mukabildir, hem tesavi-i tarafeynden ibaret olan imkân
itibar›yla muvazenettedir, hem fleriat-› f›triye-i kübra olan
nizam-› f›trata ve kavanin-i âdetullaha mutîdir, hem mâ-
nilerden ve ayr› ayr› hususiyetlerden melekûtiyet ciheti
mücerret ve safîdir; elbette en büyük fley, en küçük fley
gibi, o kudrete ziyade nazlanmaz, mukavemet etmez.
Öyle ise, haflirde bütün zevilervah›n ihyas›, bir sine¤in
baharda ihyas›ndan daha ziyade kudrete a¤›r olmaz. Öy-
le ise,
1
m
In
óp
MGn
h ¢m
ùr
Øn
æ`n
c
s
’p
G r
º o
µ
o
ã`r
©n
H n
’n
h r
º o
µ
o
? r
?n
N Én
e
ferma-
n›, mübalâ¤as›zd›r, do¤rudur, hakt›r. Öyle ise, müdde-
am›z olan, Fail muktedirdir; o cihette hiçbir mâni yoktur,
kat’î bir surette tahakkuk etti.
Dördüncü Esas
Nas›l, k›yamet ve haflre muktazi var ve haflri getirecek
Fail dahi muktedirdir; öyle de, flu dünyan›n, k›yamet ve
haflre kabiliyeti vard›r. ‹flte, “fiu mahal kabildir” olan
müddeam›zda Dört Mesele vard›r:
Birincisi
, flu âlem-i dünyan›n imkân-› mevtidir.
‹kincisi
, o mevtin vukuudur.
Üçüncüsü
, o harap olmufl, ölmüfl dünyan›n ahiret su-
retinde tamir ve dirilmesinin imkân›d›r.
Dördüncüsü
, o mümkün olan tamir ve ihyan›n vuku
bulmas›d›r.
ahiret:
öbür dünya.
âlem-i dünya:
dünya âlemi.
cihet:
yön, taraf.
fail:
ifli yapan.
ferman:
emir, buyruk.
harap:
y›k›lm›fl olan.
haflir:
ölüleri dirilifli.
hususiyet:
özellik.
ibaret:
oluflan.
ihya:
canland›rma; diriltme, ha-
yat verme.
imkân:
mümkün, olabilirlik.
imkân-› mevt:
ölümün mümkün
olmas›.
kabil:
olmas› mümkün.
kabiliyet:
yetenek.
kat’î:
kesin.
kavanin-i âdetullah:
Allah’›n kâ-
inatta yürürlükte olan kanunlar›.
kudret:
güç, kuvvet.
k›yamet:
kâinat›n ölümü.
mahal:
yerler, mekânlar.
mâni:
engel, men eden.
melekûtiyet:
bir fleyin görünme-
yen iç yüzü, perde arkas›.
mevt:
ölüm.
mukabil:
karfl›l›k.
mukavemet:
karfl› koyma.
muktazi:
icap eden, gerekçe.
muktedir:
gücü yeten, kuvvetli.
mutî:
itaat eden, boyun e¤en.
muvazenet:
denklik.
mübalâ¤a:
bir ifli, bir fleyi çok bü-
yütme.
mücerret:
tecrit edilmifl, madde-
den soyutlanm›fl.
müddea:
iddia olunan, iddia edi-
len fley.
nizam-› f›trat:
yarat›l›fltaki dü-
zen.
safî:
saf olan, duru.
suret:
flekil, biçim.
fleriat-› f›triye-i kübra:
Al-
lah’›n yarat›l›fla koydu¤u, bü-
tün varl›klar›n tâbi oldu¤u bü-
yük kanun.
tahakkuk:
gerçekleflme.
tesavi-i tarafeyn:
iki taraf›n
da ayn› seviyede, eflit hâlde
bulunmas›.
vuku:
meydana gelme.
zevilervah:
ruh sahipleri,
canl›lar.
ziyade:
çok.
1.
Sizin yarat›lman›z da, diriltilmeniz de, tek bir kiflinin yarat›l›p diriltilmesi gibidir. (Lokman
Suresi: 28.)
862 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ