Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 391

Zekâi’nin Bir Manzumesi
Bu nur eser, tefsiridir o semavî kitabın,
İlân eder hakikati, emr-i hakkı bildirir.
İsyanlara, zulümlere maruz olan cihanın,
Bu asırda göz yaşını nur saçarak dindirir.
Bu eserdir muztarip gönüllere teselli.
Bu kararsız alemin her buhranında nur saçar.
Bu eserdir her zulmette selâmetin rehberi,
Ehl-i iman bu sayede bu eserle hür yaşar.
Masumlara bir öğüttür, gençlerin de rehberi,
Her mazluma “Ağlama,” der. “Güleceksin yarın sen.”
Tesellisi çok yücedir, ibretlidir dersleri.
Beli bükük ihtiyara müjde verir derinden.
Bu nur eser, her bilginin, her mü’minin sertacı,
Dertlilerin dermanıdır, her münkiri tokatlar.
Şirklerin hem hãdimidir, hem her kaygı ilâcı,
Zındık, zalim ilişirse başında volkan patlar!
Bu eserdir insanları dehşetlerden dûr eden.
Kudret eli hamisidir, hayretefza hükmü var.
Muannitler teslim olur hükmüne, mağrur iken.
Her serseri filozofu meftun eden nuru var.
Ey güç yetmez dehşet veren hâletlerden ağlayan!
Fânîlere aldanarak kırıldıkça bağırma.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 391 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
âlem:
dünya
asr:
yüzyıl
buhran:
bir işin tehlikeli, karı-
şık bir hâl alması, bunalım, zor
durum, kriz.
dehşet:
büyük tehlike karşı-
sında korkma ve şaşırıp kalma
dûr etmek:
uzak tutmak.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri
emr-i hak:
Hakkın emri, Al-
lah’ın emri
eser:
eser
fânî:
ölümlü, geçici.
hâdim:
yıkıcı, yıkan.
hakikat:
gerçek, doğru
hâlet:
hal, durum
hami:
himaye eden, koruyan,
gözeten
hayretfeza:
hayret veren,
hayreti arttıran
hüküm:
emir, buyruk
isyan:
Allah’ın emirlerini yeri-
ne getirmeme ve yasakların-
dan kaçınmama, dinin emirle-
rine karşı gelme ve günah işle-
me.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar
mağrur:
gururlu
manzume:
vezinli, kafiyeli söz,
şiir, eser
maruz:
bir şeyin etkisi ve tesiri
altında bulunma
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz
mazlum:
zulüm görmüş, hak-
sızlığa uğramış
meftun :
tutkun, müptela, aşı-
rı bağlanmış
muannit:
inatçı, ayak direyen.
muzdarip:
ıztırap çeken, sıkın-
tılı olan
mü’min:
iman eden, inanan
münkir:
Allah’ın varlığını ka-
bul ve tasdik etmeyen, iman-
sız, dinsiz
nur:
aydınlık, parıltı, ışık
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
luş, korku ve endişeden uzak ol-
ma
semavî:
Allah tarafından olan, İlâ-
hî.
serseri:
gayesiz, hedefsiz; öteden
beri başıboş olan
sertâc:
baş tacı
şirk:
Allah’a ortak koşma, Al-
lah’tan başka yaratıcının bulundu-
ğuna inanma
tefsir:
açıklama, izah, yorum.
teselli:
avutma, acısını dindirme
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan
zındık:
Allah’a ve ahirete inanma-
yan, Allah’ı inkâr eden, imansız,
münkir
zulmet:
karanlık, Allah’ın nurun-
dan mahrum olma hâli
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence
1...,381,382,383,384,385,386,387,388,389,390 392,393,394,395,396,397,398,399,400,401,...560
Powered by FlippingBook