Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 407

küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcut telefonların,
telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmala-
rın merkezleri, santralları, âhize ve nakileleri bulunsun ve
o hadsiz işleri beraber ve bir anda yapabilsin. Veyahut
(1)
n
ƒo
g
’ deki havanın, belki unsur-i havanın her bir parçası-
nın her bir zerresi, bütün telefoncular ve ayrı ayrı umum
telgrafçılar ve radyo ile konuşanlar kadar manevî şahsi-
yetleri ve kabiliyetleri bulunsun ve onların umum dillerini
bilsin ve aynı zamanda başka zerrelere de bildirsin, neş-
retsin. Çünkü bilfiil, o vaziyet, kısmen görünüyor ve ha-
vanın bütün eczasında o kabiliyet var.
İşte ehl-i küfrün ve tabiiyyun ve maddiyyunların mes-
leklerinde, değil bir muhal, belki zerreler adedince mu-
hâller ve imtinalar ve müşkülâtlar âşikâre görünüyor.
Eğer Sani-i Zülcelâle verilse, hava bütün zerratıyla
onun emirber neferi olur. Birtek zerrenin, muntazam bir-
tek vazifesi kadar kolayca hadsiz küllî vazifelerini Halıkı-
nın izniyle ve kuvvetiyle ve Halıka intisap ve istinat ile ve
Saniinin cilve-i kudreti ile bir anda, şimşek süratinde ve
n
ƒo
g
telâffuzu ve havanın temevvücü suhuletinde yapılır.
Yani, kalem-i kudretin hadsiz ve harika ve muntazam ya-
zılarına bir sayfa olur. Ve zerreleri o kalemin uçları ve zer-
relerin vazifeleri dahi, kalem-i kaderin noktaları bulunur.
Birtek zerrenin hareketi derecesinde kolay çalışır.
İşte, ben
(2)
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
G n
B’
ve
(3)
* Gn
ƒo
g r
?o
b
’daki hareket-i fik-
riye ile seyahatimde, hava âlemini temaşa ve o unsurun
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 407 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
âlem:
varlık tabakalarından
her biri
aşikâre:
apaçık, belli, aşikâr,
meydanda, zahir.
Bakara:
Kur’ân-ı Kerîm’in 2.
suresi. Medine-i Münevvere’de
nazil olmuştur. 286 ayettir.
bereket:
mübareklik, bolluk,
saadet
bilfiil:
bizzat kendi çalışması
ile, kendi yaparak
cilve-i kudret:
kudret ve kuv-
vetin tecellisi, görüntüsü
ebed:
sonsuzluk, daimîlik
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısımlar
ehl-i küfür:
Allah’ın varlığına
ve birliğine inanmayanlar, din-
sizler, imansızlar
emirber:
emir eri
hadsiz:
sınırsız, sonsuz
hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden, yaratıcı; Al-
lah.
hareket-i fikriye:
düşünce
hareketi.
hârika:
olağanüstü
imtina:
imkânsızlık, olamayış.
intisap:
mensup olma, bağlan-
ma, girme
isrâ:
Kur’ân-ı Kerîm’in 17. su-
1.
O
2.
Allah’tan başka hiçbir İlâh yoktur. (Kasas Sûresi: 88)
3.
De ki: O Allah (birdir). (İhlâs Sûresi: 1)
residir. Mekke’de nazil olmuştur
istinat:
dayanma, güvenme
kabiliyet:
istidat, yetenek
kalem-i kader:
kader kalemi, Al-
lah’ın olacak hâdiseleri olmadan
önce bilip yazması, takdir etmesi.
kalem-i kudret:
kudret kalemi,
Allah’ın güç ve kuvveti ile yarat-
ması
kısmen:
kısmî olarak, bazı yönden
kusur:
eksiklik, noksan, özür
küllî:
umumî, genel, bütün olan
maddiyyun:
maddenin ezelî ve
ebedî olduğuna, sonradan yaratıl-
mamış bulunduğuna inananlar,
maddeye bağlı kalanlar, maddeci-
ler, materyalistler.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem
mikyas:
ölçek
muhal:
imkansız
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli
muntazam:
nizamlı, intizamlı, dü-
zenli ve düzgün biçimde
müşkülât:
müşkiller, güçlükler,
zorluklar
nâkile:
ileten, iletken.
nefer:
asker, er
neşr:
herkese duyurma, yayma,
tamim
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik
sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve her şeyi sanatla yaratan
Allah
sühulet:
kolaylık
şahsiyet:
kişilik
tabiiyyun:
tabiatçılar, materyalist-
ler, tabiata tapanlar
temâşâ:
hayretle ve dikkatle bak-
ma, seyretme
temevvüc:
dalgalanma, dalga dal-
ga olma, çalkalanma
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tutma,
Cenab-ı Hakk’ı şanına layık ifade-
lerle anma
unsur-ı hava:
hava unsuru.
vazife:
görev
vaziyet:
durum
zerrat:
zerreler, atomlar
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom
1...,397,398,399,400,401,402,403,404,405,406 408,409,410,411,412,413,414,415,416,417,...560
Powered by FlippingBook