derecesini ancak kazanabilmifller. Hatta, ‹mam-› Gazalî
gibi bir hüccetülislâm, onlara o dereceyi de vermemifl.
Hem, mütekellimînin mütebahhirîn ulemas›ndan olan
Mutezile imamlar›, ziynet-i sûrîsine meftun olup o mes-
le¤e ciddî temas ederek, akl› hâkim ittihaz ettiklerinden,
ancak fas›k, müptedi bir mü’min derecesine ç›kabilmifl-
ler.
Hem, üdeba-i ‹slâmiyenin meflhurlar›ndan bedbinlikle
maruf Ebu’l-Alâ-i Maarrî ve yetimâne a¤lay›flla mevsuf
Ömer Hayyam gibilerin, o mesle¤in nefs-i emmareyi ok-
flayan zevkiyle zevklenmesi sebebiyle, ehl-i hakikat ve
kemalden bir sille-i tahkir ve tekfir yiyip, “Edepsizlik edi-
yorsunuz, z›nd›kaya giriyorsunuz, z›nd›klar› yetifltiriyor-
sunuz” diye, zecirkârâne tedip tokatlar›n› alm›fllar.
Hem, meslek-i felsefenin esasat-› fasidesindendir ki,
ene
kendi zat›nda hava gibi zay›f bir mahiyeti oldu¤u hâl-
de, felsefenin mefl’um nazar› ile mana-i ismî cihetiyle
bakt›¤› için, güya buharmisal o
ene
temeyyu edip, sonra
ülfet cihetiyle ve maddiyata tevaggul sebebiyle güya ta-
sallüp ediyor. Sonra gaflet ve inkâr ile, o
enaniyet
, te-
cemmüt eder. Sonra isyan ile tekeddür eder, fleffafiyetini
kaybeder. Sonra gittikçe kal›nlafl›p sahibini yutar. Nev-i
insan›n efkâr›yla flifler; sonra sair insanlar›, hatta esbab›
kendine ve nefsine k›yas edip, onlara—kabul etmedikle-
ri ve teberri ettikleri hâlde—birer firavunluk verir. ‹flte o
vakit, Hâl›k-› Zülcelâl’in evamirine karfl› mübareze vazi-
yetini al›r,
1
l
º«/
en
Q n
?p
gn
h n
?É n
¶p
© r
dG »p
«r
ëo
j r
øn
e
der, meydan okur
SÖZLER | 885
O
TUZUNCU
S
ÖZ
hâkim:
hükmeden.
Hâl›k-› Zülcelâl:
Yüce yarat›c›.
Hüccetülislâm:
‹mam-› Gazalî’nin
ünvan›. “Müslümanlar›n delili” an-
lam›nda.
‹mam-› Gazalî:
bkz. fiah›s Bilgileri.
inkâr:
reddetme, kabul etmeme,
küfür.
ittihaz etme:
kabul etme.
kemal:
olgun.
maddiyat:
dünyaya ait, maddeye
ba¤›ml›.
mahiyet:
nitelik, özellik, esas.
mana-i isim:
bir fleyin bizzat ken-
disine bakan ve kendisini tan›tan
manas›.
maruf:
tan›nm›fl.
meftun:
afl›r› tutkun.
meslek-i felsefe:
felsefe yolu.
meflhur:
flöhret bulmufl kifli.
mefl’um:
u¤ursuz, bozuk, kötü.
mevsuf:
nitelenen, vas›flanan.
Mutezile:
Emevîler devrinde or-
taya ç›kan, meseleleri s›rf ak›lla
izaha çal›flan, aklî esaslara daya-
narak kul, fiilinin yarat›c›s›d›r de-
mekle kaderi inkâr yoluna giden
ve hak mezheplerden ayr›lan iti-
kadî bir f›rka.
mübareze:
çarp›flma, çat›flma.
mü’min:
inanan.
müptedi:
acemi, ç›rak.
mütebahhirîn:
deniz gibi ilmi
olan bilginler.
mütekellimîn:
‹slâm felsefesi ile
meflgul olanlar.
nazar:
bak›fl.
nefs-i emmare:
kötülü¤ü emre-
den nefis.
nev-i insan:
insanl›k.
Ömer Hayyam:
bkz. fiah›s Bilgile-
ri.
sair:
di¤er.
sille-i tahkir:
hakaret tokad›.
fleffafiyet:
saydaml›k.
tasallüp:
kat›laflma.
teberri:
sak›nma.
tecemmüt:
donma.
tedip:
terbiye etme.
tekeddür:
kokuflma, bulanma,
safl›¤›n› kaybetme.
tekfir:
küfürle itham etme, kâfir-
likle suçlama, küfrüne hükmet-
me.
temas:
dokunma.
temeyyu:
eriyip s›v› hale gelme.
tevaggul:
devaml› meflgul olma.
ulema:
âlimler.
üdeba-i ‹slâmiye:
Müslümanlar›n
edebiyatç›lar›.
ülfet:
al›flkanl›k.
zecirkârâne:
zorla, fliddetle sa-
k›nd›rarak, engelleyerek.
zevk:
tat.
ziynet-i sûrî:
görünüflteki güzel-
lik.
z›nd›ka:
imana z›t davran›fllar›
yol edinen.
bedbinlik:
ümitsizlik, kötüm-
serlik.
buhar-misal:
buhara benzer.
cihet:
yön.
Ebu’l-Alâ-i Maarrî:
bkz. fiah›s
Bilgileri
.
edepsizlik:
nezaketsizlik, ka-
bal›k, terbiyesizlik.
efkâr:
fikirler.
ehl-i hakikat:
hakikate gönül
verenler.
enaniyet:
kendine k›ymet
verme, kendini be¤enme.
ene:
ben, benlik.
esasat-› faside:
bozuk temel-
ler, bozuk prensipler.
esbap:
sebepler.
evamir:
emirler.
fas›k:
günahkâr, kötü huylu.
firavunluk:
firavun gibi ken-
dini büyük görme.
gaflet:
Allah’› ve ahireti unut-
ma.
güya:
sanki.
1.
Çürümüfl kemikleri kim diriltecek? (Yâsin Suresi: 78.)