gibi Kadîr-i Mutlak acz ile ittiham eder. Hatta, Hâlk-
Zülcelâlin evsafna müdahale eder; ifline gelmeyenleri ve
nefs-i emmarenin firavunlu¤unun hofluna gitmeyenleri
ya red, ya inkâr, ya tahrif eder.
Ez cüml e
: Felâsifenin bir taifesi, Cenab- Hakka
mu-
cib-i bizzat
demifller, ihtiyarn nefyetmifller, ihtiyarn is-
pat eden bütün kâinatn nihayetsiz flahadetlerini tekzip
etmifller. Feyâ sübhanallah! fiu kâinatta zerreden flemse
kadar bütün mevcudat, taayyünatlaryla, intizamatyla,
hikmetleriyle, mizanlaryla Sâniin ihtiyarn gösterdikleri
hâlde, flu kör olas felsefenin gözü görmüyor!
Hem bir ksm felâsife, Cüziyata ilm-i lâhî taallûk et-
miyor diye ilm-i lâhînin azametli ihatasn nefyedip, bü-
tün mevcudatn flehadat- sadkalarn reddetmifller.
Hem felsefe, esbaba tesir verip, tabiat eline icat verir.
Yirmi kinci Sözde katî bir surette ispat edildi¤i gibi, her
fleyde Hâlk- Külli fieye has parlak sikkeyi görmeyip,
âciz, camit, fluursuz, kör ve iki eli tesadüf ve kuvvet gibi
iki körün elinde olan tabiata mastariyet verip, binler hik-
met-i âliyeyi ifade eden ve her biri birer mektubat- Sa-
medâniye hükmünde olan mevcudatn bir ksmn ona
mal eder.
Hem, Onuncu Sözde ispat edildi¤i gibi, Cenab- Hak
bütün esmasyla ve kâinat bütün hakaikyla ve silsile-i nü-
büvvet bütün tahkikatyla ve kütüb-ü semaviye bütün
ayatyla gösterdikleri haflir ve ahiret kapsn bulmayp,
haflri nefyedip, ervahlara bir ezeliyet isnat etmifller. flte,
bu hurafatlara sair meselelerini kyas edebilirsin.
âciz:
zayf.
acz:
zayflk, âcizlik.
ahiret:
öteki dünya.
ayat:
Allahn varl¤na delil olan
her fley, Kurânn her cümlesi.
azamet:
büyük.
camit:
donmufl.
cüziyat:
en küçük ve basit fley-
ler.
ervah:
ruhlar.
esbap:
sebepler.
esma:
isimler.
evsaf:
vasflar, özellikler, nitelik-
ler.
ezcümle:
konunun özeti olarak.
ezeliyet:
bafllangc olmama, son-
radan yaratlmamfl olma.
felâsife:
felsefe ekolleri.
feyâ:
Ey! anlamnda.
firavunluk:
Firavun gibi kendini
büyük görmek.
hakaik:
gerçekler.
Hâlk- Külli fiey:
Her fleyin yara-
tcs olan Allah.
Hâlk- Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi olan yaratc Allah.
has:
özel.
haflir:
öldükten sonra ahirette
tekrar dirilip Allahn huzurunda
toplanma.
hikmet:
lâhî gaye.
hikmet-i âliye:
yüce gaye, her
fleyi bir çok amaca hizmet ede-
cek flekilde yapma.
hurafat:
gerçe¤e aykr saçma sa-
pan fikirler.
hükmünde:
de¤erinde.
icat:
var etme.
ihata:
kuflatma, her fleyi içine al-
ma.
ihtiyar:
irade, dileme, seçme.
ilm-i lâhî:
Allahn ilmi.
intizamat:
düzenlemeler.
isnat:
dayandrma; kantlama.
ittiham:
suçlanma, töhmet altn-
da bulunma.
Kadir-i Mutlak:
son derece güç
ve kuvvet sahibi.
kâinat:
evren, tüm yaratlmfllar.
katî:
kesin.
kütüb-ü semaviye:
Allahn se-
madan indirdi¤i kitaplar.
kyas:
karfllafltrma.
mastariyet:
kaynaklk, bir fleyin
çkfl yeri.
mektubat- Samedâniye:
Cenab-
Hakkn isim ve sfatlarn anla-
tan, Allahn birli¤ini gösteren s-
fatlar.
mevcudat:
tüm varlklar.
mizan:
ölçü, terazi.
mucib-i bizzat:
felsefenin her fle-
yi yapmaya bizzat mecbur olan,
serbest olmayan fleklindeki Al-
lahn iradesini inkâr eden görü-
flü..
müdahale:
karflma.
nefs-i emmare:
kötülü¤ü emre-
den nefis.
nefyetmek:
reddetmek, in-
kâr etmek.
nihayetsiz:
sonsuz, snrsz.
sair:
di¤er.
Sâni:
yaratc.
sikke:
mühür.
silsile-i nübüvvet:
peygam-
berlik zinciri.
suret:
biçim.
Sübhanallah:
Allahn kema-
lâtn överek ifade ederim.
flahadet:
varl¤na delil olma,
iflaret ve alâmet.
flehadat- sadka:
do¤ru fla-
hitler.
flems:
günefl.
fluursuz:
anlayfl kabiliyeti ol-
mayan.
taallûk:
ilgili olmak.
taayyünat:
varlk dünyasnda
görünmek.
tabiat:
âlemdeki tüm varlk-
lar.
tahkikat:
arafltrmalar.
tahrif:
bozma, asln de¤ifltir-
me.
taife:
bir topluluk, bir gurup.
tekzip:
yalanlama.
tesadüf:
rastlant.
tesir:
etki.
zerre:
atom.
886 | SÖZLER
O
TUZUNCU
S
ÖZ