Sözler - page 854

imtizaç ile ünsiyet ve münasebet peyda eden zerrat-› esa-
siye, Hazret-i ‹srafil Aleyhisselâm›n Sur’u ile Hâl›k-› Zül-
celâl’in emrine “Lebbeyk” demeleri ve toplanmalar›, ak-
len birinci icattan daha kolay, daha mümkündür. Hem,
bütün zerrelerin toplanmalar›, belki lâz›m de¤il; nüveler
ve tohumlar hükmünde olan ve hadiste
acbüzzenep
1
ta-
bir edilen ecza-i esasiye ve zerrat-› asliye, ikinci nefl’e için
kâfi bir esast›r, temeldir. Sâni-i Hakîm, beden-i insanîyi
onlar›n üstünde bina eder.
Üçüncü ayet olan
2
p
ó«/
Ñn
© r
?p
d m
?s
Ón
¶p
H n
? t
`Hn
Q Én
en
h
gibi ayetlerin
iflaret ettikleri k›yas-› adlînin hulâsas› fludur ki:
Âlemde çok görüyoruz ki, zalim, facir, gaddar insanlar
gayet refah ve rahatla; ve mazlum ve mütedeyyin adam-
lar gayet zahmet ve zillet ile ömür geçiriyorlar. Sonra,
ölüm gelir, ikisini müsavi k›lar. E¤er flu müsavat nihayet-
siz ise, bir nihayeti yoksa, zulüm görünür. Hâlbuki, zu-
lümden tenezzühü, kâinat›n flahadetiyle sabit olan adalet
ve hikmet-i ‹lâhiye, bu zulmü hiçbir cihetle kabul etmedi-
¤inden, bilbedahe bir mecma-› aheri iktiza ederler ki; bi-
rinci, cezas›n›; ikinci, mükâfat›n› görsün. Tâ flu intizam-
s›z, periflan befler, istidad›na münasip tecziye ve mükâfat
görüp, adalet-i mahzaya medar ve hikmet-i Rabbaniye-
ye mazhar ve hikmetli mevcudat-› âlemin bir büyük kar-
defli olabilsin.
Evet, flu dâr-› dünya, beflerin ruhunda mündemiç olan
hadsiz istidatlar›n sümbüllenmesine müsait de¤ildir. De-
mek, baflka âleme gönderilecektir. Evet, insan›n cevheri
acbüzzenep:
ikinci yarat›l›fl için
çekirdek madde; bir tür genetik
flifre.
adalet:
do¤ruluk, hakkaniyet.
adalet-i mahza:
tam ve mükem-
mel adalet.
âlem:
dünya.
aleyhisselâm:
selâm onun üzeri-
ne olsun.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
beden-i insanî:
insan bedeni.
befler:
insan.
bilbedahe:
apaç›k olarak.
Buharî:
hadis imam› Muhammed
bin ‹smail Buharî (ö. 256/m. 870).
cevher:
esas, maya, öz.
cihetle:
sebeple, yönüyle.
dâr-› dünya:
dünya hayat›.
ecza-i esasiye:
as›l parçalar.
esas:
as›l.
facir:
günahkâr.
fiten:
fitneler.
gaddar:
zulüm, haks›zl›k.
gayet:
son derece.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
Hâl›k-› Zülcelâl:
celâl ve büyük-
lük sahibi yarat›c›.
Hazret-i ‹srafil:
k›yamette Sur’a
üfürmekle görevli melek.
hikmet-i ‹lâhiye:
Allah’›n her fle-
yi bir sebep ve gayeye yönelik
olarak, anlaml› ve yerli yerinde
yapmas›; Allah’›n hikmeti.
hikmet-i Rabbaniye:
Cenab-›
Hakk›n hikmet dairesindeki ted-
bir, terbiye ve idaresi.
hulâsa:
özet.
hüküm:
hükmünde, yerinde, de-
¤erinde.
icat:
var etme, yaratma.
iktiza etme:
icap etme, gerekme.
imtizaç:
kaynaflma.
intizam:
düzgünlük.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
evren, varl›klar.
k›yas-› adlî:
adalet ölçüsü, k›yas-
lanarak yap›lan adalet.
lebbeyk:
buyurun, emredin,
efendim.
mazhar:
ayna olma, görünmesi-
ne vesile olma.
mazlum:
zulme u¤ram›fl.
mecma-i aher:
ahirette toplan-
ma yeri.
medar:
sebep, vesile.
mevcudat-› âlem:
kâinattaki var-
l›klar.
mükâfat:
ödül.
münasebet:
uygunluk.
münasip:
uygun.
mündemiç:
sakl› bulunan.
müsait:
elveriflli.
müsavat:
eflitlik.
müsavi:
eflit, denk.
mütedeyyin:
dindar, dine ba¤l›.
nefl’e:
yarat›l›fl, dirilifl.
nihayet:
son derece.
nihayetsiz:
sonsuz.
nüve:
çekirdek.
peyda:
kazanma.
refah:
bolluk, rahatl›k, s›k›nt›-
s›z yaflama.
sabit:
tespit olunan.
Sâni-i hakîm:
her fleyi sanat-
la ve hikmetle yaratan Allah.
sur:
k›yamet gününde ‹sra-
fil’in çalaca¤›, üfleyece¤i boru.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
tabir:
ifade.
tecziye:
cezaland›rma.
tefsir:
aç›klama.
tenezzüh:
uzak ve temiz ol-
ma.
ünsiyet:
al›flkanl›k.
zahmet:
s›k›nt›.
zalim:
zulmeden.
zerrat-› asliye:
as›l zerreler.
zerrat-› esasiye:
temel zerre-
ler, esas atomlar.
zerre:
maddenin en küçük
parças›.
zillet:
hakirlik, küçülme.
zulüm:
haks›zl›k.
1.
Buharî
, Tefsir: 39;
Müslim
, Fiten: 141-143;
Ebu Davud
, Sünnet: 22;
‹bni Mâce
, Züht: 32.
2.
Rabbin ise, kullar›na haks›zl›k edecek de¤ildir. (Fuss›let Suresi: 46.)
854 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
1...,844,845,846,847,848,849,850,851,852,853 855,856,857,858,859,860,861,862,863,864,...1482
Powered by FlippingBook