Kara duman üstümüzden dağılsın,
Kızıl alev sönüp âlem ayılsın,
Bu zaferin haşre kadar anılsın,
Ey zülfikar-ı rahmet-i âlem Risaletü’n-Nur!
O soydandır nice canlar yakanlar,
O soydandır evler barklar yıkanlar,
O soydandır sana kinle bakanlar.
Ey hüccet-i rahmet-i âlem Risaletü’n-Nur!
Masumların kanlarını içerler,
Ebu Cehl’i, Nemrutları geçerler,
Ölümlerden ölümleri seçerler,
Ey şimdi bir rahmet-i âlem Risaletü’n-Nur!
Bir mikrop ki, ciğerleri dişliyor,
Kanımızla kendisini besliyor,
Temiz yurdu telvis edip pisliyor.
Ey bir eczahane-i rahmet-i âlem Risaletü’n-Nur!
Gazilerin, fatihlerin konağı,
Seyyidlerin, serverlerin otağı,
Bu vatandır, şehitlerin yatağı,
Ey cilve-i rahmet-i âlem Risaletü’n Nur!
O şehidin ala dönmüş kefeni,
Miskler kokar, güle benzer bedeni.
Öper melekler de nurlu naşını,
Ey numune-i rahmet-i âlem Risaletü’n-Nur!
âlem:
dünya.
cilve-i rahmet-i âlem:
kâinat-
taki rahmet tecellileri, Allah’ın
rahmetinin kâinattaki cilveleri.
eczahane-i rahmet-i âlem:
dünyanın rahmet eczanesi,
bütün dertlerin devasının bu-
lunduğu âlem.
haşr:
kıyametten sonra bütün
insanların bir yere toplanma-
ları, Allah’ın ölüleri diriltip
mahşere çıkarması.
hüccet-i rahmet-i âlem:
kai-
nattaki rahmetin hücceti, deli-
li.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
misk:
bir ceylan cinsinin erke-
ğinin göbeğinden elde edilen
güzel koku.
naaş:
cenaze, kefenlenip ta-
buta konmuş, gömülmeye ha-
zır ölü.
nurlu:
ışıklı, parıltılı.
nümune-i rahmet-i âlem:
kainattaki rahmetin nümune-
si, örneği.
otağ:
büyüklere özel çadır,
saltanat çadırı.
rahmet-i âlem:
kâinattaki
rahmet.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
server:
baş, başkan, reis.
seyyid:
Hz. Muhammed’in
(asm) torunu Hz. Hasan’ın so-
yundan olan kimse; Hz. Mu-
hammed’in temiz soyundan
gelen kimse.
telvis:
bulaştırma, kirletme,
pisletme.
zülfikar-ı rahmet-i âlem:
kai-
nattaki rahmetin zülfikarı.
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 398 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ