haz›r ol; hem, evham-› seyyieden temizlen. ‹flte
Kur’ân âlemi: kap›lar› aç›kt›r. ‹flte Kur’ân Cenneti:
1
p
ÜGn
ƒr
Hn
’r
G o
án
ës
àn
Øo
e
’d›r. Gir, bak, melâikeyi o Cennet-i Kur’-
âniye içinde güzel bir surette gör. Her bir ayet-i tenzil, bi-
rer menzildir. ‹flte flu menzillerden bak:
@ Gk
ör
ûn
f p
äGn
ôp
°TÉs
ædGn
h @ Ék
Ø°r
ün
Y p
äÉn
Øp
°UÉn
© r
dÉn
a @ Ék
ar
ôo
Y p
än
Ón
°Sr
ôo
Ÿr
Gn
h
@ Ék
b r
ôn
Z p
äÉn
Yp
RÉ s
ædGn
h
2
@ Gk
ôr
cp
P p
äÉn
«p
? r
?o
Ÿr
Én
a @ Ék
br
ôn
a p
äÉn
bp
QÉn
Ø r
dÉa
@ Ék
?r
Ñ°n
S p
äÉn
?p
HÉ°s
ùdÉn
a @ Ék
ër
Ñ°n
S p
äÉn
ë
p
H
É°s
ùdGn
h @ É k
£r
°ûn
f p
äÉ n
£p
°TÉs
ædGn
h
Én
¡ r
« n
?n
Y
4
@ r
ºp
¡u
H n
Q p
¿r
Pp
Ép
H Én
¡«/
a o
ìt
ôdGn
h o
án
µp
Ä '
` = ?n
Ÿr
G o
?s
õn
æn
J
3
@ G k
ô r
en
G p
äGn
ôu
Hn
ó o
Ÿr
Én
a
5
n
¿ho
ôn
erD
ƒo
j Én
e n
¿ƒo
?n
©r
Øn
jn
h r
ºo
gn
ôn
en
G BÉ n
e %G n
¿
ƒ o
°ür
©n
j n
’ l
OGn
óp
°T l
®n
Óp
Z l
án
µp
Ä '
` = ? n
e
Hem dinle:
p
?r
ƒn
? r
dÉp
H o
¬n
fƒo
?p
Ñ°r
ùn
j n
’ @ n
¿ƒo
en
ôr
µ`o
e l
OÉn
Ñp
Y r
?n
H o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S
6
n
¿ƒ o
?n
ªr
©n
j /
?p
ôr
en
Ép
H r
ºo
gn
h
senalar›n› iflit. E¤er cinnîlerle görüfl-
mek istersen,
7
u
øp
÷r
G n
øp
e l
ôn
Øn
f n
™n
ªn
à°r
SG o
¬s
fn
G s
? n
dp
G n
»p
Mho
G r
?o
b
surlu su-
reye gir, onlar› gör, dinle ne diyorlar. Onlardan ibret al.
Bak, diyorlar ki:
/
¬p
H És
æn
e'
Én
a p
ór
°Tt
ôdG n
‹p
G …/
ór
¡n
j @ Ék
Ñn
én
Y Ék
f '
Gr
ôo
b Én
æ r
©p
ªn
°S És
fp
G
8
Gk
ón
Mn
G BÉ n
æu
H n
ôp
H n
?p
ör
ûo
f r
øn
dn
h
ayet-i tenzil:
her bir indirilmifl
ayet.
bat›l:
bofl, hurafe.
Cebrail:
dört büyük melekten bi-
risi.
Cennet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n
manevî Cenneti, okuyan›n ruhun-
da Cennet gibi lezzet tatt›ran
Kur’ân.
cinnî:
cin taifesinden olan.
evham-› seyyie:
kötü zanlar, ku-
runtular.
evlât:
çocuklar.
hak:
do¤ru.
harikulâde:
ola¤an üstü, fevkalâ-
de.
haflin:
sert, kat›.
ibret:
ders alma.
ikram:
konuk a¤›rlama.
kâfir:
Allah’› ve ‹slâmiyeti inkâr
eden, dinsiz.
kul:
insan, abd.
Kur’ân âlemi:
Kur’ân dünyas›.
melâike:
melekler.
melek:
Allah’›n nurdan yaratt›¤›
mahlûk.
menzil:
inilen yer, konaklama ye-
ri.
mü’min:
iman eden, inanan.
münezzeh:
tenzih edilmifl, uzak,
berî.
peygamber:
Allah’›n elçisi.
Rab:
yaratan, büyüten, terbiye
eden, Allah.
sena:
överek bahsetme.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›¤›
114 bölümden her biri.
suret:
biçim, flekil.
tanzim:
düzenleme.
tedbir:
önlem.
vahiy:
Cenab-› Hakk›n diledi¤i
hükümleri, s›rlar› ve hakikatleri
peygamberlere bildirmesi.
Allah’›n emrini yerine getirmek için yar›flanlara. • Ve emrolunduklar› ifli tanzim ve tedbir
edenlere. (Naziat Suresi: 1-5.)
4.
Melekler ve Cebrail o gece Rablerinin izniyle yeryüzüne inerler. (Kadir Suresi: 4.)
5.
Bafl›nda ise Allah’›n emrine karfl› gelmeyen ve verilen emri yerine getiren haflin ve fliddet-
li melekler vard›r. (Tahrim Suresi: 6.)
6.
O bundan [evlât edinmekten] münezzehtir. Hay›r, onlar›n evlât dedikleri, Allah'›n ikramda
bulundu¤u kullard›r. • Allah emretmedikçe onlar bir söz söylemezler; ancak Onun emriyle
hareket ederler. (Enbiya Suresi: 26-27.)
7.
De ki: Cinlerden bir toplulu¤un Kur’ân’› dinleyerek flöyle dedikleri bana vahyolundu:... (Cin
Suresi: 1.)
8.
Biz, do¤ru yola ileten harikulâde bir Kur’ân dinledik ve ona iman ettik. Biz Rabbimize hiç
kimseyi ortak koflmayaca¤›z. (Cin Suresi: 1-2.)
1.
Kap›lar› ard›na kadar aç›k.
2.
Yemin olsun pefl pefle gönderi-
len meleklere. • Ve rüzgâr gibi
esip her tarafa yay›lanlara. • Ve
bulutlar› yeryüzüne da¤›tanlara.
• Ve hak ile bat›l› ay›ranlara. •
peygamberlere vahiy getirenlere.
(Mürselât Suresi: 1-5.)
3.
Yemin olsun kâfirin ruhunu tâ
derinliklerinden fliddetle söküp
alanlara. • Ve mü’minin ruhunu
kolayl›kla alanlara. • Ve suda yü-
zercesine gökten inenlere. • Ve
836 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
OKUZUNCU
S
ÖZ