Sözler - page 855

büyüktür; öyle ise ebede namzettir. Mahiyeti âliyedir; öy-
le ise, cinayeti dahi azîmdir. Sair mevcudata benzemez.
‹ntizam› da mühimdir; intizams›z olamaz, mühmel kala-
maz, abes edilmez, fenâ-i mutlak ile mahkûm olamaz,
adem-i s›rfa kaçamaz. Ona Cehennem a¤z›n› açm›fl,
bekliyor; Cennet ise a¤ufl-u nazdarânesini açm›fl, gözlü-
yor. Onuncu Sözün Üçüncü Hakikati bu ikinci misalimi-
zi gayet güzel gösterdi¤inden, burada k›sa kesiyoruz.
‹flte, misal için flu iki ayet-i kerîme gibi pek çok bera-
hin-i lâtife-i akliyeyi tazammun eden sair ayetleri dahi k›-
yas eyle, tetebbu et.
‹flte, Menabi-i Aflere ve On Medar, bir hads-i kat’î, bir
bürhan-› kat’îyi intaç ediyorlar ve o pek esasl› hads ve o
pek kuvvetli bürhan, haflir ve k›yamete dâî ve muktazi-
nin vücuduna kat’iyen delâlet ettikleri gibi, Sâni-i Zülce-
lâl’in dahi, Onuncu Sözde kat’iyen ispat edildi¤i üzere,
Hakîm, Rahîm, Hafîz, Âdil gibi ekser Esma-i Hüsnas›,
haflir ve k›yametin gelmesini ve saadet-i ebediyenin vü-
cudunu iktiza ederler ve saadet-i ebediyenin tahakkuku-
na kat’î delâlet ederler. Demek, haflir ve k›yamete muk-
tazi, o derece kuvvetlidir ki, hiçbir flek ve flüpheye medar
olamaz.
Üçüncü Esas
Fail, muktedirdir. Evet, nas›l haflrin muktazisi, flüphe-
siz mevcuttur; haflri yapacak Zat da, nihayet derecede
muktedirdir. Onun kudretinde noksan yoktur. En büyük
ve en küçük fleyler Ona nispeten birdirler. Bir bahar›
halk etmek bir çiçek kadar kolayd›r.
SÖZLER | 855
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
haflir:
Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›; dirilifl.
iktiza:
gerekme.
intaç:
netice verme.
intizam:
düzgünlük.
kat’î:
kesin.
kat’iyen:
kesin olarak.
kudret:
güç, kuvvet.
k›yamet:
kâinat›n ölümü.
k›yas:
bir fleyi baflka bir fleye
benzeterek hüküm verme.
mahiyet:
asl›, esas›, iç yüzü.
mahkûm:
kendisine hükmolu-
nan, birinin hükmü alt›nda olan.
medar:
dayanak noktas›, sebep;
kaynak.
menabi-i aflere:
on kaynak.
mevcudat:
yarat›lm›fl fleylerin ta-
mam›, kâinat.
misal:
örnek.
muktazi:
icap ettiren gerekçe.
muktedir:
güçlü, kuvvetli.
mühim:
önemli.
mühmel:
ihmal edilmifl, b›rak›l-
m›fl.
namzet:
aday.
nihayet:
son.
nispeten:
k›yaslayarak, ...e naza-
ran.
noksan:
eksiklik.
Rahîm:
sonsuz merhamet ve flef-
kat sahibi Allah.
saadet-i ebedîye:
sonsuz mutlu-
luk.
sair:
di¤er.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
flek:
flüphe.
tahakkuk:
gerçekleflme.
tazammun:
içine alma.
tetebbu:
etrafl›ca araflt›rma, iyice
inceleme.
vücut:
varl›k.
Zat:
Allah.
abes:
bofl, saçma.
adem-i s›rf:
yokluk, yoklu¤a
mahkûm.
Âdil:
sonsuz adalet sahibi Al-
lah.
a¤ufl-u nazdarâne:
nazenin
bir flekilde sarmalayan kucak.
âliye:
yüksek, yüce.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’›n aye-
ti.
azîm:
büyük.
berahin-i lâtife-i aklîye:
akla
uyun güzel deliller, akl›n lâtif
delilleri.
bürhan:
delil, kan›t.
bürhan-› kat’î:
kesin delil.
cinayet:
büyük suç.
dâî:
sebep.
delâlet:
delil olma.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
ekser:
en çok.
esas:
as›l.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
fail:
ifli yapan.
fenâ-i mutlak:
sonsuz yok
olufl, mutlak yok olufl.
gayet:
nihayet, son derece.
hadis:
sezgi, sezifl.
hads-i kat’î:
kesin ve do¤ru
sezgi, bilgi.
Hafîz:
her fleyi koruyan, bü-
tün özellikleriyle kaydedip
muhafaza eden Allah..
hakikat:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah.
halk:
yaratma, yarat›fl.
1...,845,846,847,848,849,850,851,852,853,854 856,857,858,859,860,861,862,863,864,865,...1482
Powered by FlippingBook