Sözler - page 835

Manas› fludur ki: Melâikenin ibadat›, hem gayet mun-
tazamd›r, mükemmeldir, hem gayet küllîdir, genifltir.
Ve flu hakikatin sureti ise fludur ki: Baz› büyük mevcu-
dat-› cismaniye vard›r ki, k›rk bin bafl, k›rk bin tarz ile ve-
zaif-i ubudiyeti yapar. Meselâ, sema günefllerle, y›ld›zlar-
la tesbihat yapar. Zemin, tek bir mahlûk iken, yüz bin
bafl ile, her baflta yüz binler a¤›z ile, her a¤›zda yüz bin-
ler lisan ile vazife-i ubudiyeti ve tesbihat-› Rabbaniyeyi
yap›yor. ‹flte, küre-i arza müekkel melek dahi, âlem-i me-
lekûtta flu manay› göstermek için öyle görülmek lâz›m-
d›r. Hatta, ben mutavass›t bir badem a¤ac› gördüm ki,
k›rka yak›n, bafl hükmünde büyük dallar› var. Sonra bir
dal›na bakt›m; k›rka yak›n, dili hükmünde küçük dallar›
var. Sonra, o küçük dal›n›n bir diline bakt›m; k›rk çiçek
açm›flt›r. O çiçeklere nazar-› hikmetle dikkat ettim; her
bir çiçek içinde k›rka yak›n incecik, muntazam püskülle-
ri, renkleri ve sanatlar› gördüm ki, her biri Sâni-i Zülce-
lâl’in ayr› ayr› birer cilve-i esmas›n› ve birer ismini okut-
turuyor. ‹flte hiç mümkün müdür ki, flu badem a¤ac›n›n
Sâni-i Zülcelâl’i ve Hakîm-i Zülcemal’i, bu camit a¤aca
bu kadar vazifeleri yükletsin; onun manas›n› bilen, ifade
eden, kâinata ilân eden, dergâh-› ‹lâhiyeye takdim eden,
ona münasip ve ruhu hükmünde bir melek-i müekkeli
ona bindirmesin?
Ey arkadafl! fiuraya kadar beyanat›m›z, kalbi kabule
ihzar etmek ve nefsi teslime mecbur etmek ve akl› iz’ana
getirmek için bir mukaddeme idi. E¤er o mukaddemeyi
bir derece fehmettin ise, melâikelerle görüflmek istersen,
SÖZLER | 835
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
lisan:
dil.
mahlûk:
yarat›k, yarat›lm›fl.
mana:
anlam.
melâike:
melekler.
melek:
Allah’›n nurdan yaratt›¤›
manevî varl›klar.
melek-i müekkel:
belirli bir göre-
vi olan melek.
mevcudat-› cismaniye:
maddî
vücudu olan varl›klar.
mukaddeme:
bafllangݍ, girifl.
muntazam:
düzenli.
mutavass›t:
orta hâlli.
müekkel:
vekil tayin edilmifl gö-
revli.
münasip:
uygun.
nazar-› hikmet:
hikmet gözüyle,
hikmetini anlamak için bakmak.
nefsi teslime mecbur:
kiflinin
mücadeleden vazgeçip do¤ruyu
kabul etmek zorunda kalmas›.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
sema:
gökyüzü, gök.
suret:
biçim, flekil.
takdim:
arz etme, sunma.
tesbihat:
Cenab-› Hakk›n bütün
noksan s›fatlardan uzak ve bütün
kemal s›fatlara sahip oldu¤unu
ifade eden sözler.
tesbihat-› Rabbaniye:
Allah’a ya-
p›lan zikir, tesbih ve dualar.
vazife:
ödev, görev.
vezaif-i ubudiyet:
kulluk görev-
leri.
zemin:
yer, yeryüzü.
âlem-i melekût:
ruhlar ve
melekler âlemi.
beyanat:
aç›klamalar.
camit:
ruhsuz, cans›z.
cilve-i esma:
Allah’›n isimleri-
nin varl›klardaki eseri, görün-
tüsü.
dergâh-› ‹lâhiye:
Allah’›n yü-
ce kat›, huzuru.
fehim:
anlama.
hakikat:
gerçek.
Hakîm-i Zülcemal:
sonsuz
güzellik sahibi olan ve her fle-
yi hikmetle yaratan, Allah.
hükmünde:
yerinde, de¤erin-
de.
ihzar:
haz›rlama.
iz’an:
kesin flekilde inanma.
kâinat:
bütün âlemler, varl›k-
lar.
küllî:
umumî, genel.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
1...,825,826,827,828,829,830,831,832,833,834 836,837,838,839,840,841,842,843,844,845,...1482
Powered by FlippingBook