kyamet-i kübrann tereflfluhat hükmünde, o haflre iflaret
ediyorlar.
Bir Sâni-i Hakîm tarafndan nevilerde böyle kyamet-i
neviyeyi, yani bütün nebatat köklerini ve bir ksm hay-
vanlar aynen baharda ihya etmek ve yapraklar ve çi-
çekleri ve meyveleri gibi sair bir ksm fleyleri aynyla de-
¤il, misliyle iade ederek bir nevi haflir ve neflir yapmak,
her bir flahs- insanîde kyamet-i umumiye içinde bir k-
yamet-i flahsiyeye delil olabilir. Çünkü, insann bir tek
flahs, baflkasnn bir nevi hükmündedir. Zira fikir nuru,
insann âmâline ve efkârna öyle bir genifllik vermifl ki,
mazi ve müstakbeli ihata eder; dünyay dahi yutsa tok ol-
maz. Sair nevilerde fertlerin mahiyeti cüziyedir, kymeti
flahsiyedir, nazar mahduttur, kemali mahsurdur, lezzeti
ve elemi anîdir. Beflerin ise mahiyeti ulviyedir, kymeti
galiyedir, nazar âmmdr, kemali hadsizdir, manevî lezze-
ti ve elemi ksmen daimîdir. Öyle ise, bilmüflahede sair
nevilerde tekerrür eden bir çeflit kyametler, haflirler, flu
kyamet-i kübra-i umumiyede her flahs- insanî aynyla ia-
de edilerek haflredilmesine remzeder, haber verir. Onun-
cu Sözün Dokuzuncu Hakikatinde iki kere iki dört eder
derecesinde katiyet ile ispat edildi¤inden, burada ihtisar
ederiz.
Beflinci Medar:
Beflerin cevher-i ruhunda derç edil-
mifl gayrimahdut istidadat ve o istidadatta mündemiç
olan gayrimahsur kabiliyetler ve o kabiliyetlerden neflet
eden hadsiz meyiller ve o hadsiz meyillerden hâsl olan
nihayetsiz emeller ve o nihayetsiz emellerden tevellüt
SÖZLER | 847
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
ihata:
sarma, kuflatma.
ihtisar:
ksaltma, özetleme.
ihya:
canlandrma, diriltme.
istidadat:
kabiliyetler, yetenek-
ler.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
katiyet:
kesinlik.
kemal:
olgunluk.
ksmen:
ksmî olarak.
kyamet:
bir takm canl türlerin
yok olmas.
kyamet-i kübra:
en büyük kya-
met.
kyamet-i kübra-i umumîye:
umumî olan büyük kyamet.
kyamet-i neviye:
tür ve nevile-
rin kyameti.
kyamet-i flahsiye:
flahsn, kiflinin
kyameti.
kyamet-i umumîye:
genel, her
fleyi içine alan kyamet.
kymet:
de¤er, paha.
kymet-i flahsiye:
flahsî kymet-
ler, de¤erler.
mahdut:
snrlanmfl.
mahiyet:
asl, esas, iç yüz; kapa-
site.
mahsur:
kuflatlmfl, snrlanmfl.
manevî:
manaya ait.
mazi:
geçmifl zaman.
medar:
kaynak, sebep, yörünge.
meyil:
ilgi, e¤ilim.
mündemiç:
bir fleyin içine konul-
mufl veya sarlmfl.
müstakbel:
gelecek zaman.
nazar:
bakma, bakfl.
nebatat:
bitkiler.
neflet:
meydana gelme, do¤ma.
neflir:
yayma.
nevi:
çeflit, tür, cins.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
aydnlk.
remiz:
iflaret.
sair:
di¤er.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan, Allah.
flahs- insanî:
insann kendisi.
tekerrür:
tekrarlanma.
tereflfluhat:
damlamalar, sznt-
lar.
tevellüt:
do¤ma, do¤um.
ulviye:
yüce.
âmâl:
emeller, arzular.
âmm:
umumî, genel.
befler:
insan.
bilmüflahede:
görür flekilde.
cevher-i ruh:
ruhun asl, ha-
kikati.
cüzî:
pek az, kymetsiz.
daimî:
sürekli.
derç:
yerlefltirilme.
efkâr:
fikirler, görüfller.
elem:
üzüntü, ac.
emel:
fliddetli arzu, hrs.
fert:
kifli.
galiye:
çok, fazla, pahal.
gayrimahdut:
had konulma-
yan, snrsz.
gayrimahsur:
snrlanmamfl,
kuflatlmamfl.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek.
hâsl:
meydana gelen.
haflir:
dirilifl; dirilme.
hükmünde:
de¤erinde.
iade:
geri verme.