içindeki silsile-i fluunatt›r. Daha gele gele tâ kesretin en
ziyade intiflar etti¤i mahal olan simalar›n ve seslerin hu-
susiyetlerine ve imtiyazlar›na ve teflahhuslar›na kadar;
madem ki, en ziyade intizamdan uzak ve tesadüfün ka-
r›flmas›na maruz olan fertlerin simalar›ndaki teflahhusat-
ta hayret verici bir intizam-› hakîmâne bulunsa, üzerinde
gayet sanatkâr bir Hakîm’in kalemi iflledi¤i gösterilse, el-
bette intizamlar› zahir olan sair sahifeler kendi kendine
anlafl›l›r; Nakkafl’›n› gösterir. Hem madem, koca sema-
vat ve arz›n asl-› hilkatinde eser-i sanat ve hikmet görü-
nüyor; elbette kâinat saray›n›n binas›nda temel tafl› ola-
rak gökleri ve zemini hikmetle koyan bir Sâniin sair ec-
zalar›nda eser-i sanat›, nakfl-› hikmeti pek çok zahirdir.
‹flte flu ayet, hafîyi izhar, zahirîyi ihfa ederek, gayet güzel
bir icaz yapm›fl.
Elhak,
1
n
¿ƒ°o
ùr
“o
n
Ú/
M $G n
¿Én
ër
Ñ°o
ùn
a
’den tut, tâ
2
o
º«/
µn
?r
G o
õj /
õn
©r
dG n
ƒo
gn
h ¢p
V r
Qn
’r
Gn
h p
äG n
ƒ '
ª° s
ùdG ?p
a '
¤r
Yn
’r
G o
?n
ã n
Ÿr
G o
¬ n
dn
h
’e ka-
dar alt› defa
3
/
¬p
JÉn
j'
G r
øp
en
h ,/
¬p
JÉn
j'
G r
øp
en
h
ile bafllayan silsile-i be-
rahin, bir silsile-i cevahirdir, bir silsile-i nurdur, bir silsile-
i i’cazd›r, bir silsile-i icaz-› i’cazîdir. Kalp istiyor ki, flu de-
finelerde gizli olan elmaslar› göstereyim; fakat, ne yapa-
y›m makam kald›rm›yor. Baflka vakte talik edip, o kap›-
y› flimdi açm›yorum.
Hem meselâ,
4
o
?j
pq
ó°u
üdG Én
¡ t
`jn
G o
?°o
Sƒo
j @ p
¿ƒ o
?p
°S r
Qn
Én
a
.
SÖZLER | 645
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
hafî:
gizli, sakl›.
Hakîm:
her fleyi bir gayeye yöne-
lik, faydal› ve yerli yerinde yara-
tan Allah.
hikmet:
bir gayeye yönelik, fay-
dal› ve yerli yerinde olufl.
hususiyet:
ay›r›c› özellik.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
ihfa:
gizleme.
imtiyaz:
benzerlerinden farkl› ol-
ma, ayr›cal›k.
intiflar:
yay›lma.
intizam:
düzenlilik.
intizam-› hakîmâne:
hikmetlice
olan düzenlilik.
izhar:
a盤a ç›karma, gösterme,
belirtme.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kesret:
çokluk.
kudret:
Allah’›n bütün varl›klar›
kuflatan sonsuz ve s›n›rs›z kuvve-
ti.
mahal:
yer.
maruz olma:
bir fleyin karfl›s›nda,
tesiri alt›nda bulunma, hedef ol-
ma.
meselâ:
örnek olarak.
Nakkafl:
varl›klar› mükemmel ifl-
lenmifl nak›fllar gibi nakfleden,
yaratan Allah
nakfl-› hikmet:
hikmet nak›fllar›.
sair:
di¤er, baflka.
sanatkâr:
sanat eseri ortaya ko-
yan.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak yara-
tan Allah.
saray:
görkemli, güzel, zevkli dö-
flenmifl büyük yap›.
semavat:
gökler.
s›fat:
nitelik, vas›f.
silsile-i berahin:
deliller zinciri.
silsile-i cevahir:
cevherler zinciri.
silsile-i i’caz:
mu’cizelik zinciri.
silsile-i icaz-› i’cazî:
bir zincir gibi
pefl pefle gelen ve mu’cize olan
veciz ifadeler.
silsile-i nur:
nur zinciri.
silsile-i fluunat:
olaylar ve ifller
zinciri.
sima:
yüz.
talik:
b›rakma, erteleme.
tecelli:
görünme, belirme, yans›-
ma
tesadüf:
rastlant›, rastgele olma.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tutma.
teflahhus:
flah›slanma, bir flekil
ve kimlik kazanma.
teflahhusat:
flah›slanmalar, bir
flekil ve kimlik kazanmalar.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
zahirî:
görünen.
zemin:
yeryüzü.
zindan:
hapishane.
ziyade:
fazla.
arz:
yer, dünya.
asl-› hilkat:
yarat›l›fl›n ilk hâli,
bafllang›c›.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
define:
hazine.
ecza:
parçalar, bölümler.
elhak:
hakk›n tâ kendisi.
elmas:
çok k›ymetli bir mü-
cevher.
eser-i hikmet:
bir gayeye yö-
nelik, faydal› ve yerli yerinde
oluflun belirtileri.
eser-i sanat:
sanat eseri; us-
taca ve güzelce yap›l›fl›n be-
lirtileri
fert:
flah›s.
gayet:
son derece, çok.
1.
Akflama erdi¤inizde ve sabaha kavufltu¤unuzda Allah’› tesbih edin. (Rum Suresi: 17.)
2.
Göklerde ve yerde tecelli eden en yüce s›fatlar Onundur. Onun kudreti her fleye galiptir; O
her fleyi hikmetle yapar. (Rum Suresi: 27.)
3.
Onun ayetlerindendir. • Onun ayetlerindendir. (Rum Suresi: 20, 21, 22, 23, 24, 25.)
4.
... beni zindana gönderin. • Ey Yusuf, ey do¤ru sözlü kifli... (Yusuf Suresi: 45-46.)