluk.
keyfiyet:
hâl, durum.
lisan:
dil.
mahiyet-i hakikiye:
gerçek ma-
hiyet, gerçek özellik.
maneviyat:
moral kuvveti, yürek
gücü.
maslahat:
fayda, gaye.
medar:
kaynak, sebep, yörünge.
meyl-i saadet:
mutlu yaflamaya
olan meyil ve istek.
meyl-i tekemmül:
mükemmel-
leflme e¤ilimi.
mükâbere:
büyüklük taslayarak
do¤ruyu kabul etmeme.
müyûlât:
meyiller, istekler.
namzet:
aday.
nihayetsiz:
sonsuz.
riayet:
uyma, gözetme.
saadet-i ebedîye:
sonsuz mutlu-
luk.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
suret:
biçim, flekil.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
tavzif:
vazifelendirme.
teflkil:
flekillenme, meydana ge-
tirme.
timsal:
suret, görüntü.
umum:
bütün, genel.
vazife:
ödev, görev.
vücut:
varlk.
abes:
bofl, saçma.
abesiyet:
gayesizlik, faydasz
ve bofl olma.
adem:
yokluk.
adem-i abesiyet:
bofl ve an-
lamsz olmama.
adem-i israf:
israfn olmama-
s.
âmâl:
emeller, arzular.
bilbedahe:
aflikâr olarak.
cihet:
yön, taraf.
delil:
kant, flahit.
efkâr:
fikirler, görüfller.
esas:
asl, kaide; temel, ger-
çek.
fenn-i menafiülaza:
insan or-
ganlarnn neye yarad¤n
arafltran ilim.
ftrat:
yaratlfl.
gaye:
maksat.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek.