1
p
¿ƒo
?p
°Sr
Qn
Én
a
kelâm›yla
2
o
?°o
Sƒo
j
kelimesi ortalar›nda flun-
lar var:
n
Ön
gn
òn
a o
?ƒ o
?°n
S r
Qn
Én
a Én
jrD
h t
ôdG o
¬r
æp
e n
ôn
Ñr
©n
à°r
Sn
’p
n
?°o
Sƒo
j '
‹p
G
3
o
?°o
Sƒo
j n
?Én
bn
h p
ør
éu
°ùdG n
‹p
G
Demek befl cümleyi bir cümlede icmal edip icaz etti¤i
hâlde vuzuhu ihlâl etmemifl, fehmi iflkâl etmemifl.
Hem meselâ,
4
Gk
QÉn
f p
ôn
°†r
Nn
’r
Gp
ôn
é°s
ûdG n
øp
e r
º o
µ
n
d n
?n
©n
L …/
ò s
dn
G
‹nsan-› asi, “
Çürümüfl kemikleri kim diriltecek
” diye,
meydan okur gibi inkâr›na karfl›, Kur’ân der: “
Kim bida-
yeten yaratm›fl ise, o diriltecek.
” O yaratan Zat ise her
bir fleyi her bir keyfiyette bilir. Hem, size yeflil a¤açtan
atefl ç›karan bir Zat, çürümüfl kemi¤e hayat verebilir. ‹fl-
te flu kelâm, diriltmek davas›na müteaddit cihetlerle ba-
kar, ispat eder:
• Evvelâ, insana karfl› etti¤i silsile-i ihsanat› flu kelâ-
m›yla bafllar, tahrik eder, hat›ra getirir, baflka ayetlerde
tafsil etti¤i için k›sa keser, akla havale eder. Yani, “Size
a¤açtan meyveyi ve atefli ve ottan erzak› ve hububu ve
topraktan hububat› ve nebatat› verdi¤i gibi, zemini size
hofl—her bir erzak›n›z içinde konulmufl—bir beflik ve
âlemi güzel ve bütün levaz›mat›n›z içinde bulunur bir sa-
ray yapan bir Zattan kaç›p, bafl› bofl kal›p, ademe gidip,
saklan›lmaz; vazifesiz olup, kabre girip, uyand›r›lmamak
üzere rahat yatamazs›n›z.”
adem:
yokluk.
âlem:
cihan.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
bidayeten:
ilk olarak, bafllangݍ-
ta.
cihet:
yön.
erzak:
r›z›klar, yiyecekler.
evvelâ:
birinci olarak.
fehim:
anlama, anlay›fl.
havale:
üstüne b›rakma, gönder-
me.
hubub:
tohumlar, taneler.
hububat:
habbeler, taneler, ekin-
ler.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
icmal:
k›saltma, ayr›nt›lar›na gir-
meme.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
inkâr:
inanmama, kabul etme-
me.
insan-› asi:
isyan eden insan.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
iflkâl:
zorlaflt›rma, güçlefltirme.
kabir:
mezar.
kelâm:
söz.
keyfiyet:
bir fleyin nas›l oldu¤u,
durum.
levaz›mat:
lüzumlu maddeler.
meselâ:
örnek olarak.
müteaddit:
çeflitli.
nebatat:
bitkiler.
saray:
görkemli, güzel, zevkli dö-
flenmifl büyük yap›.
silsile-i ihsanat:
iyilikler, ba¤›fllar
zinciri.
tabir:
yorumlama.
tafsil:
ayr›nt›lar›yla aç›klama, an-
latma.
tahrik:
harekete geçirme.
vazife:
görev.
vuzuh:
aç›kl›k.
Zat:
büyüklük ve yücelik sahibi
Allah.
zemin:
yeryüzü.
zindan:
hapishane.
1.
Beni gönderin. (Yusuf Suresi: 45.)
2.
Ey Yusuf (Yusuf Suresi: 46.)
3.
Beni gönderin Yusuf’a, tâ ki ondan rüyay› tabir etmesini isteyeyim. Onlar da onu gönder-
diler. O, zindana gitti ve dedi: “Ey Yusuf!..”
4
. Odur ki, yem yeflil a¤açtan size atefl ç›kar›r. (Yâsin Suresi: 80.)
646 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ