Sözler - page 853

o zerreler muayyen idiler, muvazzaf idiler, o makamlar
için namzet idiler. Güya her birisinin aln›nda ve cephe-
sinde “Filân hüceyrenin r›zk› olacak” yaz›l› gibi bir intiza-
m›n vücudu, her adam›n aln›nda kalem-i kader ile r›zk›
yaz›l› oldu¤una ve r›zk› üstünde isminin yaz›l› olmas›na
iflaret eder.
Acaba mümkün müdür ki, bu derece nihayetsiz bir
kudret ve muhit bir hikmet ile rububiyet eden ve zerrat-
tan tâ seyyarata kadar bütün mevcudat› kabza-i tasarru-
funda tutmufl ve intizam ve mizan dairesinde döndüren
Sâni-i Zülcelâl, nefl’e-i uhray› yapmas›n veya yapama-
s›n?
‹flte, çok ayat-› Kur’âniye, flu hikmetli nefl’e-i ulây› na-
zar-› beflere vazediyor; haflir ve k›yametteki nefl’e-i uhra-
y› ona temsil ederek, istib’ad› izale eder.
Der:
1
m
Is
ôn
e n
?s
hn
G BÉ n
gn
É°n
ûr
fn
G … = /
ò s
dG Én
¡«`/
«r
ëo
j r
?o
b
Yani, “
Sizi hiçten
bu derece hikmetli bir surette kim infla etmifl ise, odur ki,
sizi ahirette diriltecektir.
Hem der ki:
2
p
¬ r
« n
?n
Y o
¿n
ƒr
gn
G n
ƒo
gn
h o
?o
ó«/
©o
j s
º o
K n
? r
?n
ÿr
G GoD
hn
ór
Ñn
j …/
òs
dGn
ƒo
gn
h
Yani, “
Sizin haflirde iadeniz, dirilmeniz, dünyadaki hilka-
tinizden daha kolay, daha rahatt›r
.”
Nas›l ki bir taburun askerleri, istirahat için da¤›lsa,
sonra bir boru ile ça¤r›lsa, kolay bir surette tabur bayra-
¤› alt›nda toplanmalar›, yeniden bir tabur teflkil etmekten
çok kolay ve çok rahatt›r; öyle de, bir bedende birbiriyle
SÖZLER | 853
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
hikmet-i ‹lâhiye:
Allah’›n her fle-
yi bir sebep ve gayeye yönelik
olarak, anlaml› ve yerli yerinde
yapmas›.
hilkat:
yarat›lma, yarat›l›fl.
hüceyre:
hücrecik, küçük hücre.
iade:
geri verme.
intizam:
düzgünlük.
istib’at:
uzak görme.
istirahat:
dinlenme.
izale:
yok etme, giderme.
kabza-i tasarruf:
yönetim eli,
idaresi alt›nda olma.
kalem-i kader:
kader kalemi, Al-
lah’›n olacak hâdiseleri olmadan
önce bilip yazmas›, takdir etmesi.
kudret:
güç, kuvvet.
k›yamet:
kâinat›n ölümü, dünya-
n›n eceli.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar.
makam:
mevki, yer.
mevcudat:
varl›klar.
mizan:
denge, ölçü.
muayyen:
belirli.
muhit:
kuflatan, saran.
muvazzaf:
vazifeli.
namzet:
aday.
nazar-› befler:
insanlar›n bak›fl›.
nefl’e-i uhra:
ikinci dirilifl.
nefl’e-i ulâ:
ilk yarat›l›fl
nihayetsiz:
sonsuz.
rububiyet:
Cenab-› Allah’›n her
zaman, her yerde, her mahlûka
muhtaç oldu¤u fleyleri vermesi,
terbiye ve idare etmesi.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley, az›k.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
seyyarat:
gezegenler.
suret:
flekil, biçim.
tabur:
alaydan küçük askerî bir-
lik.
temsil:
benzetme.
teflkil:
flekillendirme.
vazetmek:
koymak, yerlefltir-
mek.
vücut:
varl›k.
zerrat:
zerreler, atomlar.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s› atom.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya.
ayat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n
ayetleri.
beden:
vücut.
cephe:
yüz.
güya:
sanki.
haflir:
k›yametten sonra diri-
lifl.
1.
Yâsin Suresi: 79.
2.
Mahlûkat› önce yaratan, sonra tekrar diriltecek olan Odur ki, bu Ona daha kolayd›r. (Rum
Suresi: 27.)
1...,843,844,845,846,847,848,849,850,851,852 854,855,856,857,858,859,860,861,862,863,...1482
Powered by FlippingBook