Sözler - page 870

edece¤i derecesinde bir kat’iyetle göstermifltir ki, hayat-›
dünyeviyenin gurubundan sonra flems-i hakikat hayat-›
uhreviye suretinde ç›kacakt›r.
‹flte, bafltan buraya kadar beyanat›m›z ism-i
Ha-
kîm
’den istimdat ve feyz-i Kur’ân’dan istifade suretinde,
kalbi kabule, nefsi teslime, akl› iknaa ihzar için, Dört
Esas söyledik. Fakat, biz neyiz ki, buna dair söz söyleye-
ce¤iz? As›l flu dünyan›n Sahibi, flu kâinat›n Hâl›k›, flu
mevcudat›n Maliki ne söylüyor, onu dinlemeliyiz. Mülk
sahibi söz söylerken, baflkalar›n›n ne haddi var ki, fuzu-
liyâne kar›fls›n?
‹flte, o Sâni-i Hakîm, dünya mescidinde ve arz mekte-
binde, as›rlar arkas›nda oturan taifelerin umum saflar›na
hitaben irad etti¤i hutbe-i ezeliyesinde, kâinat› zelzeleye
veren,
@ Én
¡ n
dÉn
? r
Kn
G ¢o
Vr
Qn
’r
G p
ân
Ln
ôr
Nn
Gn
h @ Én
¡ n
dGn
õ r
dp
R o
¢Vr
Qn
’r
G p
ân
dp
õ r
do
R Gn
Pp
G
n
?s
Hn
Q s
¿n
Ép
H @ Én
gn
QÉn
Ñr
Nn
G o
çu
ón
ëo
J m
òp
Än
er
ƒn
j @ Én
¡ n
dÉn
e o
¿Én
°ùr
fp
’r
G n
?Én
bn
h
r
øn
ªn
a @ r
ºo
¡ n
dÉn
ªr
Yn
G Gr
hn
ôo
«p
d Ék
JÉn
à°r
Tn
G o
¢SÉs
ædG o
Qo
ór
°ün
j m
òp
Än
er
ƒn
j @ Én
¡ n
d ?'
Mr
hn
G
1
o
?n
ôn
j G v
ôn
°T m
Is
Qn
P n
?Én
?r
ãp
e r
?n
ªr
©n
j r
øn
en
h @ o
?n
ôn
j Gk
ôr
«n
N m
Is
Qn
P n
?Én
?r
ãp
e r
?n
ªr
©n
j
ve bütün mahlûkat› neflelendiren, flevke getiren,
r
øp
e … /
ôr
én
J m
äÉs
æ`n
L r
ºo
¡ n
d s
¿n
G p
än
Ép
?És
°üdG Gƒ o
?p
ªn
Yn
h Gƒo
æn
e'
G n
øj/
òs
dGp
ôu
°ûn
H n
h
…/
ò s
dG Gn
ò'
g Gƒ o
dÉn
b Ék
br
Rp
Q m
In
ôn
ª n
K r
øp
e Én
¡r
æp
e Gƒo
bp
Ro
Q Én
ª s
?` o
c
o
QÉn
¡r
fn
’r
G Én
¡p
àr
ën
J
arz:
yer, dünya.
as›r:
yüzy›l.
beyanat:
aç›klamalar.
feyz-i Kur’ân:
Kur’ân’›n feyzi, be-
reketi.
fuzuliyâne:
lüzumsuz, bofluna.
Hâl›k:
yoktan yaratan, yarat›c›;
Allah.
had:
s›n›r, güç, kuvvet.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hayat-› uhreviye:
uhrevî hayat,
ahirete ait olan hayat.
hitaben:
hitap ederek.
hutbe-i ezeliye:
Allah’›n insanla-
ra ve cinlere bir hutbesi olan
Kur’ân.
ihzar:
haz›rlama.
irad:
sunma, söyleme.
ism-i Hakîm:
Cenab-› Hakk›n hik-
metle, faydalar› takip ederek ifl
gören manas›ndaki ismi.
istifade:
yararlanma.
istimdat:
yard›ma ça¤›rma.
kâinat:
evren.
kat’iyet:
kesinlik.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar.
malik:
sahip.
mektep:
okul.
mescit:
namaz k›l›nacak yer, ca-
mi.
mevcudat:
varl›klar.
mükâfat:
ödül.
mülk:
mal.
nefis:
kendisi.
Rab:
yaratan, büyüten, terbiye
eden Allah.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
suret:
flekil, biçim.
flems-i hakikat:
hakikat gü-
nefli.
flevk:
arzu, afl›r› istek ve he-
ves.
taife:
topluluk.
umum:
genel.
zelzele:
yer sars›nt›s›, dep-
rem.
zerre:
maddenin en küçük
parças›, molekül, atom.
1.
Ne zaman ki yer müthifl bir sars›nt›yla sars›l›r. • Ve yeryüzü bütün a¤›rl›klar›n› d›flar› ç›ka-
r›r. • Ve insan “Ne oluyor buna?” der. • O gün yeryüzü, üzerinde bulunan herkesin ne ifl yap-
t›¤›n› haber verir. • Çünkü Rabbin ona konuflmas›n› emretmifltir. • O gün insanlar yapt›klar›-
n›n karfl›l›¤›n› görmek için hesap yerinden bölük bölük dönerler. • Kim zerre kadar bir iyilik
yaparsa, onun mükâfat›n› görür. • Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa onun cezas›n› görür.
(Zilzal Suresi: 1-8.)
870 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,860,861,862,863,864,865,866,867,868,869 871,872,873,874,875,876,877,878,879,880,...1482
Powered by FlippingBook