Sözler - page 889

bana yol aç›l›yor. Kula¤›ma denildi ki, “Bu elektrik ile o
alet, Kur’ân’›n hazinesinden size verilmifltir.
Her ne ise, çok zaman öylece gittim. Bakt›m ki, öteki
tarafa ç›kt›m. Gayet güzel bir bahar mevsiminde bulutsuz
bir günefl, ruhefza bir nesim, hayattar bir âb-› leziz, her
taraf flenlik içinde bir âlem gördüm. “Elhamdülillâh” de-
dim.
Sonra bakt›m ki, ben kendi kendime malik de¤ilim.
Birisi beni tecrübe ediyor. Yine evvelki vaziyette, o sah-
ra-i azîmede, bo¤ucu bulut alt›nda yine ben kendimi gör-
düm. Daha baflka bir yolda, bir saik beni sevk ediyordu.
Bu defa tahtezzemin de¤il, belki seyir ve seyahatle yer-
yüzünü katedip öteki yüze geçmek için gidiyordum. O
seyahatimde öyle acayip ve garaibi görüyordum ki, tarif
edilmez. Deniz bana hiddet ediyor, f›rt›na beni tehdit
eder, her fley bana müflkülât peyda eder. Fakat, yine
Kur’ân’dan bana verilen bir vas›ta-i seyahatimle geçiyor-
dum, galebe çal›yordum. Git gide, bak›yordum her taraf-
ta seyyahlar›n cenazeleri bulunuyor; o seyahati bitiren-
ler, binde ancak birdir.
Her ne ise, o buluttan kurtulup, zeminin öteki yüzüne
geçip güzel güneflle karfl›laflt›m. ruhefza nesimi teneffüs
ederek, “Elhamdülillâh” dedim. O Cennet gibi o âlemi
seyre bafllad›m.
Sonra bakt›m, biri var ki, beni orada b›rakm›yor. Bafl-
ka yolu bana gösterecek gibi, yine beni bir anda o müt-
hifl sahraya getirdi. Bakt›m ki, yukar›dan inmifl ayn›
SÖZLER | 889
O
TUZUNCU
S
ÖZ
malik:
sahip.
marifet:
genifl bilgi ve beceri.
meflahir:
flöhret sahipleri.
müflir:
mareflal.
müflkülât:
s›k›nt›lar.
müthifl:
dehfletli, korkunç.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nesim:
hofl ve hafif rüzgâr.
peyda:
ortaya ç›kma.
ruhefza:
ruhu okflayan.
sahra:
genifl ova.
sahra-i azîme:
büyük ova.
saik:
sevk eden, gönderen.
seyahat:
yolculuk.
seyir:
yürüyüfl, gezinti.
seyyah:
yolcu.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tahtezzemin:
yer alt›.
tarif:
bir yeri bildirme.
tehdit:
korkutma.
teneffüs:
içine çekme, nefes çek-
me.
üstad-› ezelî:
bafllang›c› olmayan
muallim, Kur’ân.
üstat:
maharetli, ö¤retici bilgin;
hoca, ö¤retmen.
vas›ta-i seyahat:
yolculuk arac›.
âb-› leziz:
tatl› su.
acayip:
flafl›rt›c›, garip fleyler.
âlem:
dünya.
cenaze:
ölü beden.
dalâletâlûd:
hak yoldan sap-
m›fl, inançs›zl›k bulaflm›fl.
elhamdülillâh:
minnet ve te-
flekkür Allah’a has ve lây›kt›r,
ben de ona teflekkür ederim;
Allah’a hamd olsun.
evamir:
emirler.
evhamâlûd:
vehimler ve ku-
runtular bulaflm›fl.
galebe:
üstün gelme.
garaip:
tuhaf, akl›n hayret
edece¤i ve flafl›raca¤› fleyler.
gark:
bo¤ulma.
hakikat:
gerçek.
hamil:
yüklenmifl.
hayattar:
canl›.
hiddet:
öfke.
himmet:
manevî yard›m.
katetmek:
geçmek, yol al-
mak.
1...,879,880,881,882,883,884,885,886,887,888 890,891,892,893,894,895,896,897,898,899,...1482
Powered by FlippingBook