ruhanîlerin tahakkukuna ittifak etmifller ve insann taife-
leri, birbirinden bahsi ve muhaveresi ve rivayeti gibi, me-
lâikelerle muhavere edilmesine ve onlarn müflahedesine
ve onlardan rivayet etmesine icma etmifllerdir. Acaba,
hiçbir fert melâikelerden, bilbedahe görünmezse, hem
bilmüflahede bir flahsn veya müteaddit eflhasn vücudu
katî bilinmezse, hem onlarn bilbedahe, bilmüflahede vü-
cutlar hissedilmezse, hiç mümkün müdür ki, böyle bir ic-
ma ve ittifak devam etsin; ve böyle müspet ve vücudî bir
emirde ve fluhuda istinat eden bir hâlde müstemirren ve
tevatüren, o ittifak devam etsin? Hem hiç mümkün mü-
dür ki, flu itikad- umumînin menflei, mebadi-i zaruriye ve
bedihî emirler olmasn? Hem hiç mümkün müdür ki, ha-
kikatsiz bir vehim, bütün inklâbat- befleriyede bütün
akaid-i insaniyede istimrar etsin, beka bulsun? Hem hiç
mümkün müdür ki, flu ehl-i edyann bu icma- azîmin se-
nedi, bir hads-i katî olmasn, bir yakîn-i fluhudî olmasn?
Hem hiç mümkün müdür ki, o hads-i katî, o yakîn-i flu-
hudî, hadsiz emarelerden ve o emareler hadsiz müflahe-
dat vakalarndan ve o müflahedat vakalar fleksiz ve flüp-
hesiz mebadi-i zaruriyeye istinat etmesin? Öyle ise, flu
ehl-i edyandaki bu itikadat- umumiyenin sebebi ve sene-
di, tevatür-ü manevî kuvvetini ifade eden pek çok kerrat
ile melâike müflahedelerinden ve ruhanîlerin rüyetlerin-
den hâsl olan mebadi-i zaruriyedir, esasat- katiyedir.
Hem hiç mümkün müdür, hiç makul mudur, hiç kabil
midir ki, hayat- içtimaiye-i befleriye semasnn güneflleri,
yldzlar, aylar hükmünde olan enbiya ve evliya tevatür
SÖZLER | 831
Y
RM
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
hayat- içtimaiye-i befleriye:
in-
sanl¤n toplumsal hayat.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde.
icma:
fikir birli¤i, oy birli¤i.
icma-i azîm:
herkesin tasdik etti-
¤i büyük birlik, bütünlük.
inklâbat- befleriye:
insanl¤n
geçirdi¤i devirler.
istimrar:
devam etme.
istinat:
dayanma.
itikadat- umumîye:
ço¤unlu-
¤un, genelin inançlar.
itikad- umumî:
ço¤unlu¤un
inanc.
ittifak:
birleflme, birlik.
kabil:
mümkün, kabul edici.
katî:
kesin.
kerrat:
defalar, kereler.
makul:
akln kabul etmesi.
mebadi-i zaruriye:
mutlaka ge-
rekli prensip ve esaslar.
melâike:
melekler.
menfle:
bir fleyin çkt¤, neflet et-
ti¤i yer, beslendi¤i kök.
muhavere:
karfllkl olarak ko-
nuflma.
müspet:
olumlu, uygun.
müstemirren:
aralksz olarak,
sürekli.
müflahedat:
gözle görülen fleyler.
müflahede:
bir fleyi gözle görme.
müteaddit:
çeflitli, birden fazla.
rivayet:
bir haber, söz veya olay
nakletme.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan, varlklar.
rüyet:
görme, bakma.
sebep:
neden.
sema:
gökyüzü, gök.
senet:
dayanak, delil.
fleksiz:
tereddütsüz.
fluhut:
flahit olma, görme.
tahakkuk:
gerçekleflme, meyda-
na gelme.
taife:
bölük, takm.
tevatür:
do¤rulu¤u kesin olarak
kantlanan haber, bilgi.
tevatüren:
do¤rulu¤u kesin da-
yana¤a ba¤l olan haber.
tevatür-ü manevî:
manevî nakil-
lerle gelen, manas üzerinde birlik
sa¤lanan haber, bilgi.
vaka:
olay.
vehim:
zan, flüphe, kuruntu.
vücudî:
var olan fley ile alâkal.
vücut:
varlk.
yakîn-i fluhudî:
görür gibi inan-
mak, görme kesinli¤inde inanç.
akaid-i insaniye:
insana ait
inançlar.
bedihî:
apaçk olan.
beka:
devamllk, süreklilik.
bilbedahe:
açk olarak, aflikâr;
apaçk olarak.
bilmüflahede:
gözle görüle-
rek, bizzat flahit olarak.
ehl-i edyan:
din sahipleri,
dinlere ba¤l olanlar.
emare:
iflaret, belirti:
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
esasat- katiye:
kesin esas-
lar.
eflhas:
flahslar.
evliya:
velîler, Allah dostlar.
fert:
tek kifli.
hads-i katî:
kesin ve do¤ru
sezgi.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek.
hâsl olan:
meydana gelen,
oluflan.