icad bir tek çiçe¤in sunu gibi o kudrete kolay gelir. E¤er
esbaba isnat edilse, o vakit bir tek çiçek bir bahar kadar
a¤r olur. fiu Sözün kinci Makamnn Dördüncü Allahü
Ekber Mertebesinin ahir fkrasnn hafliyesinde, hem Yir-
mi kinci Sözde, hem Yirminci Mektupta ve Zeylinde is-
pat edilmifl ki: Hilkat-i eflya, Vahid-i Ehade verilse, bü-
tün eflya bir fley gibi kolay olur. E¤er esbaba verilse, bir
fley bütün eflya kadar külfetli, a¤r olur.
KNC MESELE K:
Kudret melekûtiyet-i eflyaya taal-
lûk eder.
Evet, kâinatn, âyine gibi, iki yüzü var:
Biri
mülk cihe-
ti ki, âyinenin renkli yüzüne benzer;
di¤eri
melekûtiyet
ciheti ki, âyinenin parlak yüzüne benzer.
Mülk ciheti
ise, ztlarn cevelângâhdr; güzel, çirkin,
hayr, fler, küçük, büyük, a¤r, kolay gibi emirlerin ma-
hall-i vürududur. flte flunun içindir ki, Sâni-i Zülcelâl, es-
bab- zahirîyi, tasarrufat- kudretine perde etmifltir; tâ
Dest-i Kudret, zahir akla göre, hasis ve nâlâyk emirlerle
bizzat mübaflereti görünmesin. Çünkü, azamet ve izzet,
öyle ister. Fakat, o vesait ve esbaba hakikî tesir verme-
mifltir; çünkü, Vahdet-i Ehadiyet öyle ister.
Melekûtiyet ciheti
ise, her fleyde parlaktr, temizdir; te-
flahhusatn renkleri, müzahrefatlar, ona karflmaz. O ci-
het, vastasz kendi Hâlkna müteveccihtir. Onda teret-
tüb-ü esbap, teselsül-ü ilel yoktur. Ona illiyet, malüliyet
giremez. E¤ri bü¤rüsü yoktur; mâniler müdahale ede-
mezler. Zerre, flemse kardefl olur.
ahir:
son.
Allahü ekber:
Allah en büyük ve
en yücedir.
âyine:
ayna.
azamet:
büyüklük.
bizzat:
kendisi, flahsen.
cevelângâh:
dolafllan yer, gezin-
me yeri.
cihet:
yön, taraf.
Dest-i Kudret:
Allahn ezelî gü-
cünün, kudretinin eli.
esbap:
nedenler, sebepler.
esbap- zahirî:
görünürdeki se-
bepler.
fkra:
bend, madde, paragraf.
hakikî:
münasip.
Hâlk:
yoktan yaratan, yaratc,
Allah.
hasis:
adî, de¤ersiz.
hafliye:
derkenar, dipnot.
hayr:
iyilik.
hilkat-i eflya:
eflyann yaratlma-
s.
icat:
yoktan var etme.
illiyet:
hastalk, sakatlk.
isnat:
dayanma, dayandrma.
izzet:
de¤er, fleref.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
kudret:
güç, kuvvet.
külfet:
zahmet, sknt.
mahall-i vürut:
gelifl yeri, varlan
nokta.
makam:
yer, durak.
malüliyet:
sakatlk, hastalk, illet-
lilik.
mâni:
engel.
melekûtiyet:
bir fleyin görünme-
yen iç yüzü, asl.
melekûtiyet-i eflya:
varlklarn
görünmeyen iç yüzü, asl.
mertebe:
derece, basamak.
mübafleret:
temas.
müdahale:
karflma, el atma.
mülk:
her fleyin görünen dfl yü-
zü.
müteveccih:
yönelen.
müzahrefat:
süprüntüler, çöpler.
nâlâyk:
lâyk olmayan.
perde:
örtü.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
sun:
yapfl, yapma.
flems:
günefl.
fler:
kötülük.
taallûk:
iliflik, ilgi.
tasarrufat- kudret:
Cenab-
Allahn kudretinin iflleri, icra-
atlar.
terettüb-ü esbap:
sebeplerin
sralanmas.
teselsül-ü ilel:
sebeplerin art
arda gelmesi.
tesir:
etki.
teflahhusat:
flahs hâline gir-
meler.
Vahdet-i Ehadiyet:
Allahn
birli¤i ve tekli¤i, ehadiyetinin
tekli¤i.
Vahid-i Ehad:
bir olan ve bir-
li¤i her bir fleyde tecelli eden
Allah
vasta:
arac.
vesait:
vastalar, araçlar.
zahir:
görünen.
zerre:
maddenin en küçük
parças, atom.
zeyil:
ek, ilâve.
858 | SÖZLER
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ