rahmettir) hicran- ebedîyi muhabbet-i hakikiyeye karfl
çkaramaz. Onuncu Sözün kinci Hakikati, bu hakikati
gayet güzel bir surette gösterdi¤inden, burada ihtisar
edildi.
Yedinci Medar:
fiu kâinatta görünen ve bilinen bütün
letaif, bütün mehasin, bütün kemalât, bütün incizabat,
bütün ifltiyakat, bütün terahhumat birer manadr, birer
mazmundur, birer kelime-i maneviyedir ki; flu kâinatn
Sâni-i Zülcelâlinin lütuf ve merhametinin tecelliyatn,
ihsan ve kereminin cilvelerini bizzarure, bilbedahe kalbe
gösterir, akln gözüne sokuyor.
Madem flu âlemde bir hakikat vardr; bilbedahe hakikî
rahmet vardr. Madem hakikî rahmet vardr; saadet-i
ebediye olacaktr. Onuncu Sözün Dördüncü Hakikati,
kinci Hakikati ile beraber flu hakikati gündüz gibi aydn-
latmfltr.
Sekizinci Medar:
nsann ftrat- zîfluuru olan vicdan
saadet-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet, kim kendi uya-
nk vicdann dinlerse, Ebed, ebed! sesini iflitecektir.
Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karfl olan ihtiyac-
nn yerini dolduramaz. Demek, o vicdan, o ebed için
mahlûktur. Demek, bu vicdanî olan incizap ve cezbe, bir
gaye-i hakikiyenin ve bir hakikat-i cazibedarn yalnz cez-
bi ile olabilir. Onuncu Sözün On Birinci Hakikatinin ha-
timesi bu hakikati göstermifltir.
Dokuzuncu Medar:
Sadk, masduk, musaddak olan
Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmn ihbardr.
SÖZLER | 849
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
incizabat:
kapmalar, çekmeler.
incizap:
cezp edilme, çekilme.
ifltiyakat:
istek ve arzular, flevkli-
lik.
kâinat:
evren, bütün âlemler,
varlklar, yaratlmfl her fley.
kelime-i manevîye:
manevî keli-
me.
kemalât:
mükemmellikler, ol-
gunluklar.
kerem:
cömertlik, ikram.
letaif:
güzel ve hofl fleyler.
lütuf:
güzellik, hoflluk, iyilik, ih-
san, kerem.
mahlûk:
yaratlmfl, yaratk.
mana:
anlam.
masduk:
tasdik eden, do¤rula-
yan.
mazmun:
nükteli, sanatl, ince ve
güzel söz.
medar:
sebep, yörünge, kaynak.
mehasin:
güzellikler iyilikler.
merhamet:
acma, flefkat göster-
me, koruma.
muhabbet-i hakikiye:
gerçek
muhabbet, hakikî flefkat.
Muhammed-i Arabî:
Araplarn
içinden çkan Peygamberimiz
Hazret-i Muhammed.
musaddak:
tasdik edilmifl, do¤ru-
lanmfl.
rahmet:
acma, merhamet etme,
flefkat gösterme.
saadet-i ebedîye:
sonsuz mutlu-
luk.
sadk:
do¤ru, gerçek.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
suret:
flekil, biçim.
tecelliyat:
tecelliler, lâhî icraatn
yansmalar.
terahhumat:
flefkat ve merha-
met etmeler, acmalar.
vicdan:
insanda iyiyi kötüden,
hayr flerden ayrt etmeye yar-
dmc olan ahlâkî duygu.
vicdanî:
ahlâkî ve kalbî his ile ilgi-
li.
âlem:
dünya.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
bilbedahe:
apaçk.
bizzarure:
mecburen.
cezp:
kendine do¤ru çekme,
kaplma.
ebed:
sonu olmayan, sonsuz-
luk, daimîlik.
ftrat- zîfluur:
fluurlu yarat-
lfl.
gaye-i hakikiye:
gerçek ga-
ye, amaç.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek
hakikat-i cazibedar:
çekici
hakikat, cazibeli gerçek.
hakikî:
gerçek.
hatime:
son, son söz, sonuç.
hicran- ebedî:
sonsuz ayrlk.
ihbar:
haber verme, bildirme.
ihsan:
lütuf, ba¤fl, yardm.
ihtisar:
ksaltma, özetleme.