Sözler - page 875

der. Ve hakeza, bütün s›fât ve fluunat-› ‹lâhiyeyi bir dere-
ce bildirecek, gösterecek binler esrarl› ahval ve s›fât ve
hissiyat, “ene”de münderiçtir.
Demek, “ene” âyinemisal ve vahid-i k›yasî ve alet-i in-
kiflaf ve mana-i harfî gibi, manas› kendinde olmayan ve
baflkas›n›n manas›n› gösteren, vücud-u insaniyetin kal›n
ipinden fluurlu bir tel ve mahiyet-i befleriyenin hullesin-
den ince bir ip ve flahsiyet-i âdemiyetin kitab›ndan bir
elif’tir ki, o elif’in iki “yüzü” var.
Biri hayra ve vücuda bakar. O yüz ile yaln›z feyze ka-
bildir. Vereni kabul eder; kendi icat edemez. O yüzde fa-
il de¤il; icattan eli k›sad›r.
Bir yüzü de flerre bakar ve ademe gider. fiu yüzde o
faildir, fiil sahibidir.
Hem, onun mahiyeti, harfiyedir; baflkas›n›n manas›n›
gösterir. Rububiyeti hayaliyedir. Vücudu o kadar zay›f ve
incedir ki, bizzat kendinde hiçbir fleye tahammül edemez
ve yüklenemez. Belki, eflyan›n derecat ve miktarlar›n›
bildiren mizanülhararet ve mizanülhava gibi mizanlar
nev’inden bir mizand›r ki, Vacibü’l-Vücud’un mutlak ve
muhit ve hudutsuz s›fât›n› bildiren bir mizand›r.
‹flte, mahiyetini flu tarzda bilen ve iz’an eden ve ona
göre hareket eden,
1
Én
¡«
s
c n
R r
øn
e n
ín
?r
an
G r
ón
b
beflaretinde dahil
olur. Emaneti bihakk›n eda eder ve o
ene
’nin dürbünüy-
le, kâinat ne oldu¤unu ve ne vazife gördü¤ünü görür. Ve
afakî malûmat nefse geldi¤i vakit,
ene
’de bir musadd›k
SÖZLER | 875
O
TUZUNCU
S
ÖZ
emanet:
baflka varl›klar›n yük-
lenmekten çekindi¤i, fakat insa-
n›n yüklendi¤i ‹lâhî görevler.
ene:
benlik; ben duygusu.
esrar:
s›rlar.
fail:
ifli yapan; yap›c›, usta.
feyiz:
ihsan, ba¤›fl, kerem.
feyze kabil olma:
iyili¤i, hayr› ka-
bul edebilen.
fiil:
yap›lan ifl.
hakeza:
bunun gibi.
harfiye:
kendi bafl›na bir anlam
ifade etmeme.
hayaliye:
hayalî.
hay›r:
iyilik.
hissiyat:
hisler, duygular.
hudut:
s›n›r.
hulle:
elbise.
icat:
var etme, yoktan vücuda ç›-
karma, yaratma.
iz’an:
basiret, anlay›fl.
kâinat:
evren, yarat›lm›fllar›n tü-
mü.
mahiyet:
bir fleyin iç yüzü, asl›,
esas› hakikati.
mahiyet-i befleriye:
insanl›¤›n
gerçek yüzü, insanl›k gerçe¤i.
malûmat:
bilgi.
mana-i harfi:
bir fleyin kendisini
de¤il de sanatkâr›n›, ustas›n›, sa-
hibini bilip tan›tan mana.
mizan:
ölçü, terazi.
mizanülhararet:
termometre.
mizanülhava:
barometre.
muhit:
kapsaml›, her taraf› kufla-
tan.
musadd›k:
tasdik edici, do¤rula-
y›c›.
mutlak:
kay›ts›z, s›n›rs›z.
münderiç:
içine konulmufl, yer-
lefltirilmifl.
nefis:
kiflinin kendisi.
nevi:
çeflit.
rububiyet:
Cenab-› Hakk›n her
zaman ve her yerde her mahlûka
muhtaç oldu¤u fleyleri vermesi,
terbiye etmesi ve beslemesi.
s›fât:
vas›flar, özellikler.
flahsiyet-i âdemiyet:
insan›n
gerçekte olan, yarat›l›fl amac›na
uygun varl›¤›, âdemî kimlik.
fler:
kötülük.
fluunat-› ‹lâhiye:
Allah’›n hiç kim-
senin benzerini yapamayaca¤› fi-
illeri, iflleri.
fluur:
anlay›fl, ak›l ve idrak.
tahammül:
katlanma, yüklenme.
tarz:
biçim, flekil.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zorunlu
olan, var olmak için hiç bir sebe-
be ihtiyac› bulunmayan Allah.
vahid-i k›yasî:
ölçü birimi.
vücud-u insaniyet:
insan›n vücu-
du, varl›¤›.
vücut:
var olma; varl›k.
adem:
yokluk.
afakî:
haricî, d›flar›dan gelen.
ahval:
hâller.
alet-i inkiflaf:
gelifltirilebilen
alet, keflif cihaz›.
âyine-i misal:
ayna gibi.
beflaret:
müjde.
bihakk›n:
hakk›yla.
dahil:
içine girme.
derecat:
dereceler, mertebe-
ler.
dürbün:
uza¤› gösteren alet.
eda:
yerine getirme.
elif:
yokluktan varl›¤a geçilen
hat.
1.
Nefsini günahlardan ar›nd›ran kurtulufla ermifltir. (fiems Suresi: 9.)
1...,865,866,867,868,869,870,871,872,873,874 876,877,878,879,880,881,882,883,884,885,...1482
Powered by FlippingBook