E¤er, Evet diye bunlar da ispat etse, o vakit bu me-
selenin hiçbir cihette, hiçbir köflesinde bir delik, bir men-
fez kalmaz ki, flek ve flüphe ve vesvese girebilsin.
flte flu temsil gibi, dünya saraynn, flu kâinat flehrinin
tahrip ve tamiri için muktazi var; fail ve ustas muktedir.
Tahribi mümkün ve vaki olacak, tamiri mümkün ve vaki
olacaktr.
flte flu meseleler, Birinci Esastan sonra ispat edilecek-
tir.
Birinci Esas
Ruh, katiyen bâkîdir. Birinci Maksattaki melâike ve
ruhanîlerin vücutlarna delâlet eden hemen bütün delil-
ler, flu meselemiz olan beka-i ruha dahi delildirler. Bence
mesele o kadar katîdir ki, fazla beyan abes olur. Evet, flu
âlem-i berzahta, âlem-i ervahta bulunan ve ahirete git-
mek için bekleyen hadsiz ervah- bâkiye kafileleri ile bi-
zim mabeynimizdeki mesafe o kadar ince ve ksadr ki,
bürhan ile göstermeye lüzum kalmaz. Haddühesaba gel-
meyen ehl-i keflfin ve fluhudun onlarla temas etmeleri,
hatta ehl-i keflfelkuburun onlar görmeleri, hatta bir k-
sm avamn da onlarla muhabereleri ve umumun da rü-
ya-i sadkada onlarla münasebet peyda etmeleri, muzaaf
tevatürler suretinde âdeta beflerin ulûm-u mütearifesi
hükmüne geçmifltir. Fakat flu zamanda maddiyyun fikri
herkesi sersem etti¤inden, en bedihî bir fleyde zihinlere
vesvese vermifl. flte flöyle vesveseleri izale için hads-i
kalbînin ve izan- aklînin pek çok menbalarndan bir
Mukaddime ile Dört Menbana iflaret edece¤iz.
abes:
bofluna, faydasz.
âdeta:
sanki.
ahiret:
öbür dünya, ebedî hayat.
âlem-i berzah:
kabir âlemi.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi, insa-
nn dünyaya gelmeden önceki
âlem.
avam:
normal halk, ilim irfan az
olan halk tabakas.
bâkî:
devaml, kalc.
bedihî:
açk.
beka-i ruh:
ruhun ölümsüzlü¤ü.
befler:
insan.
bürhan:
delil, kant.
cihet:
yön, taraf.
delâlet:
delil olma, iflaret etme.
delil:
flahit, belge, tank.
ehl-i keflfelkubur:
kabir ehlinin
hâlini gören velî kullar.
ehl-i keflif:
baz srlar, baz haki-
katleri, Cenab- Hakkn lütuf ve
ihsan ile bilen velîler.
ervah- bâkiye:
ebedî olan ruh-
lar.
esas:
asl, temel, kök.
fail:
ifli yapan.
haddühesap:
snr ve hesap.
hads-i kalbî:
insann kalbinden
geçen sezgi.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hükmünde:
yerine geçmek.
ispat:
kantlama
.
izale:
giderme.
izan- aklî:
aklen anlama, kabul
etme.
kafile:
topluluk, gurup.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
katî:
kesin.
katiyen:
kesin olarak, kesinlikle.
lüzum:
gerekme.
mabeyn:
arasnda.
maddiyyun:
materyalist, her fleyi
maddeyle açklayan kimseler.
melâike:
melekler.
menba:
kaynak.
menfez:
delik, pencere.
mesele:
önemli ifl, problem.
muhabere:
haberleflme.
mukaddime:
bafllangç, girifl.
muktazi:
gerekçe, gereklilik.
muzaaf:
kat kat, katmerli.
münasebet:
uygunluk.
peyda:
kazanmak, oluflmak.
ruhanî:
ruhla ilgili, gözle görül-
meyen, varlklar.
rüya-i sadka:
do¤ru rüya.
suret:
flekil, biçim.
flek:
flüphe, tereddüt.
fluhut:
flahit olma, görme.
flüphe:
kuflku, tereddüt.
tahrip:
harap etme, ykma.
temas:
de¤me, dokunma.
temsil:
kyaslama tarznda
benzetme, analoji.
tevatür:
hadis rivayetinde
yalan söylemelerini akln ka-
bullenemeyece¤i kadar say
ve sa¤lamlktaki bir topluluk
tarafndan aktarlan haber.
ulûm-u mütearife:
herkesin
bildi¤i ve tannmfl olan ilim-
ler.
umum:
hep, bütün.
vaki:
olmufl, meydana gel-
mifl.
vesvese:
kuruntu, kuflku;
flüphe, tereddüt.
vücut:
varlk.
838 | SÖZLER
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ