büyüktür; öyle ise ebede namzettir. Mahiyeti âliyedir; öy-
le ise, cinayeti dahi azîmdir. Sair mevcudata benzemez.
ntizam da mühimdir; intizamsz olamaz, mühmel kala-
maz, abes edilmez, fenâ-i mutlak ile mahkûm olamaz,
adem-i srfa kaçamaz. Ona Cehennem a¤zn açmfl,
bekliyor; Cennet ise a¤ufl-u nazdarânesini açmfl, gözlü-
yor. Onuncu Sözün Üçüncü Hakikati bu ikinci misalimi-
zi gayet güzel gösterdi¤inden, burada ksa kesiyoruz.
flte, misal için flu iki ayet-i kerîme gibi pek çok bera-
hin-i lâtife-i akliyeyi tazammun eden sair ayetleri dahi k-
yas eyle, tetebbu et.
flte, Menabi-i Aflere ve On Medar, bir hads-i katî, bir
bürhan- katîyi intaç ediyorlar ve o pek esasl hads ve o
pek kuvvetli bürhan, haflir ve kyamete dâî ve muktazi-
nin vücuduna katiyen delâlet ettikleri gibi, Sâni-i Zülce-
lâlin dahi, Onuncu Sözde katiyen ispat edildi¤i üzere,
Hakîm, Rahîm, Hafîz, Âdil gibi ekser Esma-i Hüsnas,
haflir ve kyametin gelmesini ve saadet-i ebediyenin vü-
cudunu iktiza ederler ve saadet-i ebediyenin tahakkuku-
na katî delâlet ederler. Demek, haflir ve kyamete muk-
tazi, o derece kuvvetlidir ki, hiçbir flek ve flüpheye medar
olamaz.
Üçüncü Esas
Fail, muktedirdir. Evet, nasl haflrin muktazisi, flüphe-
siz mevcuttur; haflri yapacak Zat da, nihayet derecede
muktedirdir. Onun kudretinde noksan yoktur. En büyük
ve en küçük fleyler Ona nispeten birdirler. Bir bahar
halk etmek bir çiçek kadar kolaydr.
SÖZLER | 855
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
haflir:
Allahn, ölüleri diriltip
mahflere çkarmas; dirilifl.
iktiza:
gerekme.
intaç:
netice verme.
intizam:
düzgünlük.
katî:
kesin.
katiyen:
kesin olarak.
kudret:
güç, kuvvet.
kyamet:
kâinatn ölümü.
kyas:
bir fleyi baflka bir fleye
benzeterek hüküm verme.
mahiyet:
asl, esas, iç yüzü.
mahkûm:
kendisine hükmolu-
nan, birinin hükmü altnda olan.
medar:
dayanak noktas, sebep;
kaynak.
menabi-i aflere:
on kaynak.
mevcudat:
yaratlmfl fleylerin ta-
mam, kâinat.
misal:
örnek.
muktazi:
icap ettiren gerekçe.
muktedir:
güçlü, kuvvetli.
mühim:
önemli.
mühmel:
ihmal edilmifl, brakl-
mfl.
namzet:
aday.
nihayet:
son.
nispeten:
kyaslayarak, ...e naza-
ran.
noksan:
eksiklik.
Rahîm:
sonsuz merhamet ve flef-
kat sahibi Allah.
saadet-i ebedîye:
sonsuz mutlu-
luk.
sair:
di¤er.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
flek:
flüphe.
tahakkuk:
gerçekleflme.
tazammun:
içine alma.
tetebbu:
etraflca arafltrma, iyice
inceleme.
vücut:
varlk.
Zat:
Allah.
abes:
bofl, saçma.
adem-i srf:
yokluk, yoklu¤a
mahkûm.
Âdil:
sonsuz adalet sahibi Al-
lah.
a¤ufl-u nazdarâne:
nazenin
bir flekilde sarmalayan kucak.
âliye:
yüksek, yüce.
ayet:
Kurânn her bir cümle-
si.
ayet-i kerîme:
Kurânn aye-
ti.
azîm:
büyük.
berahin-i lâtife-i aklîye:
akla
uyun güzel deliller, akln lâtif
delilleri.
bürhan:
delil, kant.
bürhan- katî:
kesin delil.
cinayet:
büyük suç.
dâî:
sebep.
delâlet:
delil olma.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
ekser:
en çok.
esas:
asl.
Esma-i Hüsna:
Allahn güzel
isimleri.
fail:
ifli yapan.
fenâ-i mutlak:
sonsuz yok
olufl, mutlak yok olufl.
gayet:
nihayet, son derece.
hadis:
sezgi, sezifl.
hads-i katî:
kesin ve do¤ru
sezgi, bilgi.
Hafîz:
her fleyi koruyan, bü-
tün özellikleriyle kaydedip
muhafaza eden Allah..
hakikat:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah.
halk:
yaratma, yaratfl.