kardeşlerimden anladım ki, tam şu zamandaki ihtiyaca
muvafık ve derde lâyık bir ilâç hükmüne geçiyor.
İşte, ihtiyar ve şuurumun dairesi haricinde, mezkûr hâ-
letler ve sergüzeşt-i hayatım ve ulûmların envalarındaki
hilâf-ı âdet, ihtiyarsız tetebbuatım, böyle bir netice-i kud-
siyeye müncer olmak için kuvvetli bir inayet-i İlâhiye ve
bir ikram-ı Rabbanî olduğuna bende şüphe bırakmamış-
tır.
Yedinci İşaret
Bu hizmetimiz zamanında, beş altı sene zarfında, bilâ-
mübalâğa yüz eser-i ikram-ı İlâhî ve inayet-i Rabbaniye
ve keramet-i Kur’âniyeyi gözümüzle gördük. Bir kısmını
On Altıncı Mektupta zikrettik. Bir kısmını Yirmi Altıncı
Mektubun Dördüncü Mebhasının mesail-i müteferrikasın-
da, bir kısmını Yirmi Sekizinci Mektubun Üçüncü Mese-
lesinde beyan ettik. Benim yakın arkadaşlarım bunu bili-
yorlar. Daimî arkadaşım Barlalı Süleyman Efendi çokla-
rını biliyor. Hususan Sözlerin ve risalelerin neşrinde ve
tashihatında ve yerlerine yerleştirmekte ve tesvid ve teb-
yizinde, fevkalme’mul, kerametkârâne bir teshilâta maz-
har oluyoruz; keramet-i Kur’âniye olduğuna şüphemiz
kalmıyor. Bunun misalleri yüzlerdir.
Hem maişet hususunda o kadar şefkatle besleniyoruz
ki, en küçük bir arzu-i kalbimizi, bizi istihdam eden Sa-
hib-i İnayet tatmin etmek için, fevkalme’mul bir surette
ihsan ediyor, ve hakeza... İşte bu hâl gayet kuvvetli bir
işaret-i gaybiyedir ki,
biz istihdam olunuyoruz. Hem rıza
arzu-yı kalp:
kalbin arzusu, kalbin
isteği.
beyan:
açıklama, bildirme, izah
bilâmübalâğa:
abartmaksızın,
abartısız.
daimî:
sürekli, devamlı.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
eser-i ikram-ı İlâhî:
Allah’ın lütfu-
nun, ihsanının eseri.
fevkalme’mul:
umulanın üstün-
de, umulandan çok fazla.
gayet:
son derece
hâkezâ:
böylece, bunun gibi
hâl:
durum, vaziyet
hâlet:
hal, durum
hariç:
dışarı
hilâf-ı âdet:
âdete aykırı.
hususan:
bilhassa, özellikle
hükmüne:
yerine, değerine
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf
ihtiyar:
irade, tercih
ihtiyarsız:
irade ve istem dışı
ikram-ı Rabbanî:
bütün varlıkları
terbiye ve idare eden Allah’ın ikra-
mı, ihsanı ve şereflendirmesi
inayet-i İlâhiye:
Allah’ın yardımı
inayet-i Rabbanîye:
her şeyin ter-
biye ve idare eden Cenab-ı Hakk’ın
yardımı
istihdam:
bir hizmette kullan-
ma, çalıştırma
keramet-i
Kur’âniye:
Kur’ân’ın kerameti.
kerametkârane:
kerametli bir
şekilde, keramet gösterircesi-
ne.
maişet:
geçim, geçinme
mazhar:
nail olma, şereflen-
me
mesail-i müteferrika:
çeşitli
meseleler
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
misal:
örnek
muvafık:
uygun, münasip
müncer:
varıp sona eren, neti-
celenen.
neşr:
kitap basma, çıkarma;
herkese duyurma, yayma
netice-i kudsiye:
kutsal , mu-
kaddes netice, kutsal sonuç.
sahib-i inayet:
ihsan, iyilik ya-
pan.
sergüzeşt-i hayat:
hayat ma-
cerası, hayat hikâyesi.
suret:
biçim, şekil, tarz
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karşılıksız
merhamet
şuur:
bilinç
tashihat:
düzeltmeler, tashih-
ler.
tatmin:
doyurma, ihtiyacını
karşılama
tebyîz:
müsveddeyi temize
çekme, beyaza çekme.
teshilât:
kolaylaştırmalar.
tesvid:
yazı ile karalama, müs-
vedde yapma.
tetebbuat:
etraflıca araştırma-
lar ve incelemeler.
ulûm:
ilimler.
zarfında:
süresince
zikr:
anma, bildirme
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 386 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ