olunuyorum. Zeminin içinde tünelvari bir ma¤araya so-
kuldum; git gide zeminin içinde seyahat ettim. Bakyo-
rum ki, benden evvel o tahtelarz yolda çok kimseler git-
mifller. Her tarafta bo¤ulup kalmfllar. Onlarn ayak izle-
rini görüyordum. Bazlarnn bir zaman seslerini iflitiyor-
dum. Sonra sesleri kesiliyordu.
Ey hayali ile benim seyahat-i hayaliyeme ifltirak eden
arkadafl! O zemin, tabiattr ve felsefe-i tabiiyedir. Tünel
ise ehl-i felsefenin efkâr ile hakikate yol açmak için aç-
tklar meslektir. Gördü¤üm ayak izleri, Eflâtun ve Aristo
(HAfiYE)
gibi meflahirlerindir. flitti¤im sesler, bni Sina ve
Farabî gibi dâhîlerindir. Evet, bni Sinann baz sözlerini,
kanunlarn baz yerlerde görüyordum; sonra bütün bü-
tün kesiliyordu. Daha ileri gidememifl. Demek bo¤ul-
mufl. Her ne ise, seni meraktan kurtarmak için hayalin
altndaki hakikatin bir köflesini gösterdim. fiimdi seyaha-
time dönüyorum.
Git gide baktm ki, benim elime iki fley verildi: Biri, bir
elektrik; o tahtelarz tabiatn zulümatn da¤tr; di¤eri, bir
alet ile dahi, azîm kayalar, da¤misal tafllar parçalanp
Aristo:
bkz. fiahs Bilgileri.
azîm:
büyük.
da¤misal:
da¤ gibi, da¤a benzer.
dâhî:
çok zeki, deha sahibi.
dalâletâlûd:
hak yoldan uzaklafl-
mfl, sapknl¤a düflmüfl.
efkâr:
fikirler.
Eflâtun:
bkz. flahs.
ehl-i felsefe:
felsefeciler.
evamir:
emirler.
evhamâlûd:
kuruntulara kapl-
mfl, endifle dolu.
felsefe-i tabiiye:
tabiatç düflün-
ce.
gark etmek:
batrmak, bo¤mak.
hakikat:
gerçek.
hamil:
taflyan.
hafliye:
dipnot.
hayal:
görüntü.
himmet:
yardm.
bni Sina:
bkz. fiahs Bilgileri.
ifltirak:
ortak olma, katlma.
marifet:
Allah tanma ve bil-
me.
meslek:
yol, görüfl.
meflahir:
flöhret sahibi insan-
lar.
müflir:
mareflal.
nefer:
er, rütbesiz asker.
seyahat:
yolculuk.
seyahat-i hayaliye:
hayali
yolculuk.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tabiat:
kâinat ve içindekiler,
canl cansz varlklar, maddî
âlem.
tahtelarz:
yer alt.
tünelvari:
tünele benzer.
üstad- ezeliye:
bütün ilim ve
marifetlerin ö¤reticisi Allah.
üstat:
ö¤retici, usta.
zemin:
yer, yeryüzü.
zulümat:
karanlk.
888 | SÖZLER
O
TUZUNCU
S
ÖZ
HAfiYE:
E¤er desen: Sen necisin, bu meflahire karfl meydana çkyor-
sun? Sen, bir sinek gibi olup da kartallarn uçmalarna karflyorsun. Ben
de derim ki, Kurân gibi bir üstad- ezeliyem varken, dalâletâlûd felsefe-
nin ve evhamâlûd akln flakirtleri olan o kartallara hakikat ve marifet yo-
lunda sinek kanad kadar da kymet vermeye mecbur de¤ilim. Ben onlar-
dan ne kadar afla¤ isem, onlarn üstad dahi, benim üstadmdan bin de-
fa daha afla¤dr. Üstadmn himmetiyle, onlar gark eden madde aya¤m
da slatamad. Evet, büyük bir padiflahn onun kanununu ve evamirini ha-
mil küçük bir neferi, küçük bir flahn büyük bir müflirinden daha büyük ifl-
ler görebilir.