1
p
¢Vr
Qn
’r
G n
ôr
«n
Z ¢o
Vr
Qn
’r
G o
?s
ón
Ño
J n
?r
ƒn
j
s›rr› tahakkuk edecektir. Elhâ-
s›l, dünyan›n mevti mümkün, hem hiç flüphe getirmez ki
mümkündür.
‹K‹NC‹ MESELE:
Mevt-i dünyan›n vuku bulmas›d›r. fiu meseleye delil,
bütün edyan-› semaviyenin icma›d›r ve bütün f›trat-› seli-
menin flahadetidir ve flu kâinat›n bütün tahavvülât ve te-
beddülât ve tagayyürat›n›n iflaretidir; hem as›rlar, seneler
adedince zîhayat dünyalar›n ve seyyar âlemlerin, flu dün-
ya misafirhanesinde mevtleriyle, as›l dünyan›n da onlar
gibi ölmesine flahadetleridir.
fiu dünyan›n sekerat›n›, ayat-› Kur’âniyenin iflaret etti-
¤i surette tahayyül etmek istersen, bak: fiu kâinat›n ec-
zalar› dakik, ulvî bir nizam ile birbirine ba¤lanm›fl; hafî,
nazik, lâtif bir rab›ta ile tutunmufl ve o derece bir intizam
içindedir ki, e¤er ecram-› ulviyeden tek bir cirim, “Kün!”
emrine veya “Mihverinden ç›k” hitab›na mazhar olunca,
flu dünya sekerata bafllar. Y›ld›zlar çarp›flacak, ecramlar
dalgalanacak; nihayetsiz feza-i âlemde, milyonlar güllele-
ri, küreler gibi büyük toplar›n müthifl sedalar› gibi vavey-
lâya bafllar. Birbirine çarp›flarak k›v›lc›mlar saçarak, da¤-
lar uçarak, denizler yanarak, yeryüzü düzlenecek. ‹flte,
flu mevt ve sekerat ile, Kadîr-i Ezelî kâinat› çalkalar, kâ-
inat› tasfiye edip Cehennem ve Cehennemin maddeleri
bir tarafa, Cennet ve Cennetin mevadd-› münasibeleri
baflka tarafa çekilir; âlem-i ahiret tezahür eder.
SÖZLER | 865
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
f›trat-› selime:
bozulmam›fl vic-
dan, yarat›l›fl.
gülle:
top mermisi.
hafî:
gizli, sakl›.
hitap:
konuflma, söz.
icma:
fikir birli¤i.
intizam:
düzgünlük.
Kadîr-i Ezelî:
her fleye gücü ye-
ten, varl›¤›n›n evveli olmayan, Al-
lah.
kâinat:
evren, bütün varl›klar.
kün:
“ol” manas›nda emir.
küre:
top, cisim.
lâtif:
hofl, güzel.
mazhar:
sahip olma, eriflme.
mesele:
konu.
mevadd-› münasibe:
Cennete
uygun maddeler.
mevt:
ölüm.
mevt-i dünya:
dünyan›n ölümü.
mihver:
eksen, yörünge.
misafirhane:
geçici bekleme yeri.
nazik:
narin, ince.
nihayetsiz:
sonsuz.
nizam:
düzgünlük.
rab›ta:
ba¤l›l›k, tutarl›l›k.
seda:
ses.
sekerat:
ölmek üzere olan bir ki-
flinin kendinden geçmesi; ölüm
an›.
seyyar:
gezici.
suret:
flekil, biçim.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
tagayyürat:
baflkalaflmalar, de-
¤iflmeler.
tahakkuk:
gerçekleflme.
tahavvülât:
de¤iflmeler.
tasfiye:
saflaflt›rma, ar›tma.
tebeddülât:
de¤ifliklikler, baflka-
laflmalar.
tezahür:
ortaya ç›kma, meydana
ç›kma.
ulvî:
yüce.
vaveylâ:
盤l›k, feryat.
vuku:
meydana gelme.
zîhayat:
hayat sahibi.
âlem:
dünya.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
ayat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n
ayetleri.
cirim:
kütle, cisim.
dakik:
ince.
delil:
belge, tan›k.
ecram:
gök cisimleri, kütleler.
ecram-› ulviye:
y›ld›zlar ve
gezegenler.
ecza:
cüzler, parçalar.
edyan-› semaviye:
semavî
dinler.
elhâs›l:
sonuç olarak, özetle.
feza-i âlem:
feza âlemi; uzay.
1.
Yeryüzünün baflka bir flekle çevrilece¤i gün... (‹brahim Suresi: 48.)