bana yol açlyor. Kula¤ma denildi ki, Bu elektrik ile o
alet, Kurânn hazinesinden size verilmifltir.
Her ne ise, çok zaman öylece gittim. Baktm ki, öteki
tarafa çktm. Gayet güzel bir bahar mevsiminde bulutsuz
bir günefl, ruhefza bir nesim, hayattar bir âb- leziz, her
taraf flenlik içinde bir âlem gördüm. Elhamdülillâh de-
dim.
Sonra baktm ki, ben kendi kendime malik de¤ilim.
Birisi beni tecrübe ediyor. Yine evvelki vaziyette, o sah-
ra-i azîmede, bo¤ucu bulut altnda yine ben kendimi gör-
düm. Daha baflka bir yolda, bir saik beni sevk ediyordu.
Bu defa tahtezzemin de¤il, belki seyir ve seyahatle yer-
yüzünü katedip öteki yüze geçmek için gidiyordum. O
seyahatimde öyle acayip ve garaibi görüyordum ki, tarif
edilmez. Deniz bana hiddet ediyor, frtna beni tehdit
eder, her fley bana müflkülât peyda eder. Fakat, yine
Kurândan bana verilen bir vasta-i seyahatimle geçiyor-
dum, galebe çalyordum. Git gide, bakyordum her taraf-
ta seyyahlarn cenazeleri bulunuyor; o seyahati bitiren-
ler, binde ancak birdir.
Her ne ise, o buluttan kurtulup, zeminin öteki yüzüne
geçip güzel güneflle karfllafltm. ruhefza nesimi teneffüs
ederek, Elhamdülillâh dedim. O Cennet gibi o âlemi
seyre baflladm.
Sonra baktm, biri var ki, beni orada brakmyor. Bafl-
ka yolu bana gösterecek gibi, yine beni bir anda o müt-
hifl sahraya getirdi. Baktm ki, yukardan inmifl ayn
SÖZLER | 889
O
TUZUNCU
S
ÖZ
malik:
sahip.
marifet:
genifl bilgi ve beceri.
meflahir:
flöhret sahipleri.
müflir:
mareflal.
müflkülât:
skntlar.
müthifl:
dehfletli, korkunç.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nesim:
hofl ve hafif rüzgâr.
peyda:
ortaya çkma.
ruhefza:
ruhu okflayan.
sahra:
genifl ova.
sahra-i azîme:
büyük ova.
saik:
sevk eden, gönderen.
seyahat:
yolculuk.
seyir:
yürüyüfl, gezinti.
seyyah:
yolcu.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tahtezzemin:
yer alt.
tarif:
bir yeri bildirme.
tehdit:
korkutma.
teneffüs:
içine çekme, nefes çek-
me.
üstad- ezelî:
bafllangc olmayan
muallim, Kurân.
üstat:
maharetli, ö¤retici bilgin;
hoca, ö¤retmen.
vasta-i seyahat:
yolculuk arac.
âb- leziz:
tatl su.
acayip:
flaflrtc, garip fleyler.
âlem:
dünya.
cenaze:
ölü beden.
dalâletâlûd:
hak yoldan sap-
mfl, inançszlk bulaflmfl.
elhamdülillâh:
minnet ve te-
flekkür Allaha has ve lâyktr,
ben de ona teflekkür ederim;
Allaha hamd olsun.
evamir:
emirler.
evhamâlûd:
vehimler ve ku-
runtular bulaflmfl.
galebe:
üstün gelme.
garaip:
tuhaf, akln hayret
edece¤i ve flaflraca¤ fleyler.
gark:
bo¤ulma.
hakikat:
gerçek.
hamil:
yüklenmifl.
hayattar:
canl.
hiddet:
öfke.
himmet:
manevî yardm.
katetmek:
geçmek, yol al-
mak.